FRANSA’DA DEĞİŞİM KAVGASI
Safter Tanık
Fransa’da; 17 Kasım’da akaryakıt zammına karşı başlayan, “Sarı Yelekliler İsyanı” adı verilen protesto eylemleri, bir anda Dünya’nın dikkatini çeken bir konu oldu.
Bugün; etkinliğini kaybetmiş olsa bile, benzeri gösterilerin Belçika-Hollanda-İngiltere-Kanada-Macaristan hatta Ürdün-Irak’ta görülmüş olması, beraberinde farklı analiz ve yorumu getirdi.
Bunu kimi; Macron’un “AB Ordusu” açıklaması ve Macron-Trump söz düellosu ile ABD operasyonuna bağladı, kimi; “arkasında Soros var” dedi, kimi de “devrim, değişim talebi, Neo-Liberal politikalar-küresel şirketler karşıtı gösteriler” şeklinde değerlendirdi. Bunun için nasıl bir açıklama-yorum yapılırsa, yapılsın; Dünya’da, bir paylaşım ve değişim kavgası var. Bu da; bunu, gösteriyor.
Sarı Yelekliler Hareketi
Doğuşu
Fransa’da; Sarı Yelekliler Hareketi, Ekim ayından itibaren sosyal medya alanında öne çıkan akaryakıt zammı eleştirilerinden doğdu.
Öyle ki Bretonya Bölgesi’nden Jacline Mouraud adlı kadının; 18 Ekim’de yayınlanan, Macron’a hitaben seslendiği, “Söyle, nereye gidiyoruz? Bizden aldığın paraları ne yapıyorsun? Yeter artık!” sözleri ile zamları eleştirdiği videosu 6,1 milyon kişi tarafından izlendi. Ayrıca internet üzerinden başlatılan, akaryakıt zammı itiraz dilekçesindeki imza sayısı da 986 bine ulaştı.
Başlaması
İlk eylem; 17 Kasım’da, Melun’da bir kamyon sürücüsü olan 33 yaşındaki Eric Drouet’in, “Fransa’yı bloke edelim” çağrısı ile başladı.
Protestocuların kimi; sarı yeleği arabasının ön camına astı, kimi; arabasıyla, kimi de yaya olarak trafiği engelledi.
Protestoculara; her araçta bulunması zorunlu olan fosforlu sarı yeleği giydikleri için de, “Sarı Yelekliler” dendi.
Protesto gösterileri; Fransa genelinde, 282 bin kişinin katıldığı 2.400 noktada gerçekleşti. Otoyollar-kavşaklar-gişeler-viyadükler-akaryakıt istasyonları ve havaalanına giden yollarda engelleme yapıldı, 50.000’i bulan kalabalık da Paris’i çevre yollarına bağlayan trafiği tıkadı.
Eylem Günü Hafta Sonu İlk Adres Paris
24 Kasım
“Elize Sarayı’na Yürüyelim” duyurusu ile Fransa’nın birçok kentinden Paris’e gelen Sarı Yelekliler, polis kontrol ve bariyerlerinden geçtikten sonra Şanzelize Caddesi’nde toplandı.
Elize Sarayı çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı, Saray’a giden tüm yollar polis bariyerleri ile kapatıldı.
Polis; “Macron İstifa” sloganı ile yürüyüşe geçen göstericileri, tazyikli su-biber gazı-gaz bombası müdahalesiyle durdurdu. Göstericilerin taş atması ile de polis ve göstericiler arasında çatışma çıktı. Bazı kişilerin araçları ateşe vermesi; Sarı Yelekliler tarafından, provokasyon olarak değerlendirildi.
Protesto Gösterilerinin Yoğunlaşması
1 Aralık
Şanzelize Caddesi’nde toplanan “Sarı Yelekliler”; Cadde’nin alt bölümünün, gösterilere açılmasını istedi. Polis; izin vermedi, bir grup bariyerleri kaldırmaya çalıştı. Polisin; müdahale etmesiyle de, polis ile göstericiler arasında arbede yaşandı.
