Abdullah Güvenkaya
Dünya’nın var oluşundan bu yana dinimizin kabul ettiği biçimde Hz Adem ve Hz Havva’nın doğumundan bu yana yeryüzünde milyarlarca insan, binlerce devlet ve o devletlerin mensubu olan milletler yaşamıştır. Bu milletlerin bazıları kendilerini tarihin karanlık sularına bırakmış, bazıları günümüze kadar gelmiştir buna rağmen çoğu yeryüzüne bir şeyler bırakmıştır. Peki bu milletleri bir araya getiren veyahut yıkılmasını sağlayan unsurlar nelerdir? Millet nedir, kimdir? Milliyetçilik nedir? Irk ile millet aynı değer unsurlarına mı sahiptir? Aynı kategoriye dahil edilebilirler mi? Tarihin, sosyal hayatın ve felsefenin unsurları ile bu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız.
Millet kelimesi Arapça’daki ‘’mell’’ kökünden türemiş; dişi cinsli bir kelimedir ve anlam olarak dini inancı aynı olan kişilere ve topluluklara denir. Latince’de Millet kelimesi ; ‘’Nature ‘’ doğa anlamına gelir, Fransızca’da Millet ; ‘’La Nation’’ ; doğum yeri anlamına gelmektedir, Eski Türk Tarihinde Millet kelimesi ‘’Budun”; örgütlenme anlamına ve TDK’nın 1933’de kabul ettiği ‘’Ulus’’ kelimesi ise; aynı topraklarda yaşayan, dili, kültürü, örf adetleri ortak olan anlamına gelmektedir.
Kimi yazarlar MİLLET kavramını etnik ve antropolojik olarak aynı soydan gelen insan topluluğu olarak, kimi yazarlar sosyo-kültürel yani; o toplumda yaşayan insanların ortak kültür, dil, din gibi unsurlara yer vererek tanımlarlar. Millet ve milliyetçilik kavramlarının geniş açıklamasını yapmadan önce; 1995’de yayımlanmaya başlayan Nationalism and Ethnic Polities dergisinin editörü; William Safran’ın belirlemiş olduğu kuramlardan bazılarına göz atalım Safran’a göre Milliyetçiliğin diğer unsurları şunlardır; ortak dil, ortak tarih, edebiyat, milli ekonomi, ait olma inancı, ortak törenler vs . Bu unsurların çoğunun bir millette bulunması ve o milletin bu unsurları kendine ait hissetmesi gerekmektedir.
MİLLİYETÇİLİK
Milliyetçilik; Fransız İhtilali ile ortaya çıkan bir fikir akımıdır ve milletlerin kendini ayrı görme, örgütlenme ve sınıf ayrımını yok etmek amacıyla Fransız İhtilali sonrasında başkaldırı görüşü olarak literatürde yer almış ve çoğu büyük devletin yıkılmasına ve parçalanmasına yol açmıştır. Milliyetçiliğin kısaca anlamı o yıllarda; bireylerin ait olduğu milletin ve birliğini sürdürmesi, yüceltmesi ve diğer bireylerle ortak çalışma bilincine sahip olması demektir. Genel olarak milliyetçilik, etnik Irkçılığa karşı olan bir görüştür fakat Dünya’nın çoğu yerinde bilim insanları dışındaki bireyler kavram kargaşası içinde milliyetçilik ve ırkçılığı birbirine benzetmektedirler fakat aralarında hem teknik hem sosyoloji açısından belirgin farklar vardır. Bu farklardan en ayırt edicisi; Milliyetçilik anlayışının yukarıda belirttiğimiz gibi, kültür, sosyal hayat, örf, adet, geleneklerden oluşmasıdır. Fakat ırkçılık aynı soydan gelen bireylerin o devleti oluşturmasını ve bireylerin diğer bireylere karşı yüksekten bakmasını arzular.
MİLLİYETÇİLİK DÜŞÜNCESİNİN KÖKENLERİ
Milliyetçilik kavramının kökenleri 18. ve 19. yy’larda oluşur. J.J. Rousseau’nun Genel İrade Kavramı, Milliyetçiliğin gelişmesinde rol oynamaktadır. Rousseau’ya göre; toplumsal yaşamın doğurabileceği en büyük tehlike; bir grubun, diğer grubu egemenliği altına almasıdır, bunu önlemenin yolu Genel İrade’ye teslim olmaktır. Bu da ancak bireylerin vatandaş olması ve vatan bilincine sahip olmasıyla gerçekleşecektir. Devletin üzerinde herhangi bir güç olmadığını savunan Alman tarihçi Henrich Van Treischke’ye göre; devletin üstünlüğü milliyete dayalı olmalıydı; milliyet kavramı ona göre; demokrasiden daha önce geliyordu. İngiliz düşünür John Stuart Mill; ‘’Considerations on Representative Government” adlı eserinde; milliyet kavramını, aralarında yakınlık bulunan insan grubu olarak tanımlar, bu yakınlık kimi zaman etnik benzerlik, kimi zaman ortak din, dil ve en önemlisi ortak tarihtir diye açıklamaktadır .
