Ada Faytonlarındaki Atlar
Emin Mahir Başdoğan
İstanbul’un Adalar ilçesinde ulaşım ve taşıma, eskiden beri atlı arabalarla ve eşeklerle yapılmaktaydı. Yollar 1970lere kadar arnavut kaldırımıydı. İnşaatlar sınırlı ve hayat tahammül edilebilir bir hızdaydı. Adalar bu haliyle SIT alanı ilan edildi. İstanbul metropolü içerisinde tarih, kültür ve tabiat alanı olarak koruma altına alındı. Sonra ne hikmetse yollar asfaltlandı. Yük taşıyan at arabaları ve eşekler ilgili esnafın rızası ile devreden çıktı. Onların yerine kamyonet ve kamyon taşımacılığı devreye girdi. Bu arabalarda çalışan atlar faytonlarda kullanılmaya başlandığı için herhangi bir sayılarında eksilme ve “devreden çıkarılma” yaşamadı. Ancak hem nakliye hem de bir çeşit binek hayvanı olan eşeklerin sayısında büyük azalma görüldü. Kimse bu eşekler nereye gitti demedi. Aslında onların gidecek bir yeri yoktu. O tarihlerde şehri yaz aylarında ziyaret eden yabancı sirkler böyle hayvanları büyük miktarlarda kendi aslan vb hayvanlarını beslemek için alıyordu. Bir de muhtemelen “kaçak et sektörü”. Kimsenin en ufak bir sesi çıkmadı. Neticede eşekler sayı olarak adeta kırıma uğradı. Bugünlerde nostaljik/turistik adı altında birkaç tanesi Lunapark mevkiinde müşteri bekliyor. Gerisi… gitti! Yerine kamyonet/kamyon geldi.
Adalarda kanun ile belirtilen polis, itfaiye gibi resmi kullanımdaki kısıtlı sayıdaki motorlu araç miktarı böylece büyümeye başladı. Son beş yılda meskun mahale uzak yerlerdeki hasta ve yaşlılar bahane edilerek, kişisel akülü araçlar; fiili durum yaratılarak ilk başlarda, pek az sayıda özel izin ile adalara çıkartıldı. Sonra, zaman içerisinde özel taşıma aracı olarak kontrolsüz ve çığ gibi giderek artan adetlerde kullanılmaya başladı. Şimdilerde 4000 küsur adet böyle araç hem de gayet sağlıklı ve genç adalılar ve ticaret erbabınca gündelik olarak resmi makamların gözü önünde alenen kullanılıyor. Böyle araçların ve sayısı hızla artan kiralık bisikletlerin yaptığı, yerine göre ölümcül kazalar kayıtlarda yer bile almıyor. Kartal’a sevkedilen yaralılar sanki adalarda kaza olmuyormuş intibaını yaratacak şekilde “karşı kıyı”da kayıtlara geçiyor. Bu araçların kullanımı kanunlara tamamen aykırı. Ama ne hikmetse sürüp gidiyor.
Bu arada son on yıldır adaların yasal ulaşım aracı olan faytonlara yönelik hiçbir resmi düzenleme yapılmadığı gibi mevcut olanlar da devreden çıkartılarak neredeyse bir kaos ortamı yaratılmıştır. Eski ahırlar yıkılmış ve daha iyisini yapacağız derken at mevcudunun sadece bir kısmını içine alabilecek bir kapasite azalması yaşanmıştır. Var olan karantina ahırlarına başka bir kullanım için el konulmuş ve 1800 adet atın bulunduğu bir ilçede aklın ve ilmin gereği temel tıbbi tedbirler ihmal edilmiştir. Bu ve benzeri ihmaller fayton taşımacılığını teammüden çökertme planının bir parçası gibi görülmektedir. Bunun sorumlusu olan yetkililer, sonra atların şartlarının kötülüğünden yakınmıştır. Düzeltecek hiçbirşeyi yapmayanların bu “duyarlılığı” inandırıcılıktan uzaktır. Böyle davrananlar, bilerek veya bilmeyerek, motorlu araç lobisinin ve adalarda gözü olan inşaatçıların emellerine payanda olduklarının acaba farkında mıdır?
