Gazi KARABULUT*
Eğitim-öğretimin merkezinde insan olması, temel değerlendirmelerin insan üzerinden yapılması, eğitim-öğretim kurumlarından da beklentilerin yüksek tutulmasına sebep olmaktadır. Haliyle değişen ve gelişen dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek donanıma sahip bireyler yetiştirme gereği ortaya çıkmıştır. Ancak dünyanın baş döndüren dönüşümü, aynı zamanda pek çok problemleri de beraberinde getirmiştir. Hem teknolojik ürünlerin sunduğu imkânlar -ve tahripler-; hem de cemiyet hayatının, yerini bireysel tercihlere bırakmış olması eğitim-öğretimle ilgili kurum, çalışan ve paydaşlarının yükünü artırmış; yeni yaklaşımların ortaya konmasını gerekli kılmıştır.
2023’E DOĞRU TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ
Milli Eğitim Bakanlığı, meselenin ehemmiyetine dikkat çekmek amacıyla, eğitim-öğretimle ilişkili sivil toplum kuruluşları ve değişik paydaşlarla “2023’e Doğru Türk Eğitim Sistemi” başlıklı bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda şu sorulara çözüm arandı:
1)Nasıl bir müfredata ihtiyacımız var?
2)Nasıl bir öğretmen istiyoruz?
3)Kaliteli eğitim için nasıl bir okul ortamı oluşturmalıyız?
4)Bölgeler arası eğitim farklarını gidermek için ne tür önlemler alınmalı?
5)Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavları nasıl olmalı?
6)Eğitim sisteminde izleme, değerlendirme, ölçme, denetim, özdenetim mekanizmaları nasıl olmalı?
7) Eğitim sistemimizde kültür, sanat ve spor etkinliklerine nasıl yer verilmeli?
EĞİTİM 2023 DERNEĞİ’NİN TESPİTLERİ
Bu ve benzeri meseleleri, eğitim ile ilgili pek çok sivil yapılanma yer yer gündeme taşımış farklı çözüm önerileri teklif etmiştir. Mesela 2012 yılında Eğitim 2023 Derneği;
“Ülkemizi; “bilgi ve sevgi” düsturuyla bilgi toplumu seviyesine ulaştırmayı,
Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını ifade eden 2023 yılında lider ülke Türkiye hedefini gerçekleştirmeyi,
Millet hayatına yön veren eğitim alanında politika ve görüş ortaya koymayı;
Bu alanlarda kamuoyunu bilimsel verilere dayalı olarak aydınlatmayı amaçlayan, milli bir eğitim,” talep etmiş.
Yine “2023 yılına gelindiğinde Türk millî eğitim sisteminde eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması,
Meslekî ve teknik beceri eğitimi almış her ferdin, istihdam edilmesi,
Eğitim aracılığıyla, engelli çocuklarımız başta olmak üzere her ferdinin sosyalleşmesine katkı sağlanması,
Kız çocuklarımızın yükseköğretime kadar devam etmede, büyük bir oranla ülke genelinde benzerlik göstermesi için gerekli tedbirlerin alınmış olması,
Türkçe dilinin bilimsel dil olarak, öncelikle kendi ülkemizde ve nihayetinde dünya ülkeleri tarafından tanınması adına çalışmaların gerçekleşmiş olması,
Eğitimin tüm kademelerindeki sorunlarını aşmış olmasının ötesinde dünya ülkelerine bu anlamda rol model olacak bir sisteme kavuşmuş olması en büyük arzumuzdur,” denilmiş.
Sonra bazı kavramlara dikkat çekilmiş. “Geleceğin eğitim sistemini sorgulamaya başladığınız zaman, otomatik olarak gelecekte nasıl bir medeniyet tasavvurunda bulunduğunuzu; bireyi, toplumu ve devletinizi ne şekilde tahayyül etmeniz gerektiğini de açıklamanız gerekmektedir,” denildikten sonra acı bir gerçek gündeme taşınmış.
“Çağın süper güçlerinin temas ettikleri topraklarda, sefaletin, kan ve gözyaşının dökülmesine sebep oldukları medeniyetlerinin; bencil, sevgiden ve dolayısıyla mutluluktan arınmış bir mantaliteye dayanmasıdır.”