Şanzelize Caddesi’ne açılan sokaklarda toplanan 3 bin gösterici, polisle çatışmaya girdi. Göstericiler; polise taş atarken, polis biber gazı-gaz bombası ve tazyikli su ile yanıt verdi. Maskeli göstericiler; maytap attı, birçok araba ile 6 binayı ateşe verdi.
Zafer Takı çevresindeki çatışmalar, gün boyu sürdü. 122 kişi gözaltına alındı, 6’sı polis 20 kişi yaralandı. Olaylar nedeni ile birçok mağaza ve metro istasyonları kapatıldı.
Paris’in yanı sıra, Marsilya-Nantes-Narbonne-Arles kentlerindeki protesto gösterileri de öne çıktı. Marsilya’da; başına gaz fişeği isabet eden 80 yaşındaki 1 kadın, Arles’te; protestocuların kurduğu barikatta iki aracın çarpışması ile de 1 kamyon sürücüsü hayatını yitirdi.
Hükümetin Geri Adım Atması
Fransa Başbakanı Edouard Philippe, akaryakıt zammı yanı sıra elektrik ve gaz zammının da askıya alındığını bildirdi.
Eyleme Devam
Hükümetin; akaryakıt-elektrik-gaza konulan ek vergiyi askıya alması, “Sarı Yelekliler” tarafından yetersiz bulundu. Sarı Yelekliler; isteklerini içeren 42 maddeden oluşan bir bildiri yayınlayarak, “Eyleme Devam” kararı aldı.
42 maddelik bildiride ise; Halk Meclisi uygulamasına geçilmesi, asgari ücretin artırılması, yaşlı ve emekli refahının yükseltilmesi, emeklilik yaşının 60 olması, emeklilerin örgütlü kılınması, küçük esnafın AVM etkisinden korunması, göçmen ve sığınmacılara onurlu davranılması ve geri dönüşüne yardımcı olunması, kiralara sınırlama getirilmesi, ev sahibi olmanın kolaylaştırılması, akaryakıt-elektrik-gaz zammına son verilmesi, kamu borç yükünü varlık vergisiyle zenginlerin üstlenmesi, elektrik-gaz şirketlerinin kamulaştırılması vb konular yer aldı.
Liselilere Terör Uygulaması
Hükümetin eğitim politikasını protesto eden liseli öğrenciler; 6 Aralık Perşembe günü, ülke çapında gösteri düzenledi. Birçok yerde polis ile öğrenciler arasında çatışma çıktı, Marsilya-Bordeaux’ta araba ve çöp konteynerleri ateşe verildi.
280 okulda eğitim-öğretim durdu, 45 okul öğrenciler tarafından işgal edildi. Fransa’nın ünlü üniversitesi Sorbonne’a da öğrencilerin eyleme katılması ile kapatıldı.
700’den fazla genç, gözaltına alındı. Paris’in batısındaki Mantes-la-Jolie kasabasında; bir okul dışında gösteri yapan 146 öğrencinin, elleri başları arkasında, dizleri üstünde çöktürüldüğü görüntü ise medyada gündem konusu oldu.
Eylemin 4. Hafta Sonu
Sarı Yelekliler; 8 Aralık’ta, dördüncü kez ülke çapında eylem yaparak, hükümete sesini duyurmaya çalıştı.
Gün içinde sakin başlayan gösteriler; özellikle Paris’te, öğleden sonra şiddete dönüştü. Şanzelize Caddesi’nde; sık-sık, göstericilerle polisin karşı karşıya kaldığı olaylar yaşandı. Bir grup gösterici; polis bariyerini aşarak, uluslararası banka ve mağazalara zarar verdi.
Caddeye yakın sokaklarda; araçlar ateşe verildi, polise sert cisimler fırlatıldı. Polis de; bariyerleri zorlayan ve şiddet kullanan göstericileri, tazyikli su-biber gazı-gaz bombası kullanarak dağıttı.
