
İki Akademisyen – İki Şiir Kitabı
Edip KEMÂL
-1-
GÖNLÜMÜN GÖKKUŞAĞI
Meşhur bir inanıştır. Türkiye’de herkes çok gençken, hatta çocukken şiir yazar, ileriki yıllarda pek azı şairliğini devam ettirir. Bu bir yetenek ve heves işidir. Şiir yazmak, şair olmak için sadece o dünyanın içinde olmak elbette şart değildir. Şiir dünyamızı süsleyen, kültürümüze katkıda bulunan hemen bütün şairlerimizin hayatını idame ettirmek için bir mesleği vardı. Bu kaçınılmazdır. Çünkü şiir yazarak karın doymaz.
Genç yıllarımızda Zeren isimli bir edebiyat-sanat dergisi yayınlamıştık. Ben derginin daha çok, dergiye yayınlanması için gönderilen şiir ve hikâyelerin seçimiyle ilgili idim. Dergi adresi olan posta kutumuza yağmur gibi şiir ve pek az da hikâye gelirdi. Bunları yayınlanmak üzere seçer, seçemediklerimizi neden seçmediğimizi, yazarını üzmemek için büyük hassasiyet göstererek dergide yayınlardım. Bazen de yazarlarından şiir kitapları gelirdi. Uygun olanların tanıtımını yapmak da benim işimdi.
Dergi kendini epeyce tanıttığı bir zamanda posta kutumuza bir şiir kitabı geldi. Yazarı, bir süre önce kaza sonucu vefat eden Zeynep Melisa Erdönmez’di. Kitabın adı UMUT PEMBELERİ. Şiirleri önce ben, sonra arkadaşlarımla beraber okuduk. Duyulmamış bir isimdi. Ama şiirler bir usta kalemden çıkmış gibi idi. Sonra kendisi ile tanıştık. Bir sonraki zamanda da bir süreliğine derginin yazı işlerini yüklendi.
Melisa Erdönmez, özel bir liseyi bitirdikten sonra İstanbul Belediyesi Konsevatuarı’nın tiyatro bölümünde okuyordu ve orayı bitirdi. Orada rahmetli aynı mahallede oturduğumuz, fakat o zaman tanışmadığımız Savaş Dinçel’i, şu anda İngiltere’de olan Türk sinemasının klâksikleri arasına giren Metin Erksanın rejisörü olduğu “Sevmek Zamanı” adlı sinema filminin baş oyuncusu Sema Özcan’ı, sinema ve tiyatro oyuncusu rahmetli Yaman Tüzcet’i, pek çok, ileride adını duyuran sanatçılarla tanıştık ve uzun zaman bazılarıyla beraber olduk.
Bu girişi neden yaptım? Büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın İstanbul-Aksaray’da KİTAP adlı bir kitapevi vardı. Biz oraya dergimizin satılması ve duyurulması için gider, şairimizle de vakit buldukça konusu şiir olan sohbet etmeğe çalışırdık. Melisa kitabı kendi parası ile bastırmış ve fakat yayamamıştı. Onunla, Dağlarca’nın kitapevine giderek kitabı gösterdik, orada bırakarak tanınmasını sağlamağa çalıştık. Rahmet Dağlarca, şiirlerden bazılarını okudu, sonra: “Kadınlar şiir yazmağa küçükken başlar, sonra vazgeçerler. Ama sen her halde bu işi ciddiye alıyorsun” diye Melisa’yı teşvik edecesine konuştu. Gerçekten Zeynep Melisa Erdönmez pek çok kitap yazdı, televizyon programı yaptı. Edebiyat ve sanat çalışmalarını vefatına kadar sürdürdü.
Bizim edebiyat tarihimize geçen pek önemli hanım şairlerimiz vardır. İstanbul, Laleli’de iki sokağa isimleri verilen Nigar Hanım, Şair Fitnet ve diğerleri; Leyla Sağ, Zeynep hatun, Mihri Hetun, Makbule Leman, İhsan Raif, Yaşar Nezihe, Şuküfe Nihal, Halide Nusret Zorlutuna, Gülten Akın, Zeren dergisinin açtığı şiir yarışmasında pek çok erkek şairi geride bırakarak birincilik ödülünü kazanan Necla Aysan, bir zaman Otağ dergisini yayınlayan rahmetli arkadaşım Mübeccel İzmirli…
SELCEN ÖNER- GÖNLÜMÜN GÖKKUŞAĞI
Şairlerin en önemli şiirleri olgunluk çağlarında yazılmıştır. Şu anda elimde olan SELCEN ÖNER’in GÖLÜMÜN GÖKKUŞAĞI adlı kitabı, genç yaşına rağmen sanki bir olgunluk eseridir.
Şiir aklın ve kalbin buluştuğu yerdir. Selcen Öner, 1977’de doğdu. Liseyi İstek Vakfı Kemal Atatürk Lisesi’nde, lisans öğrenimini İstanbul Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Yüksek Lisansını Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslar Arası İlişkiler (İng.) Bölümünde bitirdi. Doktorasını Marmara Üniversitesi AB Enstitüsü, AB Siyaseti ve Uluslar arası İlişkiler (İng.) Anabilim Dalı’nda yaptı. 2015’te doçentlik unvanını aldı. 2008 yılından beri Bahçeşehir Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak çalışıyor. Yazarın 2011’de yurtdışında basılmış “Turkey and the EU: The Question of Europeanı Identity” ( Türkiye ve AB: Avrupa Kimliği Sorunu) adlı bir kitabı var. Ayrıca pek çok uluslar arası ve ulusal dergi ve kitapta yayınlanmış makaleleri bulunuyor.
