Murat Taşdan
Demokrasi, siyasi sistem, parlamentarizm… Bunlardan mündemiç, eksiği fazlasıyla bir Cumhuriyet tasavvuru… Bu işlere, Tanzimat (hatta evveli) kafa patlatan bir mirasın terekesini kovalıyoruz. Vakıa ki, sömürgeci işgal ve ardı; milli kurtuluş savaşı sonrası değişmesi gereken paradigma değişecekti.. mevhum tanım icabı: TEPEDEN İNME İLE!.. “Tepeden İnme” bir şikâyet dili değildir; monarşi, otoriteryanizm ve Kraliyet düzleminden, kendini uzunca zamandır Cumhuriyete eviren Avrupa’nın yanı başında n’olacaktık?..
Biz Cumhuriyet kurduk! 29 Ekim’i, 19 Mayıs’ı idrak etmenin ne anlama geldiği, birilerinin zihninde hala sorgulanıyor! Bugünün TBMM Başkanı, 19 Mayıs kutlama iletisinde Mustafa Kemal’i hükümsüz, sorunlu gören dünya görüşünün çarpıcı numunesidir. 1923 ile olan kavga demek o ki bitmiş değil!
Muhafazakar siyasi odağın meramı.. kavgası neden pekâlâ? Seküler dünya sistemiyle bağlaşamayan sıkıntıları sürgit devam ediyor. Sekülarizmin argümanlarına yönelik tenkitlerle, politik sıklet haline gelen muhafazakarlarımızdır…
Ancak; çelişkili durumu fark edelim: Tenkite tabi tuttukları seküler/batıcı nizamın piyasa koşullarıyla uyum sağlayan yine onlar… Doğal ve pozitif hukukun, serbest piyasanın “fikri membaıyız” iddiasını sahiplenen AB ve onun değerlerini tırtıl gibi kullanmak iştiyakı, bizim post muhafazakâr kitlede görünür gerçektir. Hatta oportünist/fırsatçılık, iddia ve dünya görüşlerinin hilafında olmadıklarını da biliyoruz; “Takıyye” kavramı, sahibini bilmekte, bulmakta…
15 Temmuz, onlar adına teşbihte hatasız bir DUVARA TOSLAMA hali! Sonuçları ülke adına çok acı ve tahrip edicidir! Husumet oklarının nişangâhına yerleşen Müesses Nizam.. her nevi cemaat, mezhep, İslam popülizmi ile örselendikçe kurtuluşa ereceklerdi. Vahim durum şu: Her tenkit ve kötüleme diskurunda hedef Türk Devlet’inin kuram kimliği ile birlikte kurumsal yapısı da oldu.
1920 süreciyle paralel Türk/Ulus Kimliği de tenkite tabiydi… Hayır! Anlamadılar.. Anadolu, Türk ile biz demektir? 1000 yılı aşkın devlet pratiğinin ve ardındaki felsefenin farkında değillerdi. Toplumlar değişim/dönüşüm tezgâhından elbette geçeceklerdir. Beşeri tarihte hilafı hakikat bir durum müşahede edilemez. İdeolojik saplantılar, İslam Sosyolojisindeki marazayı görmekte aciz kalınca; şahit olacağımız hadiseleri yaşayacaktık! İslam ümmetine şümullü bakış açısı yahut eleştirel tutum koyulmadan varlık kavgasına düşmüş Cumhuriyet’e hücum edildi…
Ümmet, hilafet, saltanat der iken… Asimetrik Cumhuriyet, devrim, inkılap, laiklik gibi kavramlar mevzilenmiş.
Sonuçta her kamp demokrasi kavramı ile sorunlu haldedir. Politik/demokratik kültür, batıda olduğu gibi maalesef bizim dokuya nüfuz edemiyor. Mücadele edeceğimiz kiliseler ve dahi feodal prenslerimiz tarihte yoktur! Geniş mütalaa isteyen Medeniyet/Kültür kavramlarıyla nazar edersek, demokrasiye muttali handikaplı yönlerimiz bir bir ortaya çıkar. İdeolojik referanslar ve kollamalar adına devletimizi kırıma uğratıyorken… Nihayetinde toptan sistemi kilitleyen, işlevsiz bırakan düşünce inkırazı süreçte, bir parti başkanının “MHP lideri Bahçeli’nin” kanımca haklı çıkışı dikkatleri çekmeliydi…
24 Haziran seçimlerinin esbabı mucibine geldik. Devlet Beğ vahameti görmüş; müessis nizam içinde dinamik bir işletime ihtiyaç duyulduğunu anlamıştır! Burada sorun ve soru ise “Hangi kafalarca olacaktır?” a, bulacağımız cevaptır!
Millet İttifakı geriye dönmek gibi bir acayipliği politik amaç olarak görüyor. Cumhur İttifak’ı ise şurada sorgulanır: Ak Parti, Türk Milli Devlet Kimliği ve Cumhuriyetin seküler işletim, tanım kodlarına karşı hala hınçlı ve bilenmiş midir? Bilinçlerinde tekfir derecesinde husumet besleyenlerin, Ak Parti siyasasında mevzilerini koruma ihtimali nedir? İslam sosyolojisinin içinde kıvrandığı bunalım çağında “Temsil ettikleri” dünyanın acil sorunlarına odaklanmaları anlaşılabilirdi; buna yapmadılar! 15 Temmuz sonucuyla karşılaştık. Sistem yeniden yapılandırılmalıdır; fakat mesele Cumhuriyetin temel nitelikleri olamaz! Yeni nizamda, aynı mantıkla(!) hareket etme ihtimalleri sıkıntımızı vurgulamak adına yeterli.
MHP Genel Başkanı bunları görüyor mudur? Umarım… Devlet, dünyevilik, türe ve nizam sistemidir. Devlet aşkın ve metafizik sorunlarla kendini konumlamaz. Bu referansları samimiyetle görmek ve akılane yaklaşımla hakkını teslim etmedikçe ne değişir? Bilemem!.. Din, kültür, vicdan ve hülasa bunların yaşayıp tatbik bulması; ancak devletin kendi özgünlüğü ve tarihi sürecini anlamakla olabilir!