İDLİP’DEN MİDİLLİ ADASINDAKİ MORİA MÜLTECİ KAMPINA
Babür Hüseyin Özbek
Bitkin, yorgun, çaresiz ve belki de yarınları hiç olmayacak orta yaşlarda pejmürde kıyafetli bir adam.. Yunan adası Midilli – Moria mülteci kampında elinde iğreti iki çubuğun ortasına tutturulmuş bir pankarta yazılı; “We are humans “ “Biz insanız” yazısını göstermeye çabalıyor. İstiyor ki dünya basınına yansısın, kampı görmeye gelen İnsan Hakları İzleme Teşkilatı ( Human Rights Watch ) görsün, beşeriyet utansın, diye sıkıntılı, korkulu ve çekingen tavırlarla pankartını kaldırıyor
O kamplarda her şey kötü, düşünülen, zihinden geçen ne varsa inanın ondan da kötü. Bu çağa, yüzyıla hiç mi hiç yakışmayacak görüntülerle dolu.
Şimdiki hali ile bir Yunan iç denizi olan Ege’nin Anadolu sahilleri boyunca kuzeyden güneye; Midilli, Sakız, Samos (Sisam), Leros (İleryas), Kos (İstanköy) adaları ile Trakya’da Enez batıya geçiş yerleri.
Bu kötü sürüklenme Asya ve Afrika’nın hemen nerede ise çok büyük kısmı Müslüman coğrafyalardan bi- şekilde savaştan, yokluktan, çaresizlikten…kaçarak Ege’nin Anadolu sahillerine gelen kadın, çocuk, genç, yaşlı insanlarla dolu.
O mültecilerin Ege’de batıya geçiş/kaçış yollarının başında Midilli Adası geliyor. Babakale, Behramkale/Ayvacık, Küçükkuyu, Altınoluk, Ayvalık, Dikili, Bademli, Denizköy ve Çandarlı Koyu boyunca uzanan geniş sahil şeridinde herhangi bir nokta Anadolu’dan Midilli’ye geçiş mevkii olarak kullanılıyor.
KENDİ HALKINI KATLEDEN KİŞİ
2019’un yaz ayları Türkiye’nin Suriye ve Irak hudutları boyunca mülteci akını, PKK ve PYD saldırıları ile geçti.
Astana’da yapılan Türkiye, Rusya ve İran Antlaşması sanki yokmuş gibi Rusya destekli Beşar Esad güçleri bastıra bastıra İdlip’te kuzeye ilerliyor ve bölgede kendi halkına kan kusturuyor. Esad saldırıyor, halkını Türk hududuna doğru sürmeye devam ediyor. Belki yarın sayıları gene milyonları bulacak, çaresiz Suriyeli, çareyi Türkiye’de, Ege’nin ötesinde “İki yüzlü Batı’da” arayacak, aramaya mecbur kalacak.
Meselenin çözümü Esad ve V.Putin’in durdurulmasından geçiyor. Bunu da herkes biliyor, görüyor, ama işin o tarafını nedense es geçiyor.
Beşar Esad ve V. Putin birbirlerine muhtaçlar. Gözlemler 18.2 milyonluk (2017) Suriye halkının % 80 – 83’ünün Esad’ı sevmediğini söylüyor. Ülkede normal seçim yapılmıyor. Biliyorlar ki seçim yapılırsa Esad kaybedecek. Rus Tartus Deniz Üssü ve hava üsleri tartışmaya açılacak. Yeni gelecek idare ile işler ne ölçüde halledilebilecek? Böyle bir durumda Kremlin ne yapar? Önceden kestirmek zor.
Akdeniz’deki, Karadeniz (Akyar/Sivastopol) destekli Rus Donanması bugün değil ama belki yarın (çok düşük bir ihtimal) yeni bir deniz üssü arama durumu ile karşı karşıya kalabilir. İşte bu beklenmedik şartlar zuhur ederse Kremlin ne pahasına olursa olsun Esad’ın arkasında duracaktır. Ola ki düştü, yerine aynı politikaları takip edecek bir kişinin başa geçmesini sağlayacaktır. Moskova böyle düşünüyor ve bu yönde politikalar uyguladığının da işaretlerini veriyor.
Esad’da, bu Esad’ın babası Hafız Esad da Kırıkkale MKE Silah Fabrikamıza El Muhaberat ile sabotaj yaptırıp canlar yakan, 3 yıl üretimi durduran zalim Hafız Esad (Onlar baba Esad diyor) Türk düşmanıdır. Oğlu da babasının yolunda ilerliyor.
