Ali BADEMCİ
Aklı başında olan Ülkücüler Bahçeli’den ziyâde Devlet Başkanı’nın yanında, bunu kabûl etmelisiniz! Lâkin konsolidasyon AKP’de gerçekleşmiyor, çünkü ülkücüler entegrasyonun milliyetçilikte gerçekleşmesini istiyor! Bu konuda serzenişte bulunan Tayyip Bey, yeni kimliği ve düşünceleri ile bir daha geçmiş hatâlarına özeleştiri yapmalı ve kamu oyuna ilân etmelidir. Bahçeli böyle bir yola girmez, çünkü onda kin din gibidir! Biz onu iyi tanırız, halbûki daha sâkin ve bilimsel düşünse belki de milliyetçilik tarihinin en büyüğü olacaktır. Şimdi havanda su döğmektedir, demek ki daha çok bekleyeceğiz; acı veya tatlı bir tecrübe ancak konsolidasyonu reâlize edecek!
KONSOLİDASYON
Önce Sayın Cumhurbaşkanı telâffuz etti, sonra da Bahçeli açıklama getirdi! Devlet Başkanı’nın ne dediğini pek iyi anlamış bulunuyoruz da Bahçeli açıklaması öyle değil, “yabancı bir kelime” deyip geçiştirdi. Belli ki AKP çalışma yaptırmış, “Ülkücüler”in AKP ve politikaları ile yeteri kadar “Konsolide” olmadığını tesbit etmişler! Buna diyecek yok, çok küçük çapta bir alan çalışması bile bu görüşü doğrular niteliktedir de acaba sebebleri nelerdir? İşte asıl önemli olan bu, demek ki bu hususta derin bir proje var! Belki de ülkedeki “İslâm” ve “Milliyet” tabanlarının, entegre olması yani kosolidasyonu ısrarla talep ediliyor! Böyle bir şey tam olarak realize olur mu? İşte esas olan budur!
“Konsolidasyon” bir ekonomi deyimi; genellikle kısa vâdeli bir devlet borcunun yerini uzun vâdeli bir borcun alması anlamını taşır. Osmanlıca karşılığı ise “Tahkim” demektir ki son ikiyüz yıllık tarihimizde bir hayli örnekleri var! Aslında kavram Fransızca “Consolidation”, tam anlamı ile ekonomik bir istilâh! Acze düşmüş iki firmanın tüzel kişiliklerinin ortadan kaldırılarak yeni bir tüzel kişilikte birleştirilmesi! Sosyal hayatta kullanımı çok eski değil, XX. yüzyıl sonlarına doğru kendini göstermiş ama yaygınlaşmamış! Bu durumda da ” Benzer durumda olan nesnelerin birleştirilmesi “ anlamına geliyor!
Şimdi durup dururken Devlet Başkanı ne demek istedi? XXI.yüzyıl başında Türkiye devlet ve iktidar ideolojisinde belli bir islâh veya yenileşme plânlanmış; sanki “Cumhur” denen oluşum budur. Toplumbilimcilerin en az bildiği dönem maalesef yaşadıkları dönemlerdir, aydınlar da insanlar da böyledir! O sebeble belki de “Gözünün önünü görmeyen toplumların başında sayılabiliriz! Cumhuriyet tarihi boyunca birer devr-i sabık ürünü olan Milliyetçilik de İslâmcılık da başarılı olamadı, ilki çok dayatıldı, ikincisi ise hem aşağılandı hem de çok ezildi! Şükür ki bu günleri aştık, artık “Başörtüsü” yasak değil! Halbûki bu işle yıllarca uğraştık! Demek mesele değilmiş!
Türkiye 35 yıldan beri yüzleşerek boğuştuğu ağır bir ayrılıkçı terör ile karşı karşıya! Geçen yüzyılda bu bölücülük hareketinin dış ayakları çok ciddiye alınmadı, fakat dünya “Küreselleşme” devrine girip iletişim teknolojileri savaş aracı gibi çalışmaya başlayınca meselenin ciddiyeti ortaya çıktı! Yani bir zamanların “Demokrasinin yolu Dıyarbakır’dan geçer”, “Doğu meselesi ekonomiktir” gibi görüşler çöpe atıldı! Güya stratejik ortağın tavsiyeleri ile o “Meşum” “Barış süreci” de bir iç savaşın ayak sesleri oldu! Bütün bunların ötesinde “Doğuyu tarikatlaştırıp uyutalım” diyen “İslâmcı” reçete de en sonunda ayrılıkçılık lehine bir ihtilâle teşebbüs etti! Önce karşı olduğu takdim edilen edilen IŞİD hareketi de bölgede “Ayrılıkçılık” ile birleşti! Şimdi o stratejik ortak açıkça Kuzey Suriye’de ayrılıkçıların içinde bulunduğu ve hakim güç olacağı bir Kürt Devleti kurmak istiyor! Bunlar açık şeyler, Yahudi Sermayesi de tahayyülün emrinde, tıpkı Kuzek Irak’da olduğu gibi!
