Bülent Vedat Aydemir
Yalan söylemeden insanları kandırıyorlar!
Nasıl mı?
Doğrulardan işine geleni söylersen, işine gelmeyeni söylemezsen, hem yalan söylememiş olursun, hem de doğruların tamamını söylemediğin için insanları kandırmış olursun!
24 Haziran’da yapılacak seçimlerde ülke ekonomisinin mevcut hali ve gelecekte nasıl olacağı diğer seçimlere oranla daha öncelikli olarak yer almış görünüyor.
Diğer toplumsal sorunlarımızın daha az dile getirildiğini hep birlikte görüyoruz!
Seçim öncesi vaatlerin bolluğu bizlerin hayal dünyasına bomba gibi düşüyor.
İçimizden meğerse ülkemiz ne kadar zenginmiş de haberimiz yokmuş diyoruz!
İnsanın sorası geliyor: Mademki bu kadar zengin kaynaklara sahip bir ülkeyiz de, niye işsizlik oranımız çok yüksek, niye yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı sürekli artıyor; niye tasarruflarımız çok düşük, niye sürekli borçlanan ülkeyiz…?
Sor sorabildiğin kadar!
—
Her şeyden önce bir gerçeği belirtmekte fayda var!
Ülkeyi yönetmeye talip olan her siyasi yapı ben daha iyisini yapacağım iddiasındadır. Kaldı ki bu güne kadar ben kötü olanı uygulayacağım diyen de çıkmamıştır: Bundan sonra da çıkacağını zannetmeyelim!
Asıl mesele, ortaya konan programların ne kadar rasyonel olduğudur.
—
24 Haziran’da yapılacak seçimler öncesinde iktidar bloğunu oluşturan siyasi parti temsilcileri ülke ekonomisinin iyi olduğunu, seçilirlerse daha da iyi hale getireceklerini dile getiriyorlar!
Muhalefet kanadı ise, ülke ekonomisinin iyi olmadığını, (kötü değil), bu anlayışla da daha iyiyi yakalamanın, aksaklıkları gidermenin çok zor olacağını ifade ediyorlar, hatta daha da ileriye giderek aynı yanlışlarda ısrar etmenin ekonomiyi iflas noktasına (Kötü olan budur) götüreceğini söylüyorlar.
Ve kendi daha iyilerini anlatıyorlar.
—
Siyasi partilerin ekonomistlerince münferit olarak yapılan açıklamalar toplumu yeterince bilgilendirmekte yetersiz kalmaktadır.
Toplumumuz, en tabii hakkı olarak, ekonomik vaziyetimizin ne durumda olduğunu kendi anlayacakları dille öğrenmek istemektedir.
Gerçekten ülkemizin şu anki durumu iyimi yoksa iyi değil mi?
Bunu öğrenmenin tek yolu var.
En çok izlenen TV haber kanallarında, ( ortak yayın daha mükemmel olur) uzun süreli, siyasi partilerin temsilcilerinin tamamının katılacağı bir program düzenlenmeli ve toplum tam bilgilendirilmelidir.
Böylece, nelerin ülke gerçeklerine uygun ve rasyonel olduğunu, nelerin gerçek dışı ve abartı olduğunu çok net görebiliriz.
Her şey, tabir-i caizse “kabak gibi ortaya dökülecektir!”
Böylece öz kaynaklarımızın ne kadar olduğunu, kendi imkânlarımızla neleri yapabileceğimizi, neleri yapamayacağımızı az çok öğrenmiş oluruz!
Devletin (Tüm Kamunun) ve özel sektörün ne kadar iç ve dış borcunun olduğunu, bu borçların ülke ekonomisine hangi riskleri yüklediğini; cari açıklarımızın ve sıcak para ihtiyacımızın ne kadar olduğunu; ülke olarak neyi yaparsak borçlarımız ve açıkları azaltabileceğimizi; daha rahat ve az riskli sıcak parayı nasıl bulabileceğimizi çok daha iyi öğrenebiliriz.
İnsanlarımızın, esnaf ve sanatkârlarımızın kredi borçlarının ne kadar olduğunu, ne kadar borcun takipte olduğunu; bu borçlardan kurtulabilmeleri için ne gibi tedbirlerin alınabileceğini ve ekonomiyle ilintili diğer sorunlarımızın da nasıl giderileceğini en yetkili ağızlardan duymuş oluruz.
Fena mı olur?
Çok iyi olur ama bu biraz da cesaret ister!
—
Miting meydanlarında “sen yalan söylüyorsun” açıklamaları “yalancı” suçlamaları ve beraberinde yakışıksız ithamlar, efelik taslamalar almış başını gidiyor!
Bunun yerine “doğruları, gerçekleri tam olarak söylemiyorsun, işine geleni söylüyorsun, işine gelmeyeni söylemiyorsun; ülke olarak tüm doğruları bilmek istiyoruz” deseniz ne kaybedersiniz ki?
Güzel Türkçemizdeki “şeffaf olun”, “berrak olun”, “net olun” gibi daha kibar ve centilmence söylenecek güzelim deyimler varken; kabalık içeren ve kabadayılık taslayan çirkin, yakışıksız ve edep dışı söylemlere başvurulması hiç de hoş görülmüyor!
Bu söylemlerin insanlarımızı çok gerdiğini ve toplumumuzun da bundan hiç hoşlanmadığını çok iyi biliyorum!
Türk milleti buna layık değildir!
—
Son olarak nerede okuduğumu veya kimin söylediğini hatırlamadığım tespiti sizlerle paylaşmak istiyorum!
Yalan söylemeden insanları kandırıyorlar!
Nasıl mı?
Doğrulardan işine geleni söylersen, işine gelmeyeni söylemezsen, hem yalan söylememiş olursun, hem de doğruların tamamını söylemediğin için insanları kandırmış olursun!
Misal verelim:
2002 yılında iktidara gelen AKP’nin İMF’ye olan borcumuzu kapattığı doğrudur.
Ama bunun yanında, bu İMF kredisinin kullanılmayan kısımlarını kendilerinin kullandığı da doğrudur.
Bir başka doğru da; o tarihte Türkiye’nin toplam dış borcu 130 milyar dolar, şimdi ise 453 milyar dolar olduğudur.
Sadece ilk cümledeki doğruyu anlatırsan elbette ki yalan söylememiş olursun. Ama diğer doğruları da birlikte anlatmadığın için “yalan söylemeden insanları kandırmış” olursun!