HÜMANİZM ve MİLLİYETÇİLİK
Ortaçağın sonlarında ortaya çıkan ve günümüze kadar ulaşan hümanizm anlayışı milliyetçiliği ırkçılıkla bağdaştıran ve aynı kategoriye sokan bir anlayıştır, hümanistlere göre Tanrı’nın yarattığı insanın bedeninin bir soyu vardır, fakat önemli olan beden değil ruhtur; ruhların soyu olmaz, şeklinde ifadeleri vardır. Fakat rasyonalizm açısından ya da realizm açısından bakacak olursak bu ifadeler sadece teknik açıdan doğrusal kanı niteliğindedir. Evet tüm dinlerin kabul ettiği biçimde ruhların soyu yoktur lakin ruhların bilinci vardır, o bilinç tarihsel arenada yer alan tüm milletlerin ortak temelidir. Kendi açımızdan bakalım tarihe eğer ki ruhumuz, Sultanahmet’de Osmanlıyı; Orhun Kitabeleri’nde Göktürkleri; Aleaddin Camii’nde Selçuklular ; Buhara Külliyelerinde; Karahanlılar’ı zikrediyorsa; ruhların milliyeti ya da milletlerin ruhu vardır diyebiliriz. Bu görüş ancak ve ancak milletleri, tarihleri olmayan bireylere ve toplumlara ait olabilir.
TÜRK MİLLİYETÇİSİ AYDINLARIN MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI
Ziya Gökalp’e göre milliyetçilik; Türk Milletindenim denildiğinde; dilde, estetikte, kültürde, ahlakta, felsefede hatta dini unsurlarda, birliği savunur. Yusuf Akçura’ya göre Milliyetçilik; Üç Tarz-ı Siyaset adlı makalesinde; millet ırk ve dilin birleşmesidir, milliyetçilik ise bu kavramların diğer bireylere empoze edilmesi sonucu oluşur. Dilde birlik sağlanması, kültürde birlik sağlanması ve diğer insanların kendini Türk Milleti’ne ait hissetmesi yeterlidir. İsmail Gaspıralı ise dilde, fikirde ve işte birlik ölçütleriyle milliyetçiliği açıklar. Dilin sadeleştirilmesi ve arınmasını, millet olma bilincinin fikre yansımasını ve ortak yapılacak işlerin milliyetçilik doğrultusunda olmasını savunur.
SONUÇ
Millet olma duygusu toplumu ve devletleri Milliyetçilik anlayışına sürükleyen en önemli unsurdur. Milliyetçilik Türk Milleti ve Devleti’nin temel gayesi olmalıdır. Bugün ülkemizdeki sorunların ilelebet çözümü milliyetçiliktedir. Milli ekonomi, milli kültür, milli birlik bunların altyapısını oluşturur. Bakınız bugün Amerika’da yüzden fazla millet yaşamaktadır ama asla etnik ayrışma sonucu bölünmeye izin vermezler. Bugün bakıyoruz ki ortada bir Güneydoğu sorunu var, sorunu çözmenin yolu istediklerini vermek veyahut devletin oraya yatırım yapması değildir sadece… Problemin çözümü tüm bireyleri ateşe getirenleri etkisiz hale getirmektir. Bugün Karadeniz bölgesinde de gelişmeyen yerler vardır, İç Anadolu’da, Ege’de memleketin her yerinde geri kalmışlık mevcuttur. Bugün bu sebeplerden dolayı verilen taviz yarın ülkemizde yaşayan Çerkez, Laz, Gürcü asıllı vatandaşların da benzer talepler öne sürmesine yol açabilir. Bu açıdan, Türkiye’nin birliğini korumak için temel görüş Milliyetçilik olmalıdır. Milliyetçiliği gençlerimize, çocuklarımıza aşılamalıyız, Dünya’nın son 350 yılına hüküm etmiş ve geleceğe yön verecek olan bu görüşü anlamalı, anlatmalı, yaşatmalıyız. Yüce milletimizin birliğinin korunması, bağımsızlığının sürmesi ve ulus bilincinin ilerlemesi dileğimle…