
VENEZUELA DOSYASI
Safter TANIK
Kuzey Kore’yi tehdit edip anlaşmayı tercih eden, Çin ile ticaret savaşını başlatan, Suriye’de bölücü bir rol oynayan Trump; “fırsat, bu fırsat” deyip, öteden beri örtülü operasyon yürüttüğü Venezuela’da son noktayı koymak istedi.
Düğmeye Basılması
21 Ocak 2019’da; Venezuela Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido, bir meydan konuşması ile kendi kendini “geçici devlet başkanı” ilan etti.
İki gün sonra; ABD Başkanı Donald Trump, Guaido’yu “geçici devlet başkanı” olarak tanıdığını açıkladı. Tuhaf olsa da; açıkça, “Mayıs 2018 seçimlerinde % 68 oy alarak seçilmiş Devlet Başkanı Nicolas Maduro gitsin, kendini geçici devlet başkanı ilan eden Juan Guaido gelsin” dedi.
İşin ilginç tarafı; ABD’nin ardından Kanada, Avustralya, Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Peru, Ekvator, Şili, Paraguay, Panama, Kosta Rika ve Guatemala’nın bu görüşü tekrarlaması oldu. Rusya, Çin, Türkiye, Küba, Meksika, Bolivya ise; bu görüşe karşı çıktı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron; ülkesinde devam eden gösterileri görmezlikten gelerek “Halk, Maduro’yu istemiyor” dedi, seçimlere gidilmesini istedi. “Fransa, seçime gitsin” diyen ise olmadı. Zira Fransa’nın, dokunulmazlığı var. Bu da; “Dünya’da haklının değil, güçlülerin-üstünlerin hukuku var” dedirtti.
İngiltere, Fransa, Almanya ve İspanya; ültimatom özelliğindeki bir deklarasyonla, 8 gün içinde seçime gidilmemesi halinde, Guaido’ya destek verileceğini ilan etti. Bunu; ABD’nin yanında yer alma, ya da çıkar gereği birçok ülkenin Guaido’yu tanıma, bazı ülkelerin de Maduro’ya destek mesajı takip etti.
İngiltere Merkez Bankası; Venezuela Merkez Bankası’nın, 8 milyar dolarlık altın rezervine bloke koydu.
ABD Hazine Bakanlığı; Venezuela ulusal petrol şirketi PDVSA’nın iştiraki olan, Luisiana-Texas-İllinois’te toplam 8 milyar dolarlık varlığı bulunan, üç rafineri ile rafineri-dağıtım alanında faaliyet gösteren ABD merkezli Citgo’nun yönetim ve varlığına el koydu.
PDVSA’nın hesabını dondurdu, Citgo’nun faaliyetinin devamı halinde, ödemelerin Guaido’ya yapılacağını açıkladı. Bu da; Citgo’nun % 49,9 hissesi üzerinde, 1,5 milyar dolarlık rehini bulunan Rosneft (Rusya) ile PDVSA’dan 71,5 milyar dolar alacağı olan alacaklıları çıkmaza soktu.
ABD Başkanı Trump; Venezuela ile ticari ilişkisini sürdüren ülkelere yaptırım uygulanacağını, Maduro’nun gitmesi için askeri müdahale dâhil her türlü seçeneğin masada olduğunu söyledi.
ABD; Venezuela üst yönetimi hakkında, ard arda yaptırım kararı aldı.
Guaido’nun Hamlesi
Daha ziyade orta-elit kesimin yaşadığı Doğu Caracas’taki mahallelerde taraftar bulan Guaido; zaman-zaman buradaki meydanda halka hitap etti, Maduro’nun istifasını istedi, ayaklanma-darbe çağrısı yaptı.
ABD ve uluslararası desteği dile getirerek taraftarına güven vermeyi, siyasi af vaadiyle Maduro taraftarları arasında bir ayrışmayı amaçladı.
Gösterileri; kitlelerin katıldığı halk hareketine dönüştürmeyi denedi, yardım konvoyu girişimi ile de Brezilya ve Kolombiya sınırında serbest alan kazanmaya çalıştı.
Maduro’nun Karşı Hamlesi
Venezuela Devlet Başkanı Maduro; Guaido’nun kendini “geçici devlet başkanı” ilan etmesini, “darbe” olarak değerlendirdi.
“İstifa etmeyi, ölene dek ülkeyi terk etmeyi” düşünmediğini söyledi. Halkı, darbe ve işgale karşı direnişe çağırdı.