Sarı Yelekliler Hareketi’nin Belçika ve Hollanda’ya Sıçraması
Hükümetin ekonomi ve sosyal politikalarını protesto eden Sarı Yelekliler; Belçika-Fransa arasındaki E-40 otoyolunu trafiğe kapattı, Brüksel’de parlamento binasına yürüdü. Polis; göstericilere biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti, 100 kişi gözaltına alındı.
Hollanda’nın Lahey-Amsterdam ve Rotterdam kentlerinde gösteri yapan Sarı Yelekliler, hükümetin istifasını istedi.
Macron’un Geri Adım Atması
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron; 2019’dan itibaren asgari ücrete 100 Euro zam yapılacağı, 2 bin Euro’nun altındaki emekli maaşından kesinti yapılmayacağı, dar gelirlilerin sorununun çözümünde önemli adımlar atılacağı sözünü verdi.
Strasbourg Olayı
Fransa’nın Strasbourg kentinde; Noel Pazarı yakınında, bilinmeyen nedenle bir kişinin ateş açması sonucu 3 kişi öldü, 10 kişi yaralandı. Olayın faili, tespit edildi ise de yakalanamadı. Saldırı ile terör alarmı verilen Fransa’da; hükümet, Sarı Yeleklilere “hafta sonunda gösteri düzenlememe” çağrısı yaptı. Haliyle bu; “Sarı Yelekliler” tarafından, bir komplo olarak değerlendirildi.
Eylemde 5. Hafta Sonu
Sarı Yelekliler; 15 Aralık’ta, beşinci kez ülke çapında sokaklara çıktı. Gösterilerde önemli bir olay yaşanmadı, katılım sayısı ise yarı yarıya düştü. Tabi ki bunda; Macron’un vaatleri, Strasbourg Olayı ile ortaya çıkan söylentiler etkili oldu. Öne çıkan; Sarı Yeleklilerin, Belçika’daki göçmen karşıtı gösterileriyle İngiltere-Kanada-İsviçre’deki gösterileri oldu.
Sonu geldi mi?
“Sarı Yelekliler İsyanı” adı verilen protesto gösterileri; Fransa’da 1968’den bu yana yaşanan, kamuoyunun büyük desteğine sahip, en yaygın gösteriler oldu. Ancak; hükümette çatlağa yol açmadığı gibi, Macron’un istifasını gerektirecek bir krize dönüşmedi. Bu da; farklı ekonomik-sosyal talepleri olan Sarı Yeleklilerin; lider-ideolojiye sahip olmaması, siyasi bir alternatif ortaya koyamamasından kaynaklandı.
Bugün; dağınık, küçük çaptaki gösteriler ile devam ediyor. Bugüne kadar da; 10 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 1000 kişi yaralandı, 4500 üzerindeki kişi ise tutuklandı.
Eylemlerin bitmesi, farklı bir sürece girmesi mümkün; ancak bundan sonra Neo-Liberal reformlarda ısrarlı-enerjik olan Macron’un, 40 kere düşünmesi gerekecek.
Katılımcı Profili
Eylemcilerin ezici çoğunluğu; Fransız bayrağı taşıyan, Fransız kökenli, orta ve üzeri yaş grubundan taşralılar, yüksek kiralar nedeniyle varoş-taşraya taşınmak zorunda kalan orta sınıf, küçük esnaf, zanaatkârlar, geçici iş yapanlar ve emeklilerden oluşuyor. Bunların büyük bir kısmı; Fransız milliyetçisi, diğer kısmı ise geleneksel Fransız solundan gelen insanlar.
Ayrıca 3. hafta sonu eyleminden itibaren eyleme iştirak eden Kassör (vurucu-kırıcı) deniler gruplar ile kırmızı-siyah bayrakla gösteri yapan Anarşistler ve Che Guevera’nın resminin nakşedildiği bayrağı taşıyan gruplardan söz edebiliriz.
