Ergun KAFTANCI
DÜNYA, diplomasi masalarında neden Türkiye’nin yanında yer almıyor da karşısında olmayı yeğliyor…
Bazı ülkeler yönetim biçimleri ne olursa olsun, tarihten gelen düşmanlık duygularından nedense hâlâ kurtulabilmiş değil…
Aynı ülkeler o nedenle, bütün diplomatik zeminlerde karşımıza dikilmeyi seçiyor ve bunu da ulusal politika haline getiriyor…
* * *
Karşımızdaki ülkeler itiraf edelim ki diplomaside bizden çok güçlü…
Birleşmiş Milletler’in karar mekanizmalarında da ağırlıklarını hissettiriyorlar…
Güvenlik Konseyi de öyle, ellerinin altında. Konseyin beş ülkesinden üçü NATO ortağımız, Rusya şu an dostluk açısından bize en yakın ülke. Çin ile ekonomik bağımız karşılıklı dostluğu gerektiriyor ama sıra diplomasiye geldi mi beklediğimiz tavırları sergilemiyorlar…
Peki neden…
Arayıp bulmak ve o nedenleri ortadan kaldırmak zorundayız…
* * *
Aklımızın almadığı bir hususa da değinmek isteriz…
Dostluk göstermeyen ve kardeşlik beslemeyen ülkeler arasında ne acı ki İslam ülkeleri de var. Bizi âdeta tecrit etmiş durumdalar…
Zaman zaman da karşı tavırlarını aleniyete dökmekten kaçınmıyorlar. Birleşmiş Milletler’deki bazı oylamalarda bize kontra oy kullandıkları da oluyor.
Zeid Hüseyin, adından da anlaşılacağı gibi Müslüman bir diplomat, halen Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri…
28 sayfalık raporunda Türkiye’nin olağanüstü hal uygulamasına son vermesi çağrısında bulunmuştu…
Raporda, 15 Temmuz 2016’dan bu yana yürürlükte olan OHAL‘in 160 bin kişinin gözaltına alınmasını ve yaygın şekilde insan hakları ihlallerinin gözlemlendiğini ileri sürmüştü..
O raporda ayrıca ulusal güvenlikle ilgisi olmayan kanun hükmünde kararnamelerin çıkarılması, OHAL’in muhaliflerin susturulması için kullanıldığını gösteriyor, ifadesi de yer almıştı…
Erdoğan, bu rapora karşı çıkmış, BM üyelerinin raporu dikkate almamalarını istemişti…
Müslüman Zeid Hüseyin‘in raporu konusunda bugüne kadar ne yazık ki diplomatik hiçbir adım atılmadı…
* * *
Ülkeler arasında dostluk ve düşmanlık nedenleri irdelenmeli ve ülkeler, izledikleri politikaları revize etmelidir…
Dünya barışı için bu tek şarttır!
Bahçeli demir attı
DEVLET Bahçeli 1169 delegeden 1167 oy alarak 9. kez Genel Başkan seçildi…
Büyük başarı; demek ki MHP bundan böyle hep ittifakçı olacak…
Bu değişimi selâmlayan teşekkür konuşmasını ilginç buldum…
Ancak şu cümlesi tartışılır:
-Cumhur İttifakı, Cumhuriyet’in iradesidir, Türk Milleti’nin tarihi uzlaşmasıdır. İstiklâl ve istikbalimizin teminatıdır.
AKP’nin beklediği fakat baştan aşağı yanlış bir değerlendirme…
Birincisi, adı ne olursa olsun bu ittifak cumhuriyetin iradesi değildir, iki kişinin siyasal saltanat isteğini perçinleyen bir iradedir…
İkincisi, bu ittifaka Türk Milleti‘nin tarihi uzlaşması da diyemeyiz; zira milletin yarısından fazlası -yüzde 52.1 oranında- (*) diğer yarısına karşı…
Peki ne olacak şimdi, ne diyeceğiz…
“İstiklâl ve istikbalimizin teminatıdır” değerlendirmesine sığınsak, o takdirde istikbali teminat altında olmayan bir iktidar ortaklığına, peşinen biat etmiş olacağız ki, bunun düşünülmesi bile kime sorarsanız sorunuz, caiz değil!
(*) Prof. Ümit Özdağ, referandumda çıkan “Hayır” oylarının çalındığını ve gerçek hayır oy oranının yüzde 52.1 olduğunu açıkladı, yetkililerden hâlâ tıs yok!
Seyit Onbaşı bakın ne derdi
ÇANAKKALE buram buram şehit kokarken, siyasal amaçlı konuşmalarla da çın çın çınlatılıyordu…
O tarihi tabloyu hatırlamayan var mı…
Seyit Onbaşı, 257 okkalık(yaklaşık 330 kilogram) mermiyi sırtlanıp getirmiş, topçu çavuşu Abdullah‘ın yardımıyla topun ağzına sürmüştü…
Kaçıncı mermiyi getirdiğini saymamıştı…
* * *
İmkân olsaydı yattığı yerden başını kaldırır ve oy peşine düşen siyasetçilere 18 Mart 2018 (*) günü ve öğleden sonra şöyle seslenirdi:
-103 yıl önceki zaferin ve şehitlerin huzurunda bari bugün sussaydınız be muhteremler, sussaydınız da iğrenç siyasetinizle ruhlarımızı muazzep etmeseydiniz!
(*) Bu tarih, TSK ile ÖSO’nun Afrin’e girdikleri gündür…