KAYPAK, GÜVENİLİRLİĞİ SIFIR AMA SÜPER GÜÇ
Sözde müttefikimiz bir ABD var; kaypak, güvenilirliği sıfır ama süper güç. Bununla nasıl işbirliği yapılır? Bütün politikası, zayıf, güçsüz, İsrail’in kuzey hudutlarında tehlike oluşturmayan bir Suriye olsun istiyor. Irak ise tek kelime ile ABD emperyalizminin sömürüsü altında, nefessiz, çok yönlü bitik.
Fırat nehrinin doğusunda oluşturulması planlanıp uygulama safhasına doğru giden ve kör-topal ilerleyen Türkiye – ABD “Güvenli Bölge” görüşmeleri bir Türk vatandaşı olarak şahsen bana ve benim gibi düşünenlere hiç itimat telkin etmiyor. Sömürgesi Irak’tan TIR’larla sürekli silah, cephane ve malzeme getiriliyor. İşlemeye başlayan ortak devriyelere Tel Abyad’ın güneyinde Rakka’ya doğru oluşturmaya çalıştığı SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile ayrı bir set oluşturacağa benziyor. SDG ise PKK ekseninde sadece ismi değiştirilmiş YPG/PYD’nin aldatıcı diğer adı.
911 km’lik Suriye hududu boyunca Fırat Nehri’nin doğusunda ABD ile batısında İdlip bölgesinde Ruslar ve uydusu Beşar Esad’la işimiz zor. Sanki çözülmez bir Gordion Düğümü gibi.
Bizde ise iktidarla muhalefet Suriye konusunda birbirlerini haksız ve acımasız eleştiriyor, hırpalıyorlar. Bu 18.2 milyonluk Arap diyarı Suriye’ye – Şam’a Rusya’yı biz mi davet ettik, biz mi yerleştirdik? Nasıl Hafız’sa! Katil Hafız Esad ve oğlunu Suriye’nin başına biz mi getirip oturttuk? Tabii hatalarımız da oldu, olmadı değil ama Suriye krizinde ana sebep biz değiliz.
POLİS ÖLÜMLE BİTMEYEN KAVGALARI AYIRMİYOR
Yaklaşık 3 650 000 mülteci Anadolu’ya yayılmış, hayat standartları ve eğitim düzeyleri düşük, ekonomik ve asayiş problemleri ile bizi de zora sokuyorlar. Çoğaldıkları Anadolu şehirlerinde hayat standartlarını aşağıya çekiyorlar.
Ege’nin Anadolu sahillerinde, İdlip’deki çıkmaz halledilmezse gene kaçış yollarında çok lastik botlar batacak, canlar yanacak, Aylan bebeklerin cansız bedenleri Ege sahillerine vuracak. Yaşadıkları ülkelerinde çare tükenmiş ama onların umutları sönmemiş.
Anadolu’yu bi-şekilde geçmiş bu insanlar gene Behramkale/Ayvacık, Küçükkuyu, Altınoluk, Ayvalık ve Dikili sahillerine yığılacak, karşı sahillere geçme hayali ile yaşayacak.
Yazık ki ne yazık!
Ta İdlip’ten gelip Avrupa’ya geçecekler, rüya gibi. Ola ki Midilli’ye geçtiniz, oraya geçen bi şekilde gelen mültecileri pişman eden Moria Mülteci kampı, geceleri kadınlara ve hatta çocuklara bile tecavüz edilen Avrupa’nın en kalabalık kapasitesinin 4 misli üstünde en kötü mülteci kampı. Polis ölümle bitmemiş kavgaları ayırmıyor. Oraya hukuk, adalet diye bir şey uğramamış. “Yesinler birbirlerini” taktiği uyguluyor Yunan polisi.
OXFAM (Uluslararası Yardım Kuruluşu) mu, HRW (İnsan Hakları İzleme Örgütü – Human Rights Watch) mı, yoksa IRO (Uluslararası Mülteci Örgütü – International Refugee Organization) mu dediniz? Bu uluslararası teşkilatlar renksiz birer sıvı gibiler, bulundukları kapların şekillerini alıyorlar. Yani ha var ha yoklar!
İdlip’den Ege’nin kuzeyindeki Yunan Adası Midilli’ye geçmek bir dert, orada yaşamak hayatta kalıp Selanik’te Diavata’daki Anagnostopulu mülteci kampı üzerinden Makedonya’ya geçmek ayrı dert.
Ey katilin oğlu, Bayır Bucak Türkmenlerini imhaya yeltenen Esad, o Şam’daki koltuk baban gibi sana da kalmayacak. Bu mazlum milyonlarca vatandaşının ahından nasıl kurtulacaksın?