Organizasyon Şekli
Sosyal medya üzerinden haberleşen insanlar; parti-dernek-sendika binaları ile AVM ve parklarda buluşup komiteler oluşturuyor, alınan karar doğrultusunda eylem alanına intikal ediyor. Tabi ki bu gruplar, rastgele bir araya gelen kişilerden oluşmuyor. Aile, komşu, arkadaş, meslek, mahalle gibi bir nedenle birbirini tanıyan kişilerden oluşuyor.
Taleplerin Özelliği
42 Maddeden oluşan bildiriye baktığımızda; bunun, Neo-Liberal Politikalar-küresel şirketler karşıtlığı, milli devlet, kamuculuk, sosyal adalet gibi özelliklere sahip olduğunu görüyoruz.
Parti ve sendikaların tutumu ne oldu?
Sarı Yelekliler Hareketi; liberal sağ tarafından “aşırı sağ”, liberal sol tarafından ise “Faşist Hareket” olarak değerlendirildi.
Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi ve Komünist Yeniden Doğuş Cephesi’nin açık desteğine sahip olan Sarı Yelekliler Hareketi; başarılı olması ile de Jean Luc Melanchon’un lideri olduğu Sol kanattan Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nin desteğini kazandı.
Başlangıçta aşırı sağı neden göstererek karşı tutum sergileyen Fransız Demokratik İşçi Konfederasyonu (CFDT) ve Genel İşçi Konfederasyonu (CGT), daha sonra destek kararı aldı. Ancak; kurumsal olarak, sahada yer almadı. Bunu; Fransa’nın en büyük çiftçi sendikası olan FNSEAN, için de söyleyebiliriz
Neden?
Sarı Yelekliler Hareketi, parti-sendikalar üstü bir hareket özelliğinde. Bu nedenle, sendikaların; kurumsal olarak, sahada boy göstermesi istenmedi. Bunun dışında; izlediği tutum nedeniyle sendikalara olan güvensizlik, daha da öne çıktı.
Niçin?
Fransa’da, Neo-Liberal Politikalar ile sendikaların misyon-vizyonunda bir değişim yaşandı. Hükümet ile girift ilişkiler, çok kimlikli siyaset öne çıktı. Bu da; sendikaların kurumsal kimliğini erozyona uğrattı, işçilerin aidiyet ve bağlılığını azalttı. Haliyle Fransa’da; işçiler örgütlü olsa bile, sendikalar eski gücünden çok uzakta.
Macron ve hükümetin, tutumu ne oldu?
Macron; Sarı Yelekliler Hareketi’ne “Darbe, Faşist Hareket” diyerek, hareketin kitleleşmesini önlemeye çalıştı. Bunda başarılı olamayınca, Hareketi şiddet ve yağma-talana başvurmakla suçladı. Harekette, bir bölünme-marjinalleşmeyi hedefledi. Polisin; orantısız güç kullanması, “Kassör” denilen grupların yanı sıra Anarşistlerin ortaya çıkışı da buna hizmet etti.
Hükümetin; akaryakıt zammı yanı sıra elektrik ve gaz zammının da askıya alındığını bildirmesi, eylemler üzerinde fazlaca etkili olmadı.
Şiddetin artması, Macron’un “Hata yaptım, her türlü ekonomik-sosyal tedbir alınacak” demesi; Hareketi marjinalleştirdi, katılımcı sayısını yarı-yarıya, % 75-80 seviyesindeki halk desteğini de % 50’ye düşürdü.
Siyasi açıdan, etkisi ne oldu?
Kamuoyu araştırma şirketi lfop-Fiducial’e göre; Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a destek % 23’e, Başbakan Eduard Philippe’e olan destek de % 26’ya indi (10 puan azaldı).
Muhalefet cephesinde ise; Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen’in oyu % 33’e çıktı ( 5 puan arttı ), Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nin lideri Jean-Luc Melanchon’un oyu % 33’e (1 puan azaldı), kurucusu Nicolas Sarkozy olan ve liderliğini Laurent Wauquiez’ın yaptığı Cumhuriyetçilerin oyu da % 20’ye düştü (3 puan azaldı).
