BİR SEVDANIN SEDASI BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ
Yine güneş boğacak doğacak, karanlığı boğacak! 25 Kasım 1917 senesinde Lefkoşa’da bir güneş doğdu ebediyen batmamak üzere. Karanlığın içindeki güneşin adı BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ. Kayseri den Kıbrıs’a çileli bir hayat döngüsü ve ömrünün sonuna kadar çektiği sıkıntıların başlangıcı idi bu göç. Dünya’ya gözlerini açtığı vaki cereyan eden sorunlar Ali Arslan’ın hayat çizgisini belli ediyordu. Hani Türk yiğitleri doğdukları vakit ellerinde kan olur idi; bu kan yiğitliğin, önderliğin ve BAŞBUĞ olmanın alametiydi. İşte bu alamet tepeden tırnağa Ali Arslan ismi ile vücut buldu.
Akabinde, Ahmet Yesevi nefesi ile nefeslenen Ali Arslan ; Türk’ün kara talihini ak yarınlara çıkarmak için içtiği ant ile Alparslan TÜRKEŞ de beden buldu. Ailesinden aldığı muazzam Türk İslam kültürü ile yetişen Başbuğ, ailesini ikna ederek Türkiye’ye gelip askeri alanda eğitimleri Her türlü engel ve zorluklara rağmen tamamlar. Çünkü Kıbrıs vatandaşlığı sürecinden Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığının bazı diplomatik sorunları ile karşı karşıya kalmıştır. Doğan güneş günden güne Acun için kutsiyet arz ediyordu. Türk’ün Töresi ve İslam’ın ahlakı ile yoğrulan Başbuğumuz Kuleli Askeri Lisesi tahsilini de bu şekilde tamamlar.
Başbuğumuzun hayatı her daim Türk’ün muazzam akıbeti için mücadele etmek ile geçmektedir. Alparslan TÜRKEŞ bu muazzamiyet çerçevesi dahilinde, çok farklı iftiralara uğramış. Mesela en mühim Feyzullah isminin zuhur etmesi. O vaktin Sosyalistleri tarafından gerici bir etiket için zuhur ettirilen bir senaryodan başkası değildir.
Türklüğün talihi ve Türklüğün kaderi için mücadele eden Türk Milliyetçiliğini zemzem misali içen, Başbuğ Alparslan Türkeş; Bulunduğu çağda patlak veren Sosyalist ve Komünist hususlar ile mücadele noktasında ve ardından Faşizm ve Nazizm düşüncelerinin oluşturduğu hal ve izlenen Sözde denge siyaseti gibi olaylar karşısında Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü, Komünizm ve Faşizm ’in ülkemizde oluşturduğu kadrolaşma sorunları ile mesai harcar iken 1944 Türkçülük Turancılık davasının içinde Tabutluk da diyetini öder Türk Milliyetçiliğinin. Bir taraftan Komünizm, diğer taraftan Faşizm karşısında mücadele veren Başbuğ ; Irkçılık suçlamaları ile karşı karşıya gelir. O vakit başlar inandığı dava için çile çekmeye.
DARBENİN KUDRETLİ ALBAYI
Tek parti döneminin nihayeti ile iktidar olan Demokrat Parti, sonra gelişen olaylar ve bir takım düşünceler. Ülkenin gidişatın hakkında endişe duyan askeri düzen gerekli, inşa ve düzenin hallolması için darbe hususunu istişare eder.
Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından uyarılan ve ikazlar alan DP yönetimi bu hususa kulak asmaz. Ardından 1960 darbesi ve Başbakanlık Müsteşarlığı. İnönü taraftarı olan heyete karşı tarafsızlığı isteyen Başbuğ ve 14’ler dediğimiz teşkilatlanma 13 Kasım Hadisesi ile yurt dışına (Sürgün) gönderilir. Sebebi ise yeni damat gibi heyecanlı olan İnönü’yü iktidar etme heveslilerine karşı Başbuğumuzun “Bu işin yanlış olduğunu biz parti için değil, Millet için hareket ediyoruz demesi “ idi. Bildiğimiz bütün Devlet kurumları 1960 zamanında Başbuğ Alparslan Türkeş tarafından kurulmuştur.
