TARİHE BİR NOT
Hasan Külünk
Nurcuların siyaset sahnesine ilk müdahalesi 1969 seçimleri öncesi Bekir Berk ve Mustafa Polat tarafından hazırlanan “İslâmi Hareket ve Türkeş” isimli baştan sona iftiralarla dolu broşürle gerçekleşmiştir.
Bekir Berk’in avukatlığında yol alan 1965 sonrası Nurcuları MTTB’nin akıncılar ve ülkücüler olarak bölünmesinde gizli tahrikçi olarak rol almışlar ve bölünmenin gerçekleşmesiyle ciddi bir başarı kazanmışlardır. Kurulan oyun elli yılda ancak anlaşılmıştır.
Bekir Berk’in Rahmetli Türkeş’i ve MHP’yi hedef alan iftira dolu broşürünün reddiyesi aralarında Kadir Mısıroğlu ve Sadık Albayrak‘ın da bulunduğu bir heyet tarafından “iftiralara cevaplar” adıyla hazırlanıp yayınlanmıştır.
MTTB’yi bölmeyi başaranlar daha sonra Erbakan hocanın kontrol dışı siyasi arenaya çıkmasıyla bir kez daha sükutu hayale uğramış AP ve S. Demirel’e sadakatten hiç ayrılmamışlardır. Bu sebeple Milli Görüş geleneği ile kalıcı bir buluşma hiç yaşamamışlardır.
1973 seçimlerinde bir grup başıbozuk Nurcu aydın MSP milletvekili olarak Meclis’e girmiş ama bu birliktelik dahi bir sonraki seçime kadar dayanmamış, 1977 seçimlerinde yollar tekrar ayrılmıştır.
Demem o ki Yeni Asya ve FETÖ grubu ile Milli Görüş geleneği ve ülkücü geleneğin yolları hemen hemen hiç kesişmemiştir, gerek MTTB gerekse Ülkü Ocaklarının ağabeyleri 1969’dan sonra adeta ortak bir akılla Nurculuğun bu iki büyük koluna karşı hep ihtiyatlı ve soğuk davranmıştır.
Ancak 1980 ve 90 sonrası küresel güç merkezlerinin destekleriyle sahneye çıkan insan avcısı yeni FETÖ yapılanması, gerek özel okulları gerek dersaneleri ve gerekse bürokraside sağladığı menfaatler üzerinden çoğu zaman da nokta atışı yaparak etkili, yetkili, nüfuzlu herkesin evine el atmış, bire bir adam adama takiple bir çok ailenin içine girmiş, her evden, her aileden bir şeyler koparmıştır. Bu sebeple diyorum ki bu yapıyla mücadele öyle kısa kolay bitecek gibi değildir.
Milletin aksakalları çenelerini ellerinin arasına alıp uzun uzun düşünerek hatta konuyu çalışacak bir enstitü kurarak her alanda mücadele metotları geliştirmelidir.
Bu iş ne “veremle mücadele”ye benzer, ne de “komünizmle mücadele”ye benzer. Karşımızda bütün kurumlarıyla A,B,C planları hazırlayan siyasi yelpazenin her kanadında kamufle olan aktörlere sürekli senaryo üretip oynatan bir yapı var.
Bir ucu Afganistan’da uyuşturucu üretip Avrupa’ya taşıyıp dağıtan çeteleri yönetirken, bir ucu Türkiye’de devşirdiği beyinleri “dünya vatandaşı” kalıplarında yetiştirip küresel sermayeye üst yönetici sağlayan, daha nice nice çalışma alanları olan, nükleer silah sahibi bir çok ülkeyi de çok rahat etkileyebilen bir çete var.
Allah Türk milletine yardım etsin.