H. Nurcan YAZICI
Fındıktan bir zenginlik ve gelecek bekliyorsak eğer, fındığı ve sorunlarını eni koyu konuşmalıyız… Hele de dünyadaki rakiplerimiz tek tek çoğalırken.
17 Nisan Dünya Çiftçilerinin Uluslararası Mücadele Günü’nde Türkiye, Gürcistan ve İtalya fındıkçıları İtalya’nın Nepi kentinde bir araya geliyor… Türkiye adına “toplantıdan bir şey çıkar mı?” diyorsanız, bol laf; “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” havasından başka bir şey yok!
Sonuç, Türkiye fındığı verimsiz ve de kazanç getirmiyor. Ortada, fındık çiftçisine umut olacak bir girişim de yok.
ŞİMDİ, fındığın ne durumda olduğunu bilmezsek, ne yapmamız gerektiğini de konuşamayız. Durum şu; Türkiye fındık üretiminde, dünya lideri ama “Dekar başına alınan verimde dünya sonuncusu. Dekara ortalama verim ülkemizde 104 kilogram iken İtalya ve İspanya’da dekarda 250 kilograma yakın fındık verimi elde ediliyor.
Fındık fiyatlarımız her dönem aynı dalgalanmayı yaşarken, fiyatların kimler tarafından belirlendiği belli değil. Yıllardır aynı terane, fındık üreticileri için iyi bir fiyat ortamı oluşturulamadı. Bir yıl 9-10 lira, başka bir yıl 13 lira veya 7 lira oluyor. Bu da fındıkla ilgili beklentileri sıkıntıya soktuğu gibi, üreticisini fındıktan soğutuyor.
Türkiye üreticisini zor da bırakan ve bırakacak sorunlar; Türkiye’nin dünya fındık pazarında ki payından rahatsızlık duyan diğer fındık ülkeleri, kendi fındık alanlarını gittikçe büyütüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin dünya fındık pazarında ki payı da gün ve gün küçülüyor. Ülkemizde uygulanan yanlış tarım politikaları yüzünden fındık ekim alanları gittikçe daralıp elimizden çıkıyor. Fındık üretiminde kullanılan tüm girdiler artarken fındık fiyatlarının gerilemesi, fındık çiftçisinin fındığını maliyetine satmasına neden oluyor.
Fındık-SEN, “Fındık fiyatları ihracat bazında 2014 yılından bu yana son beş yıllık dilimde 12.37 dolardan 6.33 dolara kadar gerileyerek hem fındık çiftçisi hem de ülke ekonomisi kaybetmektedir.“ diyerek uyarıyor.
Biz bize, milli ve yerli çözümler ortaya koyamayınca, ithal akıllarla yol almaya çalışıyoruz. İtalya başta olmak üzere diğer üretici ülkeler, ülkemiz topraklarındaki fındık alanlarını yoğun bularak, bunun fındık kalitesini azalttığını, fındık ağaçlarının seyreltilmesi yönünde baskı kuruyor… Onları kırar mıyız hiç? Biz bir adım daha öteye geçiyor ve fındık bahçelerini tamamen yok ediyoruz.
Üretici mutlu değilse, ortada ciddi bir sıkıntı var demektir. Bu belirsizliğe bir umut olarak “FINDIK Borsasının yapabileceği bir şeyler var mı?” diye araştırdığımda, Giresun Sanayi Odasında varlığını sürdüren Fındık borsasına ulaştım. Öğrendiklerim kısmen mutlu edici… Borsanın, üretici ile alıcıları buluşturması, taşıma ve depolama konusunda çiftçiye hizmet vermesi güzel… En azından üreticiye depolama ve pazar konusunda bir adres olmuş. Lakin bu hizmet sadece Giresun ve çevresine… Dolaysıya Trabzon ve çevresinde fındığın hala bir adı yok!
Hâlbuki fındık bizim için sadece bir tarım ürünü değil… Kültürümüzün, muhabbetlerimizin, geleneklerimizin kaynağı… Fındığı yaşatırsak, vereceği zenginlik hem maddi, hem de manevi… Dolayısıyla fındığımıza sahip çıkmak, kendimize, yerel kimliğimize sahip çıkmak oluyor. Doğru gübreleme ve ziraatla ve de ağaçları gençleştirerek; fındık tarımında dekar başı üretimi ve verimi artırabilmek mümkün. Fındıkla ilgili yerel sorunlarımızı ve pazar endişemizi çözmek için verimlilik ve kalite olayını aşmamız lazım. Bu bölge fındığımıza olan talebi artırırken, çiftçimize para ve zenginlik olarak dönecektir.
Yoksa dünya fındık üretiminde 1. sırada olan Türkiye, 20 bin ton üretim ile dünyada 6. sırada yer alan İspanya’ya, fındık dallarından yapılmış fındık toplama sepeti satarak, teselli olmak zorunda kalacaktır.
Bir an evvel, “Fındığın, bölgenin kaderi ve geleceği” olduğunu idrak etmek, tarlasından pazara, fındığın ve üreticimizin yolunu açmak zorundayız. Şunun projesi, bunun projesi derken, “fındığımız sepet yoluna gitmesin!..”