TÜRKİYE SURİYE ABD RUSYA
Hasan Külünk
İdlip’teki saldırıyı, Fırat’ın Doğusunda ABD’ye rağmen onunla yapılacak harekâtın Suriye/Rusya ittifakına verdiği rahatsızlığın tepkisi olarak okumazsanız, yapacağınız dua adresine ulaşmaz.
Fırat’ın batısında Rusya ile, Doğusunda ABD ile ittifakın gerekçelerini, zorluklarını ve nasıl bir kader olduğunu anlamadan Türk dış politikası üzerinde fikir yürütmek anlamsız ve imkânsızdır. Türk Hariciyesi 200-300 yıldır Doğu-Batı rekabetini yöneterek devleti ayakta tutuyor.
Kırım harbinden Filistin’in işgaline, Ayastafanos(Yeşilköy)’den dönen Rus işgalinden Birinci Dünya Harbine, Kars Ardahan notasından Kore harbine, Kıbrıs Barış harekâtından Afganistan işgalinin püskürtülmesine kadar yaşadığımız gel-gitler tarih ve coğrafyanın dayattığı mecburiyetlerdir.
Suriye, Türkiye’nin güvenliği ile bire bir ilgili stratejik coğrafya; doğusundan ABD, batısından Rusya girmiş, ses çıkarmasak anlaşıp yerleşecekler, Sivas’tan doğusunu nasıl bölüşeceklerinin tartışmasına girecekler. Ya ikisiyle birden savaşacaksın ya da ikisini çatıştıracaksın.
Tarihin ve coğrafyanın Türk milletine bahşettiği sırtlanların yolunda yarım uykuyla yaşama mecburiyeti reddedilebilecek bir olgu olmayıp iyi okunması, anlaşılması ve gereklerinin yapılması icap eden bir vak’adır. Çelişki zannedilen şey aslında şimdilik de olsa maalesef tek yoldur.
Öncesiyle de sonrasıyla da maalesef hem Doğuyla hem Batıyla çatışan menfaatlerimiz ve hedeflerimiz vardır, bunları biz de biliyoruz onlar da çok iyi biliyorlar. Bu sebeple elimizdeki en önemli silâh iki gücün ihtilâf ve rekabetlerini yönetmek olmaktadır.
Tarih ve coğrafyanın dayattığı bu kader bizi Fırat’ın bir yakasında Rusya ile bir yakasında ABD ile ittifaka zorlayıp her ikisinin hedeflerini öteleme, hırpalama, belki bir gün ortadan kaldırma şansını canlı tutma noktasına getirmiştir.
Türkiye bir takım taktik hatalar yapmakla beraber alanda aktif olarak bulunmakla doğru ve gerekli olanı yapmıştır. Oyunun içinde kendi belirlediği rolleri oynamaya çalışmakla geleceğin risklerini kontrol altına alma şansını ve gayretini sürdürmektedir.
Dün Kilis’te gece gelecek roket tehdidiyle huzursuz olan ahaliyi sakinleştirme gayretiyle uğraşırken bugün İdlip’deki kontrol noktalarımızın güvenlik risklerini tartışıyor olmak bile geldiğimiz noktayı anlatması açısından önemli bir projeksiyondur.
Gücümüz ve imkanlarımızla orantılı bir ilerleme yapabildik mi? Bu soru anlamlı olmakla beraber gücümüzün doğru okunması ve tamamının aynı hedefe yönlendirilmesi zaruretini de beraberinde getirmektedir.
Zor oyunu bozar, zafer piyadenin süngüsünün ucundadır, tarih boyunca keşfedilmiş ve keşfedilecek en güçlü silâh ölümü göze almış insandır. Bütün bunların üzerine azami Münevver ittifakı ve topyekün millet desteği katılınca iyi bir yerde olmak mümkün olacaktır.