İpi koparan ben olmayayım, düşüncesiyle Guaido’nun tutuklanmasına sıcak bakmadı. ABD ile ticari ilişkileri sürdürmeyi düşündüğünü söyler iken, diplomatik ilişkileri en alt seviyeye indirdi.
Özel teşebbüsü, uzlaşmaya çağırdı. Dış ödemelerde, Euro-Yuan para biriminin kullanılacağını ilan etti. ABD’ye olan petrol ihraç kaybını, Çin ve Hindistan’a yapacağı ihracatla telafi etmeyi hedefledi.
Guaido için düzenlen gösterilere, büyük kitlesel gösteriler ile karşılık verdi. Yardım konvoyu bahanesiyle; önce Brezilya, sonra Kolombiya sınırında, başlatılması düşünülen geniş çaplı eylem ve provokasyonu boşa çıkardı.
Venezuela Yüksek Mahkemesi
Mahkeme; Guaido hakkında, soruşturma kararı aldı. Soruşturma tamamlana kadar; ülkeden izinsiz çıkışını yasakladı, mal varlığı ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir koydu.
Uluslararası Baskının Doruğa Ulaşması
AB üyesi 10 ülke; (İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, Avusturya, Hollanda, İsveç, Danimarka, Letonya, Çek Cumhuriyeti) Guaido’yu, Venezuela’nın “geçici devlet başkanı” olarak tanıdığını açıkladı. İtalya ise buna karşı çıktı.
Birleşmiş Milletler (BM), tarafsız kaldı. 14 üyeli Lima Grubu’nun 10 üyesi; ( Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Kanada, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, Panama, Peru, Şili) Venezuela Ordusu’nu, Guaido’yu geçici devlet başkanı olarak tanımaya çağırdı.
Kolombiya-Venezuela sınırında, askeri hareketlilik izlendi.
Venezuela Ordusu’nun Askeri Tatbikatı
Ordu’nun üst yönetimi; ne kadar samimi olduğu bilinmese de, “demokrasiye bağlı, darbeye karşı olduğunu” söyledi.
Venezuela’da; Venezuela Ordusu ve Ulusal Halk Ordusu’na mensup asker-milisin katılımıyla, tarihinin en büyük askeri tatbikatı yapıldı. Bu da; ABD’nin, askeri seçeneğine cevap oldu.
Ülke Çapında Elektrik Kesintisi
Maduro; “ülke çapında vuku bulan elektrik kesintisinin, ABD kaynaklı yüksek teknolojiyi içeren bir müdahaleden kaynaklandığını” söyledi.
Brezilya, Askeri Müdahaleye Karşı Çıktı
Brezilya; bölgede, yeni sorunlara yol açacağı gerekçesi ile toprakları üzerinden yapılacak askeri bir müdahaleye karşı çıktı.
AB, Darbe ve Askeri Müdahaleye Karşı
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini; “Ülke içinden ya da dışından hiçbir askeri müdahale bizim için kabul edilemez” dedi.
Tarihi Gelişim ve Değişim Süreci
“Carib” denilen Kızılderililer, ülkenin yerli halkı.
İspanyol sömürgecilerin ülkeye ayak bastığı 1498 öncesinde, ülkede 1 milyon Carib yerlisinin yaşadığı söyleniyor.
Kristof Kolomb; burası için, “yeryüzünün cenneti” ifadesini kullanmış.
1499’da bölgeye düzenlenen yeni bir sefere komuta eden Alonso de Ojeda; Maracaibo Gölü kıyısındaki ahşap evleri gördüğünde kendisine Venedik’i anımsattığından, bölgeye İtalyanca Veneziola (Küçük Venedik) ismini vermiş. Daha sonra; “Veneziola” ismi, İspanyolca telaffuzu ile “Venezuela” ismine dönüşmüş.
Sömürge Dönemi
İspanyol sömürgecilerin; ülkeyi ele geçirişi, yerlilerin şiddetli direnişi nedeni ile zor ve yavaş oldu. Ülkede; birçok kasaba ve şehir kurarken, 1567’de kurdukları Caracas’ı 1577’de başkent yaptılar. Buna rağmen; Venezuela, İspanya İmparatorluğu için önem arz etmeyen bir toprak parçası olarak kaldı. Önce Dominik, sonra Santo Domingo, daha sonra da Yeni Granada Genel Valiliği’ne bağlandı.
