H. NURCAN YAZICI
Gün geçmiyor ki basında yer alan bir cehalet haberi ve insanların kandırılma olayı ile sarsılmayalım…
Sahte hocalar, sahte evlilikler, tacizler, terk edilmiş çocuklar… Her olayın nedeni ise aynı; CEHALET!
Geçtiğimiz hafta ülkemizin en derin sorunu; “cehalet ve duyarsızlık” diyerek kaleme almıştım. Bugün ise cehaletin çok daha vahim bir yanına, “kullanılmasına” dikkat çekmek istiyorum.
Olay; Bazılarının toplum cehaletinden faydalanarak, kazanç, güç ve makam elde etmesi… Dolayısıyla “cehaletin” bazı insanlar ve guruplar tarafından, bazen açık, bazen gizli destekleniyor olması.
Bugün artık, “sanki insanlarımız kasıtlı olarak cahil bırakılıyor” diyebilmekteyiz.
Son yıllarda (bazı alanlar tarafından) topluma verilen mesajlar hep aynı, “Biz sizlerin yerine düşünüyor ve hareket ediyoruz.”Bu da insanlarımızı kolaycılığa, teslim olmaya, “cehalet mutluluktur” inancına daha fazla bağlamakta.
Bu “sözde mutluluk” toplumumuzu öyle sarıp sarmalamış durumda ki, aydınlarımız bile, doğruların peşine düşmek, sorgulamak ve araştırmak ve de toplumu aydınlatmak gayretinde bulunmamakta.
Böyle olunca toplumda duyulan en yüksek ses; yanlışın ve karanlığın yani cehaletin sesi olmakta.
“Cehalet, mutluluk değil kayboluştur.”
Derken olay, toplum hafızasının yok olmasına, inançsızlığa ve insanın kendi olmaktan vazgeçilmesine kadar varıyor.
Bugün yaşananların neticesinde görmemiz gereken, sadece cehaletin karanlığı değil, bu cehaletten istifade eden alanların varlığını hala rahatlıkla sürdürüyor olmasıdır.
Çünkü, cehaleti bir kültür haline getirenler,yine bu kültürden beslenen insanlar olmakta.
Cehalet bu kadar destek görürken insanlara, cehaletin ne kadar kötü bir şey olduğunu; “sormayan, sorgulamayan, bilgilenmeyen, hakkını ve hukukunu bilmeyen toplumun her zaman birilerinin kirli ve karanlık planına alet olacağını” kandırılacaklarını anlatamıyorsunuz.
Sonuç olarak; bütün kötülüklerin başı, şu talihsiz “cehaletten” kurtulmak adına, neler yapabileceğimizi artık açık açık konuşmalı, “din adamları, siyasiler ve aydın kimlikler dâhil” aklı başında herkes, görmezden gelmek yerine, cehalete karşı savaşmalıdır.
İnsanlara okumanın, merak etmenin, gözlem yapmanın, verilen bilgilerle yetinmeyip araştırmanın, sorgulamanın ve farklı düşüncelere saygı duymanın gereği anlatılmalı, cehaletin kullanım alanları, “medya dâhil, üniversiteler ve bütün sivil toplum örgütleri tarafından” takibe alınmalı, takipçi olmakla da kalmayıp, yanlışlar yüksek sesle dile getirilmelidir.
Yoksa, aklı ve iradesi başkalarının kullanımında olanlar yüzünden, hiç bir sorunumuzun üstesinden gelemezken, yarın koskoca ülke, CEHALETİN karanlığında boğulur gideriz.
Çünkü, “Cehalet ateşinin yakmadığı orman yoktur.”