Hüseyin HATIL
Yeni bir eğitim öğretim yılının başındayız. Çocuklar ve veliler için eğitim hayatının en zor yılı, okula ilk başlanan yıl, yani birinci sınıf.
Ben de, geçen yıl birinci sınıfı okuttum. Hem bir baba, hem bir öğrenci velisi, hem de geçen yıl birinci sınıf okutmuş bir öğretmen olarak, yaşadıklarımdan hareketle, bu yıl çocuğu birinci sınıfa kayıt olan velilerle bilgilerimi paylaşmak istedim.
1.sınıfa başlayan her çocuk; okul öncesi eğitimi almış olsa bile okul kültürünü içselleştirememiş olduğu için belli tereddütler ve korkularla başlayacaktır okula. Bu nedenle anne-babaların, korkuyu yenmesi için çocuğunu yüreklendirmesi ve okulun çocuğa kazandıracağı güzellikleri iyi anlatması gerekir.
Sevgili anne-babalar, kendi okul yaşantınızdaki kötü hatırları, öğretmenlerle yaşadığınız olumsuz durumları lütfen çocuğunuzla paylaşmayın. Çocuğunuzu, okulla yada öğretmenle korkutmayın. Olumsuz örneklerle onu okuldan soğutmak yerine, okulda oyunlar öğreneceğini, güzel çalışmalar yapacağını ve arkadaşlıklar kuracağını anlatabilirsiniz.
Okuma yazma süreci, ses temelli yürütüldüğü için, bazı veliler, çocukları daha çabuk öğrenir diye, harf öğretmek gibi bir yanlışa düşüyorlar. Oysa okulda harf değil ses öğretimi yapılarak, okuma yazma öğretiliyor. Bu yüzden öğretmenin, öğretmediği harfi, sizin evde öğretmeye çalışmanız ya da alfabeyi ezberletmeniz, çocuğunuza fayda sağlamadığı gibi sesi öğrenmesini daha da güçleştirecektir.
Okuma-yazma sürecinin hazırlık aşamasında, çizgi çalışmaları çoğunuza sıkıcı gelebilir. Bazen, verilen ödevin fazla olduğunu da düşünebilirsiniz. Ancak bunu çocuğunuzun yanında konuşmayın. Çocuğunuzun kulağına ödevlerin fazlalığı ve okulun/öğretmenin yaklaşımına dair olumsuz sözler kaçırmayın, kaçırmayın ki çocuğunuzun bilinçaltında okuluna/öğretmenine karşı olumsuz yargılar yerleşmesin. Çünkü sizler de bilirsiniz ki, okulu-öğretmeni sevmeyen çocuğun okul başarısı da düşüyor.
Ödev, çocuğunuzun sadece bilgilerini pekiştirmesini sağlamayacak aynı zamanda onun sorumluluk duygusu kazanmasına da faydalı olacaktır. Öğretmenin verdiği görevleri/ödevleri bu açıdan değerlendirin ve asla çocuğunuzun yerine ödev yapmayın. Ödev yaptırmak için rüşvet teklif etmeyin. “Ödevini bitirirsen sana şunu alacağım” diyerek yaptırdığınız ödevi, çocuğunuz kendi görevi olarak görmeyecektir. Sanki sizin bir işinizi halletmiş gibi düşünecek bundan sonra yapacağı her ödevde daha fazlasını isteyecektir.
Rüşvetle ödev yaptırmak yerine, neden ödev yapması gerektiğini, okul hayatının sonucunda elde edeceği kazanımları ve okumanın dünyasını nasıl değiştireceğini çocuğunuza anlatabilirseniz, ödevlerin hiç de öyle korkutucu olmadığını göreceksiniz.
İlk bir iki ay zorlanacaksınız, çocuğunuz da zorlanacak ama sabırla, çocuğunuzu yüreklendirerek bu süreci atlattığınızda gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Çocuklar, televizyon-tablet-bilgisayar gibi teknolojik cihazlarla iç içe. Hemen hemen her çocuk, aile bilinçli kullanım için direnmiyorsa, oyun ya da çizgi film konusunda bağımlı gibi… Çocuğunuz okuldan geldikten sonra, eline tableti alıp oyun oynamaya başladıysa ya da televizyon karşısında çizgi film izliyorsa “bırak şunu geç ödevini yap” cümlesi, çocuğun ödeve karşı olumsuz tutum geliştirmesine neden olacaktır. Böylece çocuk; ödevi, onu güzel şeylerden alıkoyan bir zorunluluk gibi görecektir. Bunun yerine “sanırım ödevini oyun oynadıktan sonra yapacaksın” diyerek ödevin yapılacağını hatırlatmak çocuğun ödevlere karşı bakışını olumluya çevirecektir.
Belli bir plan çerçevesinde günlük ödevlerinin yapacağı zaman dilimini belirleyip, bunu bir düzene oturttuğunuzda çocuğunuzun ne kadar sorumluluk sahibi olduğunu gözlemlemek size de büyük keyif verecektir.
İlk okuma-yazmaya başladığında, sesleri kendi birleştirecek, örneğin siz mutfakta yemek yaparken, eline aldığı bir ürünün markasını size okumaya çalışacaktır. O an elinizdeki iş çok önemli dahi olsa bırakın ve çocuğunuzun okuması için fırsat oluşturun ve onu can kulağıyla dinleyip, yüreklendirin.
Bu, onda okuma isteğini artıracaktır. Çocuğunuzun kitap okuma sevgisi kazanması; sizin kitaplara olan ilginizle doğru orantılıdır. Lütfen evde kitap bulundurun, kitap okuyun ve yaşantınızla çocuğunuza örnek olun.
Çocuğunuzu başka çocuklarla asla kıyaslamayın. Her çocuğun algısı ve öğrenme hızı bir değildir. Nasıl yürümeyi ya da konuşmayı diğer çocuklarla aynı anda öğrenmediyse okuma yazmayı da diğer çocuklardan farklı zamanlarda öğrenmesi doğaldır.
Çocuğu kendi yapabilecekleri üzerinden, iç dünyasını temel alarak değerlendirin.
Ona, becerilerini geliştirmesi için fırsat tanıyın ve güvenin.
Sevgili anne-babalar, unutmayınız ki;
Bir çocuğun sadece tek bir çocukluğu vardır;
Hayatta lazım olan şeyleri öğrenebileceği, başarılı olmak için çalışmak gerektiği sırrını, sevildiğini ve değerli olduğunu öğreneceği, yeni arkadaşlar edineceği, kendini ve başkalarını sevmeyi öğreneceği, tek bir tane çocukluğu vardır.
Bunun bilincinde olun.
Çocuğunuza okulu ve öğretmenini sevdirin.
Gerisi kendiliğinden gelecektir.
Yeni eğitim-öğretim yılının tüm çocuklarımıza, anne-babalara ve cümle meslektaşlarıma mutluluk getirmesini temenni ederim.
Saygılarımla…