H. Nurcan Yazıcı
Marifet (ustalık, hünerlilik), ancak tecrübe yoluyla kazanılabilen bir bilgidir. Sadece kadının annelik marifeti Allah’ın ona daha doğuştan verdiği bir hediyedir. (Anne olmayan kadınlar bile, birer anne marifetine sahiptir. Ariftir.)
Kadına verilen bu yüksek değer, içinde büyük bir aşk barındırır. Ondandır kadının öğretici, uzlaştırıcı ve sabırlı hususiyetlere sahip olması…
Sevgisizliğin ve nefretin zehri yüreğine konmasından korkar, çekinir. Bilir ki, yüreği kirlenirse, o büyük aşkın huzuru kaçar. Bu da kadının, varlık nedenini ve marifetini inkâr etmesi anlamına gelir. Ki inkâr onu yalnızlaştıracaktır. Zamanla da yaşadığı düş kırıklıklarını kaderi kabul eder ve siner… Bu da toplum için çok tehlikelidir.
Hâlbuki toplumun kadınlarımızın dinamizmine ve üretim gücüne, en çok da anne kimliğinin aile içindeki marifetlerine ihtiyacı vardır.
Toplumun en küçük yapı taşı mahiyetindeki aile ve aile bireylerinin görev ve sorumluluklarının hızla değişime uğradığı bir ortamda, kadının anne kimliğine yüklediği anlam ve bu kimliğe sahip çıkmak için gösterdiği çaba çok önemlidir.
Yıllarca kadının, yaşadığı sosyal yapı içinde ve çalışma hayatında neden olmadığını sorguladık da, asıl konuşmamız gereken konuyu bir türlü gündeme getiremedik.
Anne kimliğinin nasıl yok edildiği ve kadının bu kimlikle neleri değiştirebileceği neredeyse hiç ciddiye alınmadı.
Demem o ki sadece annenin değil, toplumun da, anne marifetlerinin farkına varması gerekir.
Bu farkındalık, çocuklarımızın dolayısıyla toplumumuzun bekası için çok önemlidir.
“Çocuğunda sevmediğin bir hal görüyorsan, o hal senin arzu ettiğindir, kendini düzelt.” Hasan-ı Basrî (k.s)
Kadının kendi hikâyesine özellikle, kendiyle anılan ve kendine yakışan becerilerine sahip çıkması, bilgisi ve öngörüleriyle, toplumun geleceğine vereceği şeklin idrakinde olması gerekir.
Toplumun kadınların vereceği doğru mesajlara, aile içi eğitimde annenin marifetine çok ihtiyacı var. Özellikle büyüklerinin davranışlarını taklit ederek şekillenen çocuklarımızı düşünürsek.
Mesele kadının toplumda ve ihtiyaç duyulan yerde, kendini nasıl ve ne şekilde konumlandırdığı, nasıl var etmeye çalıştığıdır.
Her alanda kirlendiğimizi söylerken, bir annenin sevdikleri ve yaşadığı toplum için neler yapabileceğini, kendinden nasıl vazgeçebileceğini gören toplum ancak, kendine gelmek için titrer. Çocukları ve ülke geleceği için kendi çıkarlarından vazgeçmesini bilmeyenlerin kadının, anne kimliğinden öğreneceği ve örnek alacağı çok şey vardır.
Dersimizin bir parçası olsun; “Ahtapot anneliği hiçbir canlının anneliğine benzemez. Dişi Ahtapot çiftleşmeden sonra bir oyuk bularak oraya yerleşir. Yumurtlamaya başlar ve yumurtlama işlemi bittikten sonra kuluçkaya yatar. Her ne pahasına olursa olsun yuvasını terk etmez. Yavruları yumurtadan çıkmadan açlığa dayanamazsa birkaç kolunu yer ve bu şekilde tüm yavrular yumurtadan çıkıncaya kadar hayatta kalır ve yumurtaları korur. Ancak uzun süren kuluçka dönemi onu aç ve bitkin bırakır. Tüm yavrular yumurtadan çıkınca o da yuvasında can verir.
Bu yüzdendir ki, hiçbir dişi ahtapot yavrularının büyüdüğünü göremez.”
Kişisel menfaatlerin ve hırsların havada uçuştuğu bu kirli ortamda insanların hangi değerler için kendini feda edeceğini ve mücadele vereceğini bilmesi lazım. İnandığı değerlerin ve anne kimliğinin hakkını veren kadınlarımıza selam olsun.
Bütün annelerin yüreğinden öpüyorum.