Eylemi tetikleyen nedir?
Protesto eylemleri; akaryakıt zammı ile başlasa da, bunun bardağı taşıran son damla olduğu görülüyor. Zira Neo-Liberal Politikalar ve küresel şirketler karşıtlığı, Frexit (Fransa, AB’den ayrılsın) sloganları bunu gösteriyor.
Macron’a tepkinin, büyük olmasının nedeni nedir?
Rothschildlere yakınlığı ile bilinen Macron, küresel şirketlerin ve en zengin kesimin temsilcisi olarak görülüyor. Halka uzak, kibirli tutum-davranışı, lükse olan düşkünlüğü de bir diğer neden.
ABD’nin dahli var mı?
Olayların; Macron’un “AB Ordusu” açıklaması ve Trump ile girdiği söz düellosu ardından başlaması, “ABD’nin dahli var mı?” gibi bir soruyu akla getirdi.
Trump; ABD savunma harcamalarının bir kısmını, AB’ye fatura etmeyi düşünüyor. Bunun için; AB’den, NATO’ya daha fazla katkı sağlamasını istiyor. Haliyle “AB Ordusu” demek; “Trump’ın bu düşüncesini çöpe atmak, ABD’nin Avrupa’daki askeri etkinliğine darbe vurmak” demektir.
Konuya; bu açıdan bakıldığında, ABD’nin bir dahli olabilir. Ancak; bu, var olan gerginliğin fitilini ateşlemekten öteye gidemez. Zira Fransa, bir Arap ülkesi değildir.
İngiltere-Fransa arasındaki rekabetin rolü var mı?
İngiltere’de, 2008 Mortgage Krizi ile ortaya çıkan zarardan; kendisini devletten üstün gören, başına buyruk küresel para baronları sorumlu tutuldu. Nedeni ne olursa olsun, Kraliçe; Rothschildlere restini çekti, küresel şirketleri kontrol altına aldı.
Bunun dışında; İngiltere’nin “Brexit” ile AB’den ayrılmaya karar vermesi, Rothschildler ile yakınlığı bilinen Emmanuel Macron’un Fransa Cumhurbaşkanı olması; Fransa’yı, İngiltere’deki küresel şirketler için cazip kıldı, burasını ikinci adres yaptı. Bu da; İngiltere tarafından, hoş karşılanmadı.
Soros’un rolü var mı?
Kimisi; sarı sözcüğü ve sosyal medya bağlantısını dikkate alarak, bunu Soros’un renkli devrimlerine benzetti, “Sarı Yelekliler Hareketi’nin arkasında, Soros var” dedi. Ancak; bunun, öne çıkan farklı bir özelliği var.
Nasıl?
Soros, Neo-Liberal Politikalar rüzgârının estiği bir dönemde ortaya çıktı.
ABD hükümetlerine destek veren küresel finans gücünün, tetikçisi gibi hareket etti.
ABD’nin birçok ülkedeki operasyonunda, organizatör olarak rol aldı. Milli Devlet karşıtı, ABD ve küresel şirketlerin hedefine hizmet eden bir görevi oldu.
Fransa’daki Sarı Yelekliler Hareketi’ne; bu isim, eyleme katılanların sarı yelek giymeleri nedeniyle verildi.
Neo-Liberal Politikalar-küresel şirketler karşıtı, küreselci iktidarı zora sokan bir hareket özelliğinde.
Dünya’daki paylaşım ve değişim kavgasının bir yansıması mı?
SSCB’nin dağılması sonrasında, 1991’de; Dünya’da, ABD’nin tek başına egemen olduğu, küresel şirketlerin çıkar ve menfaatinin öne çıktığı, küresel para baronlarının kendini devletten üstün gördüğü, hatta hükmettiği bir dönem başladı.
