SORUN VE SORUMLU SADECE ERKEKLER Mİ?
H. Nurcan Yazıcı
Bir şiddet gündemine takıldık çıkamıyoruz…
Öyle bir kısır döngü içindeyiz ki, davranışlar, düşünceler, eylemler, tepkiler hep aynı ölçüler içinde şekilleniyor ve gelişiyor. Çözüme katkı olabilecek, farklı fikirler hiç itibar görmüyor.
Normal dışılığın kabul gördüğü zamanımızda, normalin peşine düşen, olması gerekeni (normali) öne çıkaran da yok! Siz bu gidişata karşı çıkar ve farklı söylemlerde bulunursanız eğer, ya dışlanıyor ya da görmezden geliniyorsunuz.
Tabi burada normalin ne olduğu ve neye göre belirlendiği çok önemli!..
Toplumun kendi olması, kültürel zenginliğinden değerler üretmesi ve sorunlarını “kadın erkek ayırmadan” bu değerler üzerinden çözmesi gerekirken, sözde küresel kabullerden ve Batı projelerinden yola çıkarak sadece “kadın kimliği üzerinden” çözme gayretinde bulunması, normal olamama durumumuzu yansıtıyor.
Ne yazık ki, basın ve sivil örgütler de bu gidişatın pazarı oluyor. Sorunun basma kalıp ve popüler söylemlerle dile getirilmesi neticesinde, şiddet daha da sıradanlaşıyor.
“Kadına şiddet” konusunda mesaj verenler, şiddetin taraflarını ve boyutlarını açıkça ortaya koymadıkları için farkında olmadan çözümsüzlüğün bir parçası oluyor.
Böyle olunca da, “kadın ve erkek” bir farkındalık ortaya koymak, sorunu üslenmek yerine, problemin parçası olmaya devam ediyor.
Artık kadını ve mağduriyetlerini konuşmak yerine, erkekle yan yana, aynı sorumluluk içinde görmek ve telaffuz etmek zorundayız
Çünkü kadın bütün erkeklerin annesi. Çünkü kadın toplum değerlerinin mutfağı. Çünkü kadın toplum devamlılığı. Çünkü kadın aile. Çünkü kadın benim ve kimliğim doğru temsil edilsin istiyorum. (Anadolu kadını Atatürk’ü anlamış ve onun peşinden gitmiştir. Anadolu kadınını Atatürk’ün peşinden götüren duygu neydi biliyor musunuz? Kadının anneliği ve evlatlarına olan sorumluluğu…)
Unutmamamız gereken kadın sorunlarını sahiplenmedikçe, bilginin peşinden gitmedikçe, anne kimliğinin sorumluluğunu gerektiği gibi yerine getirmedikçe bu normal dışılık devam edecek, “şiddet” gündem olmaya, toplum geleceğine, aileye, çocuklarımıza ve kadının yoluna yansıyacaktır.
Kadının gücü; anneliği, bilgisi, merhameti, sevgisi, yaşadığı toplum için hissettiği sorumluk duygusu ile şekillenir ve büyür. Kolay hayat değil elbet onu bekleyen lakin “şiddetin cehaletine” karşı vereceği her mücadele, onun da cenneti olacaktır.
Dolayısıyla kadının artık mağdur olarak anılması yerine, sorunun diğer parçası olduğunu kabul etmesi, erkekle yan yana gelerek, cehaletle ciddi bir savaşa girmesi gerekmektedir.
…….
“Marketlerde naylon poşetlerin paralı olması geç kalınmış bir uygulamadır. Tartışılacak olan sadece, poşetlerin fiyatlandırmasının yüksek tutulması olabilir.” diye düşünüyorum.
Son günlerde dillendirilen; yeni poşet uygulamasını protesto düşüncesini; “bir sepet ürünün kasada bırakılması” eylemini yanlış buluyorum. Siz o ürünlerin raflara tekrar patronlar tarafından mı dizileceğini sanıyorsunuz? Nedir bu suçsuzları mağdur etme isteği.
“Her şerde bir hayır vardır” diyor ve işin kazanç kısmına bakıyoruz
1)Bundan böyle marketlere vakit geçirmek için gitmeyecek dolayısıyla gereksiz para harcamaktan uzak olacağız. Dolayısıyla “alış veriş” listesi yapmak gibi güzel bir alışkanlığı hayata geçireceğiz.
2) Piknik alanlarında uçuşan naylon torbaların azaldığını görerek, çevre kirliliğine karşı yapılan mücadeleye katkı sağlamanın mutluluğunu yaşayacağız.
Bence kadınlarımız bu olaya da bir el atmalı; bezden alış veriş çantaları dikmeye hatta bu konuda bir pazar oluşturmaya başlamalı.