Temel Davamız
Bizim, Türk Milliyetçileri olarak dâvamız Türk Milletinin varlığını yüceltmek ve ebediyyen devam ettirmek davasıdır. Bu fikrin, bu dâvanın üstünde başka hiç bir fikir, başka bir dâva yer alamaz. Türk Milletinin varlığını korumak, yükseltmek ve onu ebediyyen devam ettirmek fikrine hizmet etmeyen, bu fikre uygun olmayan hiçbir davranış, hiçbir hareket, Türk Milleti için meşru olamaz. Milletler arasında devamlı bir yarışma, bir mücadele sürüp gitmektedir. Her millet kendi milletini daha üstün yapmak, daha refahlı, daha saadetli, daha medeni, daha ileri bir millet yapmak için çırpınır ve mücadele eder.
Bu şuurdan, bu duygudan, bu kutsal ihtirastan mahrum olan milletler, yok olmaya, sürünmeye mahkumdur. İşte tarihin kaydettiği en eski devirlerden beri milletler arasında sürüp giden bu mücadele içinde Türk Milletinin bir ân önce içinde bulunduğu bakımsız, fakir, geri kalmış ve kuvvetsiz durumdan kurtulması, başkalarına avuç açarak yardım dilenme durumundan kurtularak kendi gücüyle ayakta duran, sözünü ve şerefini her yerde saydıran güçlü, medeniyette en ileri, refahta en ileri bir millet hâline gelmesi… Dâvamız budur. Türk Milletinin böyle bir varlık haline gelmesi her şeyden önce milliyetçilik şuuruna ve Türk Milletini yeryüzünde en refahlı, en güçlü, en medeni bir millet haline getirmek ülküsüne, ihtirasına sahip olmakla mümkündür.
Bugün Milliyetçi Hareket diye bayrağını açtığımız, sevgili milletimiz, aziz vatandaşlarımız tarafından daha çok kulak verilen, daha büyük sevgiyle bayrağının altında toplanılan bu hareketin gayesi, manâsı budur.
Bugün yeryüzünün ileri ve modern memleketleriyle Türkiyemizin arasındaki mesafe kapanmak yerine daha ziyade genişlemekte ve açılmaktadır. Bundan yüzyıl evvelki Türkiye’nin, meselâ o zamanın Almanya ve İngilteresiyle, bugünün Almanyası ve İngilteresi arasındaki mesafe küçülmek yerine büyümüştür, büyümektedir. Memleketimizde uygulanan kalkınma programları, kalkınma plânları propaganda mahiyetindedir. Avrupa İktisadi İşbirliğinin ilim adamları tarafından yapılan incelemeye göre bugün Türkiye de uygulanmakta bulunan plân ve programa göre memleketin yılda kalkınma hızı yüzde yedi olarak kabul edilmiştir. Yüzde yedinin yüzde üçü, her yıl artan nüfusun ihtiyaçlarına gitmektedir. Geri kalan yüzde dört elde edildiği takdirde, bu hızla Türkiye kalkınacak olursa bugünkü ileri Avrupa memleketleriyle ancak 249 yıl sonra aynı seviyeye gelebilir. Böyle bir yavaş harekete; Türk Milletini sefalet içinde, perişanlık içinde kalmaya, sürünmeye zorlayan böyle az bir kalkınmaya şuurlu Türk Milliyetçileri olarak isyan etmek, başkaldırmak, Türk Milletinin varlığını bir an önce kurtarmak dâvası güdenler için en kutsal bir vazifedir. Milliyetçi Hareket olarak bunu yapıyoruz.
Milletimizin yaşaması, yükselmesi için her şeyden evvel tek kalp olarak çarpmak, tek ruh, tek ses halinde birlik beraberlik içinde bulunmak lâzımdır. Bugün bir çok felaketlere uğramış olmaklığımıza rağmen, yeryüzünün en büyük milletlerinden birisi Türk Milletidir. Tuna nehrinden, Balkan dağlarından Çin’e kadar hâlâ Türkler uzanmaktadır, hâlâ Türklerin yurdundan geçilmektedir. Bu büyük milletin tarihte yapmış olduğu büyük işler ve gelecekte yeniden ortaya çıkaracağı büyük varlık, bu bölgede gözü olan, Türk Milletinin güçlenmesinden endişe duyan, bir takım yabancı kuvvetleri, yabancı çevreleri endişelendirmektedir. Bunun için de Türk Milletinin güçlenmesini, kalkınmasını engellemek için her şeyden evvel milli birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozacak, parçalayacak fesat tertipleri, fitne hareketleri halkımızın içine, milletimizin arasına yayılmaya, salınmaya çalışılmaktadır.Türk Milletinin kalkınması için her Türkün daima birinci plânda gözetmesi icabeden husus, birliğin korunması, beraberliğin korunması, bizi parçalayacak, bizi birbirimizden soğutacak, bizi birbirimize karşı getirecek her tertibin elbirliğiyle karşısına dikilmek olmalıdır. Birliğimize kasteden tertiplerin başında komünizm, bölgecilik ve mezhepçilik gelmektedir.
