YİĞİT DÜŞTÜĞÜ YERDEN KALKAR
Hasan Külünk
Son yıllarda ülkücü camia olarak yaşadığımız buhran, tartışma ve yarılmaların yarattığı sarsıntı, sinir, zihinsel körlük vb. ruhsal sarsıntılar nedeniyle birçok taşlar yerinden oynadı. Türk milletinin en muhkem son kalesi güçlenme sürecinde zaafa uğradı -bu duruma rağmen milletin bekasının garantörü mesuliyetini sürdürmektedir- kan kaybetti. Tanrı’ya, topluma ve tarihe karşı yüklendiğimiz karşılıksız mesuliyet yükü üzerimizdedir. Bunun idrakini hiçbir zaman kaybetmedik, kaybetmemeliyiz/kaybetmeyeceğiz.
Bu kaosta kanaatimce en büyük kaybımız meşveret/istişare kapısını açık tutamayışımız olmuştur. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Ayağa kalkışımız kucaklaşma, hesaplaşma, helalleşme, meşveret/istişare ile gerçekleşecektir/gerçekleşmelidir.
Bunun da olmazsa olmaz şartı dilimizi kontrol etmeği öğrenmek/başarmaktır. Son yıllarda havalarda uçan ve çok rahat kullanılan şerefsiz, hain, satılmış, onun bunun uşağı, çete, güruh, vs ve benzeri kelimeleri behemahal terketmeli, düzgün, saygılı, zarif, nazif, mültefit bir lisan ile sonuç odaklı, birleştiren sorgulayan, arayan, çözen, paylaşan, yücelten, ikna eden, güven veren bir ortamı inşaa etmeliyiz.
Bazı eski arkadaşların “şerefsiz” ifadesini hak etseler dahi onlara “kandırılmış gafil” ifadesini kullansak daha iyi olur diye düşünüyorum. Zira insan yanılır, ülkücü de insandır, ülkücü de yanılır. Bu arkadaşlarımız da yanılmıştır onlara pişman olma ve hakka dönme şansı vermeliyiz, onlara geri dönmeleri için manevra alanı bırakmalıyız. Bunu yapabilmek için çok dikkatli cümleler kurmalı kelimelerin seçimine dikkat etmeliyiz.
Kimbilir belki de bizim tercih ettiğimiz stratejide de yanılmalar vardır, zira her şeyin doğrusunu sadece Allah bilir. Analiz ve siyasi değerlendirmelerimizde müdahale, münazara ve mülâhaza kapısını daima aralık bırakmak gerekir, daima bir yanılma payı yedekte tutulmalıdır.
Ben rahmetli Türkeş’in bilgisi ve isteği ile İstanbul İl Ocak başkanı ve bir saygıdeğer ağabeyle birlikte şimdiki MHP Genel Başkan Yardımcısını Orman Fakültesi yurdundan gecenin 12’sinde valizini sırtına vererek atılmasına katılmıştım. Sonra yıllar geçti ne oldu, o arkadaş MHP’ye döndü, görev aldı, 80’de cezaevine girdi kardeşim tutuklanıp koğuşuna gidince ona yatağını verdi, çıkışında biraz ANAP’ta sonra DYP’de siyaset yaptı, iktidar partisinin İstanbul il başkanı iken bürokrasideki engelleri aşmamıza yardım etti, o şimdi MHP adına meclisi yönetiyor ve biz karşılaştıkça kucaklaşıyoruz. O geceden kalma hüzün devam etmekle beraber hafızalarda şahsiyetlerimize yönelik en küçük bir incitici kelime, söz, hareket, hakaret yoktur, buna rağmen karşılıklı burukluk ve mahcubiyetimiz silinmiyor.
Selam ve saygıyla…