Adına “Globalizm, Neo-Liberalizm ya da Yeni Kapitalizm” denilen, Batı’nın ve küresel şirketlerin lehine, geri kalmış-gelişmekte olan ülkelerin sömürüsüne hizmet eden, milli devleti tahrip eden, gelir dağılımı uçurumu yaratan bu sistem, 2008 Mortgage Krizi ile ağır bir darbe aldı.
ABD’nin gücü sorgulanır, test edilir hale gelirken; Rusya ve Çin, iki güç odağı olarak ortaya çıktı.
Küresel banka-şirketlerin kurtarılması ile hem ABD, hem de AB’nin önde gelen ülkelerinin kamu borcu zirveye ulaştı. Kamu borcu; zirve yaparken, fatura; halka kesildi, krizde batma nokrasına gelen küresel bankalar; batmaz batması bile düşünülemez bir özellik kazandı, en zengin % 1’lik kesim ile halk arasında gelir dağılımı uçurumu oluştu.
Küresel para baronları; devleti finanse ederken, devlet; daha borçlu hale gelen halktan fedakârlık istedi.
AB’nin önde gelen ülkelerinde, sosyal devlet anlayışından uzaklaşıldı. Bu da; orta yaş ve üzeri insanların, geçmişteki refahı hatırlamasına ve buna özlem duyması ile tepki göstermesine yol açtı.
Bu durum, Neo-Liberal Politikalar-küresel şirketlerin sorgulamasını getirdi.
2008 Mortgage Krizi’nden büyük ölçüde etkilenen İngiltere’de; krizin faturasının sorumlusu olarak küresel finans şirketleri görüldü, küresel finans şirketleri kontrol altına alındı.
ABD’de; otoriter görüntü veren Trump, bir kurtarıcı olarak başkan seçildi.
Trump; ABD’yi, Latin Amerika ülkesine dönüştürecek İspanik göçüne “dur” dedi. Konuşmasında; sık-sık, Amerikan Devleti varlık ve gücüne vurgu yaptı.
Çeşitli bahanelerle AB’nin önde gelen banka-şirketlerine ceza kesti, petrol zengini Arap ülkelerine yüklü fatura çıkardı, İran-Kuzey Kore’ye tehditler savurdu, Çin ile ticaret savaşını başlattı.
İthalatı zorlaştırdı, ülke içindeki teknoloji-sanayi yatırımını teşvik etti.
Çin’de yatırımı olan küresel şirketleri geri çağırdı, geri dönmemekte ısrarcı olanlar için verilmiş teşvikleri kaldırdı.
Baştan beri kendisine karşı olan küresel finans şirketlerini, kontrol altına almayı hedefledi. Alışılmışın dışında, “FED” yönetimini sert bir şekilde eleştirdi, “FED” üzerinde etkin olmayı amaçladı.
“Amerika’nın, Suriye’den asker çekeceğini” söyleyerek sürpriz yaptı. Bununla; hem İsrail’e, hem de taviz vermesine rağmen karşı tutum sergileyen, Hollywood-medya-üniversite ve finans alanında etkin olan Yahudi Lobisi’ne bir mesaj verdi.
Küreselcilerin güç kaybettiği Dünya’da, Rothschildlere yakınlığı ile bilinen Macron’un; küreselci politikalarla, küresel şirketleri arkasına alarak, Fransa’yı bir güç odağı haline getirmeyi hedeflemesi, Trump tarafından hoş karşılanmadığı gibi, Neo-Liberal politikalardan zarar görmüş halkın da tepki göstermesine yol açtı.
Sonuç olarak; ABD’nin tek başına egemen olduğu, küresel şirketlerin at oynattığı bir Dünya geride kaldı. Dünya’da; milli devlet-kamuculuk ve sosyal adalet politikalarının öne çıktığı, bir düzen arayışı ile gidişi var. Dış müdahil-müdahiller olsa bile, Fransa’daki olayların en önemli nedeni budur. Batı’da; bunun devamı, geleceği de anlaşılıyor.