Partizanlık da millî birliğimizi bölen unsurların başındadır. Bugün memleketimizde demokratik bir düzen, bir nizam tatbik edilmeye çalışılmaktadır. Bir çok partiler vardır. Fakat particilik, parti menfaatları öyle bir kanser hastalığı gibi milletin bünyesini sarmaya çalışmaktadır ki, bu hastalığa tutulan milletimizin, memleketimizin çocukları, insanları gözleri dönüyor, millî birliği, memleketin, devletin yüksek menfaatlarını unutuyorlar, kişisel menfaatlar ve partizan menfaatların pençesinde memleketi tehlikeli ve ıstıraplı bir yöne doğru sürüklüyorlar. Onun için her şeyden evvel şunu her Türk hatırda tutmalıdır: Türk Milletinin birliğini, beraberliğini, hür ve bağımsız yaşamasını sağlamayan, hür ve bağımsız yaşamasına, yükselmesine zararlı olan her çeşit tutum, Türk Milleti için değerini kaybetmiş, Türk Milleti için ortadan kaldırılması icap eden bir husus olur. Binaenaleyh, demokrasi derken particilik derken, her şeyin üstünde Türk Milletinin menfaatlarını, Türk Milletinin birliğini, bütünlüğünü, beraberliğini ve yüksek menfaatlarını gözetmek her Türk’ün şaşmaz şiarı, şaşmaz düstûru olmalıdır. Buna aykırı düşen davranışlar her Türk için menfurdur, ezilmesi lazımdır.
Bugün Ortadoğu’da menfaatları bulunan devletler Türkiye’nin taşıdığı büyük önem dolayısıyla ve Türk Milletini sahip olduğu büyük hayatiyet dolayısıyla Türk Milletini parçalamak, Türk Milletini zehirlemek, onun ahlâkını bozmak onu fesada uğratmak için, onu güçten kuvvetten düşürmek için onu birbiriyle boğazlaşan, birbirini boğan, birbirini yok eden bir cemiyet, bir millet haline düşürmek için her çeşit fitneye, her çeşit tuzağa, her çeşit hileye başvurmaktadırlar. Türk Milleti, kabiliyetli, büyük bir millettir. Bunları anlayacak sağduyuya sahip bir millettir. Hepimiz atadan gelme bu yüksek vasıflarımızı daima uyanık bulundurarak, bu fesat faaliyetlerine karşı varlığımızı korumanın çaresini bulmalıyız.
Türk Milletinin kalkınması için herşeyden evvel Türk Milletinin millî benliğine, millî varlığına dönmesi lâzımdır. Bir milletin yükselmesi, millî değerler meydana getirmesiyle mümkün olur. Bir millet millî ahlâk sahibi olarak, kendi dinine, imanına, ahlakına, âdetlerine, tarihine, geleneklerine sahip olarak ancak gücünü kuvvetini muhafaza edebilir, yükselebilir. Kendi benliğinden uzaklaşan, kendi benliğini hor gören, kendi kendini beğenmeyen, başkalarını kendinden üstün zanneden, başkalarını kopya etmeyi marifet sayan bir millet kendini kaybetmiş, çoktan ölmüş olur. Onun için bizim milletimizi kalkındırmak için açtığımız mücadelede; her şeyden önce üzerinde durduğumuz husus: Biz Türk’üz, kendimize benzeriz, kuvvetli, vasıflı, meziyetli, ahlâklı bir milletiz. Başkalarından eksik bir tarafımız yoktur. Başkalarını kopya ederek yükselmemiz mümkün değildir. Kendi benliğimize güveneceğiz, kendimize dayanacağız, kendi özelliklerimize döneceğiz, kendi millî âdetlerimize, ahlâkımıza döneceğiz. Ama modern ilmi, modem tekniği de alıp, onda da bir ân önce yükselmenin çarelerini bulmak suretiyle memleketin kalkınmasını sağlayacağız.