Men sizlerge boldum kagan,
Alalıng ya takı kalkan;
Tamga bizge bolsun buyan,
Kök Böri bolsungıl uran.[1]
KURT (BOZKURT)
Gazi Karabulut
Oğuz Kağan Destanı’nda, Oğuz Kağan’ın beylerine hitabının yukarıdaki özgün hali günümüz Türkçesine çevrildiğinde şu ifadeleri içerdiğini görürüz:
“Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay ve kalkan
Damga bize olsun buyan
Gök börü olsun uran”[2]
Türk milletinin, tarih sahnesine çıktığı andan itibaren “hürriyet” anlayışı ile hareket ettiği yerli yabancı pek çok kaynak tarafından ittifak görmüş bir anlayıştır.
Nitekim, yukarıdaki dörtlükte geçen “börü” sözcüğü “kurt” anlamına gelmektedir ve kurt, hürriyetin, mücadelenin, bağımsızlığın sembol edildiği bir figürdür.
Yeryüzünde her topluluğun kendi motifleri, yaşam tarzları, kültürleri ve şahsiyetleri ile örtüşen sembolleri vardır. Bu semboller, inançlardan, doğal şartlardan, verilen mücadelelerden, korku ve saygı gerektiren durumlardan süzülerek uzun yıllar içerisinde oluşur.
Türk milletinin de tarihten günümüze kadar taşıdığı pek çok sembolü olmuş ve bunlar zamanla milli bir özellik kazanmıştır.
Türk topluluklarında tarih boyunca Bozkurt anlamına gelen pek çok ad kullanılmıştır. Tuva, Kırgız, Kıpçak, Türkmen ve bilumum Türkistan coğrafyasında Bozkurt manasında, “Börü, Kök Börü, Börü Közdüü, Börü tildü” ifadelerine rastlandığı yapılan araştırmalarda görülmüştür.[3]
Türeyiş Destanında erkek bir kurttan, Bozkurt Destanında dişi bir kurttan Aşina veya asena, Ergenekon ( Göktürk) Destanında da erkek kurttan ( Börte Çene) bahsedilir.
1972 yılında Ötüken Dergisinde “Bozkurt milli sembolümüzdür.” diyen Hüseyin Nihal Atsız, 1974 yılında yine Ötüken Dergisi’nde kaleme aldığı MİLLİ SEMBOLLER başlıklı yazısında “Millet halinde yaşamanın şartlarından biri de milli sembollere saygı göstermektir.”[4] der.
Milli sembollere dil uzatmanın bilerek veya bilmeyerek düşman için çalışmak anlamına geleceğini belirten Atsız, Bozkurt’a köpek diyenleri de aynada kendilerini gördüklerini söyler.
Nitekim, Türkler Bozkurt’u hiçbir dönemde totem olarak görmemişlerdir. Göçebe hayat süren bir toplumun kendisine değer katan ve fayda sağlayan unsurlara sevgi beslemesi bir totem inancı değildir.
Bozkurt, yaşanan coğrafyanın Türk kültürüne kattığı bir motiftir. Bu motif destanlara, hikayelere, şiirlere, deyişlere konu olmuş ve dilden dile aktarılarak gelmiştir.
Obanın, beldenin sahip olduğu binlerce sürünün en tehlikeli avcısı konumundaki kurda karşı beslenen saygı dini bir tasavvurun değil coğrafi bir gerekliliğin ürünüdür.
Türklerin, Bozkurt’u sembol olarak seçmeleri dini değil milli bir yaklaşımdan kaynaklanmaktadır. Nitekim efsaneler, destanlar ve diğer kültlere baktığımızda Bozkurt saygıyı, savaşçılığı, hürriyeti, kahramanlığı çağrıştıran bir niteliktedir.
Her milletin kendi kültünden beslenen sembolleri aynı zamanda o milletlerin tarihsel yaklaşımlarına ait ip uçlarını da barındırdığını söyleyebiliriz. Rusların ayıyı, Almanların Kartalı, Japonların Kanguruyu, İngilizlerin tilki ve kartalı sembol seçmiş olmalarında o canlılarla ve mazileri ile bütünleşen özellikler taşıdığı görülür.
Türklerin de Bozkurt’u bayraklarında, destanlarında, şiirlerinde, savaş taktiklerinde, kültürlerinin pek çok unsurlarında milli sembol olarak kullanmasının kendi milli karakteri ile örtüştüğünden kaynaklandığı aşikardır.
O zaman netice olarak şöyle bir tanım yapabiliriz.
Bozkurt, Türk milletinin bağımsızlığa düşkünlüğünü ifade eden ve bütün Türk dünyasınca kullanılan bir sembolüdür.
[1] Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, syf, 98, Ötüken Yayınları,2003, İstanbul (Oğuz Kağan Destanı, syf, 17)
[2] Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, syf, 98, Ötüken Yayınları,2003, İstanbul (Oğuz Kağan Destanı, syf, 17)
[3] Altan Deliorman, Türk Kültüründe Bozkurt, s. 77,78, Bayrak Yayınları, 2009, İstanbul
[4] Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler- ııı, syf 219, Baysan yayınları, 1992, İstanbul