Hasan Külünk
Karşılaştığı deve leşine tüm arkadaşları burnunu tutup başını çevirirken şefkatla bakıp “ne güzel dişleri varmış” diyen peygamberin (A.S.) ümmetiyiz. Biz onun öğrencileri sabah kalkar kalkmaz hep olumsuzluklar yokluklar eksiklikler ve çirkinlikleri öne çıkararak yaşamak zorunda mıyız.
Bazı dostlarımız öyle garip siyah bir gözlük takmışlar, onlar için dünya öyle bir kararmış ki nereye baksalar cehalet, rezalet, sefalet, kabahat, ihanet, yalan, talan, vurgun, soygun ve daha bilmem ne kadar olumsuz, sevimsiz, verimsiz manzara varsa hep onları görüyorlar.
Hayatı bütün olarak kavramak, kendimizden başlayıp canlı cansız bütün evreni artı ve eksileriyle suhuletle izleyip, sorgulayıp hiçbir şeyi abartmadan her şeyi yerli yerince doğru okumak daha iyi olmaz mı? Aralarındaki dengeyi doğru kurarak iyiye iyi kötüye kötü diyebilsek ne olur.
Bütün hayatı eksileri öne çıkarıp söylenmek, eleştirmek, dertlenmek itiraz ve muhalefet etmek üzerinde yürütemeyiz. Eksileri gözlemleyip çözümler üretmek, iyi projeler geliştirip paylaşmak, kendi çapımızda üretim yapmak zorundayız. Hayat ancak böyle güzelleşir.
Bizim Karadeniz’de bir söz vardır; Derler ki; horon dışardan kolay görünür ama içine girince kıvıramazsın. Uzaktan bir takım işleri eleştirmek çok kolaydır ama o işleri siz yapmaya kalkarsanız bazen eleştirdiklerinizden de daha geriye düşebilirsiniz.
Bu sebeple ben, her nerede bir kusur görsem bunu ayna sayıp dönüp kendimde değiştirilmesi gereken birşeyler arıyor ve kendimi iyileştirmeye çalışıyorum. Zira anladım ki insanın en fazla etki edebileceği kişi kendisidir. Kendini sorgulayıp geliştirmek, kendine hükmetmek en kolay ve sonuca götürecek öncelikli gerçektir.