- Cumhuriyet
5 Temmuz 1811’de Kreollar (ülkede doğan beyazlar); Büyük Britanya ile Kuzey Amerika kolonileri arasında vuku bulan bağımsızlık savaşına katılan Venezuelalı Komutan Francisco de Miranda önderliğinde, İspanya’yı temsil eden yönetimi görevden alarak, bağımsız konfederal bir cumhuriyetin kurulduğunu ilan ettiler.
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet; 1812’de, başkent Caracas’ı vuran büyük deprem ve tarım işçilerinin isyanı ile yıkıldı.
1813’te kurulan 2. Cumhuriyet’in ömrü 2-3 ay sürdü, İspanya ile 10 yıl süren bir savaş yaşandı.
- ve 4. Cumhuriyet
1819’da; Simon Bolivar önderliğinde, Büyük Kolombiya Cumhuriyeti (Kolombiya, Venezuela, Ekvator, Panama) kuruldu. 1821’de; İspanya Ordusu’nun, savaşı kesin olarak kaybetmesi ile bağımsızlığını kazandı. 1830’da; ortaya çıkan ihtilaf nedeni ile birlikten ayrıldı, bağımsızlığını ilan etti, ancak tanınması 1845’i buldu.
Kaos, Darbe, Cunta Dönemi
1830’dan 1958’e kadar; birçok siyasi kriz yaşadı, ülke ard arda gelen diktatörler tarafından yönetildi.
1908’de darbe ile yönetimin başına gelen Diktatör Juan Vicente Gomez; 1922’de petrolün bulunması ile petrole dayalı bir ekonomi inşa etti, Venezuela’yı petrol ihraç eden ülkeler arasına soktu.
1948’de, ilk demokrasi deneyimini yaşadı. Demokratik seçimler ile yönetimin başına gelen Romulo Gallegos; görevinin 8. Ayında, ABD destekli bir darbe ile Marcos Jimenez tarafından görevden alındı.
Demokrasiye Geçiş
1958’de, Latin Amerika ülkeleri için erken sayılabilecek bir tarihte demokrasiye geçti.
Ülkede; aslında birbirinden farkı olmayan biri merkez sağ, diğeri merkez solda yer alan iki partili bir siyasi yapı oluştu. İki siyasi parti liderinden biri devlet başkanı seçilir iken, bunu diğerinin seçilmesi takip etti.
Yani biri gitti, diğeri geldi. Ancak; her gelen elit kesimin çıkarına hizmet etti, ABD ile en azından sürtüşmemeye özen gösterdi.
Siyasi İstikrara Rağmen İstikrarsız Ekonomik Büyüme
1989’a kadar; siyasi-sosyal bir istikrarı yaşadı, diğer Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi anarşi ve kaosu yaşamadı, askeri darbeye maruz kalmadı. Ancak; doğal kaynakları rasyonel bir şekilde kullanıp, sürdürebilir bir ekonomik büyümeyi gerçekleştiremedi.
Hızlı Kalkınma ve Refah
Petrol fiyatının; 3,5 dolardan/varil, 39 dolara/varil yükseldiği 1973-1981 döneminde, bir ekonomik büyüme sürecini yaşadı. Büyük ölçekli altyapı yatırımlarına girişti, popülist sosyal politikaları uygulamaya koydu.
Ülkede; ithalat ve tüketim patlaması yaşandı, petrol geliri dışında büyük ölçüde kısa vadeli dış krediye başvurdu.
Petrolü Kamulaştırma Deneyimi
Devlet Başkanı Carlos Andres Perez; 1975’te PDVSA’yı kurdu, petrolü kamulaştırmayı denedi. PDVSA gelirinin çoğunu kamu harcamalarında kullandı, bu da bunu sonuçsuz kıldı.
Mali Kriz
1982’de; petrol talebi ve fiyatının düşmesiyle, sürekli bütçe açığının yanı sıra cari açık vermeye başladı.
1987’de; petrol fiyatının 15 dolara/ varil düşmesiyle, moratoryum ilan etti.
Brady Planı ve Neo-Liberal Politikalar
1989’da; Meksika, Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Şili, Peru, Ekvator, Bolivya, Uruguay, Nijerya, Tunus, Fildişi Sahili, Yugoslavya ve Filipinler ile birlikte Brady Planı’na “evet” dedi, dış borcunu yeniden yapılandırdı.
Karşılığında; kamu şirketleri hisseleri-doğal kaynaklar ve ihracatını rehin verdi, özelleştirme programı-Neo-Liberal Ekonomik Politikaları kabul etti.