Bu âşikar ve yoğun siyâset ortamında Türk devlet refleksinin mutlaka bir şeyler yapması gerekiyordu! Maalesef 2002’den beri tek başına iktidar olanların ancak 15 Temmuz’la akılları başlarına geldi ve her şeyden evvel devleti tanımaya başladılar! Türkiye Devleti’nin yeni refleksine “Bekâ” adı verildi ve yeni “Hükümet” sistemi içinde “Cumhur” adında karar kılındı! Görmemek için gör olmak lâzım ki bu birliktelik yeni ve orijinal bir düşünce değildir, bal gibi geleneksel Türk İslâmcılığı ile Türk Milliyetçiliği’ nin hamurlanması, yani o 1960’dan beri dayatılan Türk-İslâm Sentezi’nin açılımı yapılmamış yeni formatı! Peki karşıda kim var, aslında belli olan kimse yok; belli olan iç ve dış ayrılıkçı cephesi! Yani o CHP değil, PKK/PYD ve ABD birlikteliği!
Hakikatten, adı ister “Bekâ” ister “Cumhur” olsun bu kadar derin hedefler amaçlanıyor mu? İşte bu noktada tereddütler olduğu için Milliyetçilerin İslâmcılar ile entegrasyonu sağlanamıyor. Çünkü her iki görüşün siyasi liderleri geçmişte çok hatâ yapmışlardır, Tayyip Erdoğan da Devlet Bahçeli de kadim milliyetçiler ve teşkilâtlı ideolojik büyük bir gurup olan “Ülkücüler” tarafından güven verici görülmüyor! Bahçeli belediyelerde eski “Hükümetçilik” oyunlarına itibar ederek âdeta hırsızlığı yargı kararları ile kesinleşmiş çarpık kafalılara çok itibar ediyor! AKP Genel Başkanının geçmişte Milliyetçilik aleyhinde beyanları var, o bakımdan her ikisi de Ülkücüler’e güven vermiyor! Bir kere bu hususun kabûl edilmesi şarttır, gerisini ayrıca konuşuruz!
Doğruyu her zaman kendini siyaset ve bilim adamı sananlar söylemez, çoğu zaman şâirler, ozanlar, âmalar eşkıyalar da doğru söyleyebilir ve belki de hedefi on ikiden vururlar. Kabadayı Alaettin Çakıcı’nın Devlet Başkanına yazdığı bir mektupta “Gelecekte bu ülkeyi ülkücüler yönetecek, başka çıkış yolu kalmadı.” satırları var! Tavsiye ederim tamamını okuyun her kelimesi sosyoloji ve bilimsel siyaset! Ülkücüler’e göre bir MHP iktidarının önünde en büyük engel Devlet Bahçeli ve onun donanımsız kadrolarıdır; düşünen gerçek ülkücüler belki oy vermeye devam ediyor ama hareketin maalesef çok dışında! Hani ANAP devrinde bir söz vardı,”Ülkücüler toprakta, uygunsuzlar ANAP’da, hırsızlar sokakta!”. Şimdi ANAP yok hırsızlar da uygunsuzlar da partide! Bunu da görmedikten sonra MHP iflâh olmaz!
Aklı başında olan Ülkücüler Bahçeli’den ziyâde Devlet Başkanı’nın yanında, bunu kabûl etmelisiniz! Lâkin konsolidasyon AKP’de gerçekleşmiyor, çünkü ülkücüler entegrasyonun milliyetçilikte gerçekleşmesini istiyor! Bu konuda serzenişte bulunan Tayyip Bey, yeni kimliği ve düşünceleri ile bir daha geçmiş hatâlarına özeleştiri yapmalı ve kamu oyuna ilân etmelidir. Bahçeli böyle bir yola girmez, çünkü onda kin din gibidir! Biz onu iyi tanırız, halbûki daha sâkin ve bilimsel düşünse belki de milliyetçilik tarihinin en büyüğü olacaktır. Şimdi havanda su döğmektedir, demek ki daha çok bekleyeceğiz; acı veya tatlı bir tecrübe ancak konsolidasyonu reâlize edecek!
Hoşça kalın.