Bilgileri kitabından aldım. Bir kültür insanının kalbiyle buluşarak yazdığı, gerçekten olgunluk şiirleri olduğunu gösteren sevgiye dayalı eserler bunlar:
YAZIYORUM ÖYLEYSE VARIM
İçimdeki kelimeler nehir olmuş akmış
Kalbimde patlamaya hazır
Bir kelime volkanı saklıymış
Tanrı beni kelimelerden yaratmış
İçime şiirler saklamış
Kelimeymişim, hikâyeymişim
Şiirmişim, romanmışım ben
Aslında yazarken yaşarmışım
Gerçekten öte bir âlemdeymişim ben…
Kitaba adını verdiği şiir:
GÖNLÜMÜN GÖKKUŞAĞI
İlk renkler dünyası dersini Gaudi’den almışım ben
Her hikâyede içimdeki bir rengi bulmuşum ben
Gönlümdeki sevgi tam bitti sandığım anda
Her yağmur sonrası GÖKKUŞAĞI olup yeniden doğmuşum ben.
ERGUVAN ME VSİMİ adlı şiirden:
Erguvan Mevsimindeyim
Çiçekler açmış ruhumda kıpır kıpır
Koşasım var kırlarda
Çiçekler toplayasım var.
Erguvanlar açmış gönlümde
Yeni başlangıçlara
Işıl ışıl gözlerim umut dolu..
……………………………………….
İşte annesi için gönlünden kopan şiir:
ANNE
Cansın sen, canından bir parça veren
Aşksın sen, yavrusunu tutkuyla seven
Anasın sen, kızsan da sevgisi hiç tükenmeyen
Yuvasın sen, şefkatinle evini şenlendiren
Huzursun sen, sevginle tüm aileni sarıveren
Bir tanesin sen, sevgisi hiç kimseninkine benzemeyen.
Ve babası Sakin Öner için yazdığı bazı kıtalar:
BABAMA
Dünyanın en tatlı, saf ve zeki babasıymış
Bir ömür çalışıp çabalamış
Hiç bıkıp usanmadan
Hayatını Eğitime adamış
………………………………………
Kötü anıları hep silmiş
Geleceği hep umutla hayal etmiş
Kaç yaşına gelse de
İçindeki çocuk onu hiç terk etmemiş.
…………………………………………………….
Hayatı zorluklarla geçse de
Sevgiyle geçmiş tüm engelleri
Sevgi değneğini değdirip
Yeşertmiş tüm çevresini.
…………………………………………………………
İkimiz de birer hayalperest romantikmişiz
Yazarken başka bir âlemdeymişiz
Ben 30, o 60’ken arkadaş olmuşuz
Bir birbirimizi bulmuşuz.
………………………………………………………….
Duyguların doruğa çıktığı şiir:
SESSİZLİK SENFONİSİ
Ne müthiş bir huzur saklıymış bu sessiz senfonide
Ne derin anlamlar gizliymiş bu sözsüz bilmecede
Ne büyülü bir besteymiş bu sessizlik senfonisi
Aşkın tüm sırları bu sessiz senfonide gizliymiş
Bu kaçıncı senfoni bilmem ama bu hepsinden ötesiymiş.
………………………………………………………………………………………
Şair umudu bu dizelerle ne güzel anlatmış:
SAKLI GÜNEŞ
Bazen aniden gün geceye dönse de
Her gece güneşi saklar derinliğinde
Bazen sızılar vücudumuzun her yerinde gezinse de
Gün gelir güneş doğar tüm hücrelerimizde…
…………………………………………………………………….
Her insan ve özellikle sanatçılar hiçbir zaman ulaşamayacakları huzuru arar. Belki de insanlardan uzak, bulutlar arasında bir güneştir huzur ve elbette mutluluk.
BULUTLARIN ÜSTÜNDE
Bulutların üstünden baktım dünyaya bugün
Bir uçağın penceresinden
Güneşe doğru uçtum bugün
Hiç batmasın diye
Zamanın tersine aktım bugün
Hiç bitmesin diye.
Hayatım film şeridi gibi aktı gözlerimin önünden
Şehirler, hikâyeler, insanlar…
Her yerde aradım hayatın gizemini
Bulutların üstündeymiş huzur
Dünyaya en tepeden
Kendine en uzaktan baktığın yer
Bir uçağın penceresiymiş
Güneş, bulutların arasında gizliymiş.
Şair henüz ömrünün ilkbaharında ama şiirleri olgunluğun meyveleri gibi. Daha önce söyledim; akıl ve gönül birleşince işte böyle, bir olgun meyve gibi tadına doyum olmaz şiirler meydana gelir. Ben SELCEN ÖNER’in bu işi yarım bırakmayacağına inanıyorum. Ümit ediyorum ki, ileride şiir konusunda adından söz ettirecek bir şairle, GÖNLÜMÜN GÖKKUŞAĞI adlı kitabıyla buluştuk. Başaracağından eminim…