Hindistan da sürgünden dönen Başbuğumuz ve akabinde parti çalışmaları.
Ömrünü Türk İslam davasına adayan bir yürek, bir teslimiyet bedeni, bir Turan kavgası, bir İslam sancaktarı olan Başbuğumuz Alparslan Türkeş; Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve akabinde Milliyetçi Hareket Partisi ile Türkiye siyasetinde aktif role sahip oldu.
Başbuğ sadece bir siyasi isim değildi. Bir genel başkanlık hususu değildi. Bu sevda ve bu aşk bambaşka bir olgunun peyda olmasıdır. Bu aşkın adı Türk İslam Ülküsünün yılmaz savaşçısı Başbuğ Alparslan Türkeş beyefendidir.
İstişare ahlakına hem Türk Töresi ve İslam ahlakı ve sünnet olduğu için çok önem veren Kudretli Albay Başbuğ Alparslan Türkeş, her eylemi istişare ile karar alırdı. Sadece Türkiye’nin değil Türk Dünyasının muazzam ismi olan, burçlarda dalgalanan Hürriyet ve Milli Ülkü sancağı olan Başbuğ Alparslan Türkeş her daim teşkilatları ile hasbihal içerisinde ve Kızıl Elma, Turan Ülküsünün azim ve gayreti içerisinde olmuştur. Dünya’nın en büyük gençlik Teşkilatı olan Ülkücü Gençlik Harekatının Başbuğu, bir aksiyon ve aşkın sahibidir.
Türkiye’nin özgül ağırlığı olan, mihenk taşı olan, 3 vekil ile siyasete yön veren Alparslan TÜRKEŞ, yüreklerde sönmeyecek bir tutkunun adıdır.
Gençliğin dillerden düşürmediği, gönüllerinden silmediği, kainatın lal kesildiği aksiyonun adıdır Alparslan TÜRKEŞ
Evlatları ile gönüllere taht kuran, gönül adamlığını adıdır Alparslan TÜRKEŞ
Ruhi Kılıçkıran dan, Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na kadar; Şühedaların yol başçısı olduğu hareketin babasıdır Alparslan TÜRKEŞ
Türk Dünyasının sorunları ile yakından alakadar olan, her Türk’ün kanayan yarasına derman olan velhasıl kelam TURAN Hareketidir Alparslan TÜRKEŞ.
Ergenekon misali olan yurdumuzda, etrafı çıyanlar, yılanlar, sırtlanlar, çakallar ile çevrili olan Vatanımızda yol gösteren Bozkurttur Alparslan TÜRKEŞ.
Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması için mücadele eden Alperenlerin, Yesevi dergahının erenlerinin, Horasan erenlerinin meşalesini taşıyan, kudretli elin adıdır Alparslan TÜRKEŞ
Sosyalizm, Komünizm, Faşizm, Nazizm, Kapitalizm, Emperyalizm, Siyonizm, Egoizm, Materyalizm, Marksizm gibi Türklüğün ve İslam’ın düşmanı olan bu düşüncelerin karşısında mücadele eden Azmin ve kararlılığın adıdır Alparslan TÜRKEŞ. Başbuğ’u anlatmaya ne dilim yeter ne de divitim. Başbuğ ki gönüllerimizde aşk. Başbuğ ki aşkının uğrunda feda olan binlerce canın BABASI.
Doğumunun seneyi devriyesinde, Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ beyefendiyi; Rahmetle anıyorum. Ruhun şad olsun Başbuğum.
Ruhuna el Fatiha!
ERTUĞRUL SUBAŞI
AHLAT