Bu tespitin ardından tasavvurlar ortaya konmuş.
Birey hak ve özgürlüklerinin olduğu;
Adalet önünde, Cumhurbaşkanı’ndan dağdaki çobana varana kadar herkesin eşit ve kıymetli göründüğü;
Devlet imkânlarından her vatandaşının eşit oranda faydalandığı;
Sınırları içerisindeki gelişmişliğin homojen olduğu;
Cinsiyet ayrımının gözetilmediği;
Bilgi, teknoloji ve üretimde ülkenin, dünya devi olduğu;
Bireylerin insan onuruna yakışır bir gelire sahip olduğu;
Yaşlıların, güçsüzlerin, bakıma muhtaç insanların korunması noktasında, devlet başta olmak üzere STK’ların ve toplumun duyarlılığı ile bir tek insanın dahi zayi edilmediği;
Sanayisi, tarımı, sanatı gelişmiş; okuyan, sorgulayan, araştıran, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade edebilen, özetle yurdunda ve yurtdışında itibarı olan fert ve yapılanmanın olduğu;
Dünya insanlığının medeniyet noktasında referans aldığı bir Türkiye;
Yani güçlü, lider bir ülke…” talebi dillendirilmiş.
2023’E DOĞRU TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMEN
Şimdi, bu taleplerin yeniden resmi bir şekilde gündeme taşınmış olması gayet sevindirici bir gelişmedir. Nitekim “2023’e Doğru Türkiye’de Eğitim” programının öğretmenlere yönelik kurs çalışmasına baktığımızda gayet olumlu bir program taslağı göze çarpmaktadır. Mesela öğretmenlerden beklenen yeterliliklerden bahsediliyor. “Öğretmenlerimizin, etkili öğretim yöntem ve tekniklerini; öğrenci merkezli ve aktif öğrenme anlayışıyla sınıf içi uygulamalarda hayata geçirebilmeleri için;
Bilgilerini tazeleyebilmeleri,
Becerilerini geliştirmeleri,
Tutum ve davranışlarıyla rol model olabilmeleri,” konularına yer verilmiş.
2023’E DOĞRU TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ
Öğrencilerle ilgili hedeflenen kazanımlar için ortaya konan beklentiler de umut verici yaklaşımlar ihtiva etmektedir.
“Yaşam becerileri,
Yaratıcı düşünce becerileri,
İşbirliği ve liderlik,
Girişimcilik,
Yetkinlikler,
İletişim becerileri,
Değerler,
Eleştirel düşünme becerileri,
Revize edilmiş Bloom taksonomisi,
Problem çözme ve karar verme becerileri,” başlıklarının yer aldığı ve her başlığın detaylı yetkinliklerle beslendiği bir hedef zinciri ortaya konmuş.
KÖPRÜ
Bütün bunlar göstermektedir ki eğitim öğretim dünyası pozitif adımlara anında olumlu karşılık vermektedir. Çünkü bu konuda bir açlık söz konusudur.
Yıllardır ihmal edilen en temel alanla ilgili somut adımlar atılıyor olması gayet sevindiricidir. Milliyetçi eğitimci yazarlar, geçmişten günümüze bu meseleleri ortaya koymuşlar ve somut pek çok çözüm önerisi de sunmuşlardır. Büyük Türkçü Sosyolog Ziya Gökalp, Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Prof. Dr. Erol Güngör, Seyit Ahmet Arvasi, Nurettin Topçu, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu ve daha niceleri…
O zaman bir kez de biz tekrar edelim:
Netice olarak “beşikten mezara kadar” devam eden insan hayatının köprüsü, eğitimdir. Eğitimin ana unsuru öğretmen olduğuna göre bir bakıma köprünün sağlamlığı eğitimcinin ilkeleri ile şekillenir.
O zaman “ köprü” öğretmendir, denilebilir.
Ve bu, öyle bir köprü olmalıdır ki dün bugün çizgisinde yarınlara ışık tutabilmeli; o ışık, yakından uzağa doğru bütün toplumu aydınlatmalıdır.
Ve bu, öyle bir köprü olmalı ki, köprüden geçenler, memleketin dört bir yanına; adalet sunmak, ilim aşılamak, ahlak temelli bir toplum inşa etmek için yayılmalıdır.
*Eğitimci-Yazar