Caracazo (Caracas Olayları)
Özelleştirme Programı ve Neo-Liberal Ekonomik Politikalar; ekonomik istikrarı sağlayacağı yerde, enflasyon; % 80,7’ye, işsizlik; %14’e yükseldi, halkın %80,7’si açlık sınırı kabul edilen gelir seviyesi altına indi.
27 Şubat 1989’da Caracas’ın gecekondu mahallelerinde yaşayan yoksullar; şehrin ticaret merkezini işgal etti, orta-elit kesimin yaşadığı mahallelerde yağma-talana girişti. Güvenlik kuvvetleri; ayaklanmaya dönüşen bu olaya müdahale etti, 3.000’e yakın kişi hayatını kaybetti.
Hugo Chavez’in Ortaya Çıkışı
Caracas Olayları; Ordu içinde örgütlenme çalışması yapan, Neo-Liberal Politikalar karşıtı Chavez ve arkadaşlarının, “Bolivarcı Sosyalist Devrim” planını öne çekmeye yöneltti.
1992’de Yarbay Hugo Chavez önderliğinde; bir grup genç subay, Başkan Carlos Andres Perez hükümetine karşı bir darbe girişiminde bulundu.
Darbe; başarısız oldu, Chavez ve arkadaşları tutuklanarak uzun sureli mahkûmiyete çarptırıldı. Ancak bu; Neo-Liberal Politika karşıtlarının Chavez’i tanımasına, ilgi duymasına ve umut olarak bakmasına yol açtı.
1993’te Başkan Perez; “zimmet-görevi kötüye kullanma” suçlaması ile görevden alındı, 2 yıl ev hapsine mahkûm edildi.
1994’te başkan seçilen Rafael Caldera, toplumsal barış amacıyla Chavez ve arkadaşlarını affetti.
- Chavez Hükümeti
1998 başkanlık seçimlerine “Beşinci Cumhuriyet Hareketi” lideri olarak katılan Chavez, % 56 oy ile başkan seçildi. Ancak; halk desteğini konsolide etmek için, ard arda referandum ve seçimlere gitti. Bu da; 1958’den beri devam eden, merkez sağ ve merkez sol parti hâkimiyetine dayalı, siyasi yapının sonu oldu.
Nisan 1999’daki referandumda, Chavez’in “Kurucu Meclis” fikri kabul edildi.
Temmuz 1999’da; Chavez yanlısının, 131 sandalyeden 125’ini kazandığı Kurucu Meclis seçimi yapıldı.
Aralık 1999 referandumunda, Kurucu Meclis’in yaptığı anayasa onaylandı.
Yeni Anayasa
Devlet başkanının görev süresi; 5 yıldan 6 yıla çıkarıldı, yetkisi genişletildi, ancak üst üste iki dönem görev yapma hakkı tanındı.
Halka, “her konuda referanduma çağırma” hakkı verildi.
Senato ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan, iki kanatlı yasama organı olan Kongre; tek kanatlı Ulusal Meclis’e dönüştürüldü.
Ülkenin resmi adı değişti, “Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti” adını aldı.
- Chavez Hükümeti
Temmuz 2000’deki başkanlık ve milletvekili seçimlerinde, Chavez; oyların % 59’unu alarak 2. kez başkan seçildi, taraftarları ise 165 milletvekilinden 101’ini kazandı.
11 Nisan 2002 Askeri Darbesi
Halk desteğini arkasına alan Chavez; petrol-doğalgaz işletmelerini, kamu şirketi PDVSA bünyesinde toplamayı hedefledi.
2001’de; tüm petrol-doğalgaz alanları, üretim, dağıtım, rafineri işlerini hükümetin izin ve kontrolüne bağladı. Bu da; hem ayrıcalıklı elit kesimin, hem de “BP, Exxon, Chevron, Total” gibi küresel petrol şirketlerin, haliyle ABD-AB’nin tepkisine yol açtı.
11 Nisan 2002’de medya-işadamının önemli bir kısmının desteğini alan, Chavez karşıtı bir grup General; Chavez’i başkanlık konutu olan Miraflores Sarayı’ndan alarak, Fort Tuina askeri üssüne götürdü.
12 Nisan’da; Chavez’in istifa ettiği, devlet başkanlığına işadamı Pedro Carmona’nın getirildiği ilan edildi. Bu durum; hoş karşılanmadı, halkın sokağa çıkıp başkanlık sarayına yürümesi, Chavez’e bağlı askerlerin harekete geçmesi ile tersine çevrildi.
14 Nisan’da Caracas’a gelen Chavez; bir kahraman gibi karşılandı, tekrar göreve başladı.
DEVAM EDECEK