Adaları motorlu araç trafiğine açmak gayretkeşliği devam ederken, son yıllarda ada faytonlarındaki atlar aleyhine giderek artan yorumlar basında görülür oldu. At hayvanını tanımayan ve kendi marjinal tasavvurlarını çoğunluğa maletmeye niyetli bir hayvansever grup dillerine doladıkları özgürlük, esaret, zulüm işkence gibi kelime oyunu teşbihlerle gündem yaratmış ve halkın gözü önünde yapılan tek atçılık örneği durumdaki ada faytonculuğunda görebildiği her sıkıntılı ve acılı sahneyi yeri geldiğinde duygu sömürüsü yapar şekilde, yeri geldiğinde yerde ölmekte olan bir atın fotograflarını birden çok defa kullanarak kamuoyunu etkilemeyi başarmıştır. Atlar çalıştırılmasın, özgür bırakılsın talebi yaratılan bu ortamda atı tanımayan zihinlerde yer bulmaya başlamıştır. Tıpkı mektepleri kapattığı zaman maarifi güzel idare edeceğini düşünen yetkililer örneğinde olduğu gibi madem atlar eziyet çekiyor, öyleyse faytonculuğu topyekun kaldıralım bitsin kolaycılığı maalesef resmi yetkililerde görülmeye başlamaktadır. Hatta sayılarının çok olduğunu zannettikleri bu baskı grubuna, seçim öncesi onların taleplerini kabul edeceğinin sözünü veren seçilmiş siyasiler dahi vardır.
Adalarda çalışması yasaklanarak “kurtulacak atların” akibeti ne olacak? Bir başka deyişle bu sağlıklı atlar kedi/köpek maması mı olacak? Biz atları gerçekten seven insanlar Adalarda yaşayan 1800 adet atın, fayton yasaklandıktan sonra öldürüleceğinden endişe ediyoruz. Bugüne kadar “kurtarıldıktan” sonra yaşamaya devam eden hiçbir atı görmedik. At hayvanını ve onun (başta çalışmak olamak üzere) ihtiyaçlarını bilmeyenlerin kurguladığı senaryolar maalesef gerçek dünyada sağlanamıyor…
Halbuki mevcut durumu düzeltmek çok kolaydır. Resmi kurumlar vazifelerini yapar; fayton taşımacılığı ile haksız rekabet yaratan akülü araçlar adalardan menedilir; fayton nizamnamesi ve çalışma talimatnamesi işlevsellik ve koruma dengeleri gözetilerek çıkartılır; askıya alınmış olan fayton ruhsatları ve ehliyet sınavı tekrar devreye sokulur; gerekli denetimler yapılırsa… adalar mutlu atların ve mutlu insanların mekanı olmaya devam eder.
Aksini düşünmek “kurtarmak” adı altında aslında pekala bakımlı ve sağlıklı yaşayan yüzlerce atı akibeti aslında pek belli bir yok olmaya götürecektir. Geçen sene özel izin ile adaya sokulan 200 at çalışır ve yaşarken, onlardan sonra gelip bu defa adaya sokulmayan gene 200 adet atın ne olduğu bilinmiyor. Izmir ve Antalya’da yasaklanan ve sahiplerinden alınan fayton atları kötü durumda. Karaman’da dağdan indirilen ve sahiplendirileceği iddia edilen yüzlerce hayvan açlık ve susuzluktan öldü. Ada atları vahşi hayvan olmadığı için doğaya salınamaz. Köylüye zaten böyle bir talebi olmadığı için verilemez. Yapılan beton zeminli “doğa parklarında”da uzun vadeli beslenemez. Böyle bir toplu kaybın vebali görevlerini bugüne kadar ihmal eden yetkililer ve onları destekler görünen hayvanseverlerde olacaktır. Yaptıklarının sorumluluğu onların omuzlarındadır.