H. Nurcan YAZICI
Ne yazık ki yine, eğitimin tek sorunu gibi sınavları tartışıyor, Milli Eğitim Bakanı’nın söylemiyle “niteliksiz” bir sistemi konuşuyoruz.
Galiba en büyük sorunumuz, neyi konuşmamız gerektiğini bilemeyen ve sorunları tespit etmekte aciz M.Eğitim Bakan(lar)ı.
Bugüne kadar denettikleri sistemlerin hepsinde “EĞİTİME” bakış açıları yanlış çünkü. Eğitimin sadece bir bölümünü oluşturan “okullaşma sürecini” ele alırken, eğitimin bir bütün olduğunu, insanın doğduğu andan itibaren öğrenmeye başladığını ve eğitildiğini göremiyor, bütünü içine alan bir BİLGİ sistemi oluşturamıyorlar. Belki de siyasi görüş ve amaçları bunu engelliyor.
Hâlbuki ailede başlayan eğitim süreci insanların, “eğitimi meydana getiren bir çok olanak ve imkânlara eşit olarak ulaşmasıyla” devam eder. Eğitim, her insanın temel hakkıdır ve bu hak kimsenin elinden alınamayacağı gibi asla da kısıtlanamaz.
Çünkü eğitimde eşitlik demek; eğitimin belirli bir kesime ya da zümreye ait olması değil, hiç bir ayrım yapmadan herkese ait olması demektir.
Bu aynı zamanda sosyal devlet olmanın da bir gereğidir.
Maalesef devleti yönlendiren siyasi irade, vatandaşa verdikleri bu eğitim hizmetlerini bile para ve bir kazanç malzemesi olarak planlıyor.Ekonomik veri ya da üretim mamulü gibi.
Bu yüzden eğitimde kalite bir türlü yol kat edemiyor.
OECD’nin Uluslararası Öğrenci Performansı Değerlendirme yani PISA raporunda Türkiye’nin önceki yıllara göre varlık gösterememiş olması da bu tüccar zihniyetinin eseri.
Son 15 yılda eğitime yön vermeye çalışılırken, öğrencilerimizin başladığı sistemle mezun olamaması. 2002’den bu yana neredeyse her eğitim-öğretim döneminde farklı müfredat ve sınav sistemiyle karşılaşmaları da yine bu tüccar zihniyetinin eseri.
Ve aynı siyasi zihniyet eğitimin en önemli unsuru öğretmenlerimizi hep mağdur ve yalnız bırakmadı mı? Hâlbuki bizler çocuklarımızı betonlara ya da yazılıp çizilen bazı kurallara emanet etmiyor, Atamızın dediği gibi, “yeni nesil öğretmenlerimizin eseri olacak” diyoruz.
Eğitimin öncelikli misyonu BİLGİLİ, soran, sorgulayan, çözüm üreten, girişimci ve evrensel değerlere sahip ÜLKESİNE OLAN sorumluluğunun bilincinde yurttaşlar yetiştirmek değil mi?
Öyleyse hangi NİTELİKLİ(!) sistemi getirirseniz getirin, onun uygulayıcısı ÖĞRETMENLERİMİZİ öne çıkarmak zorundasınız.
Türk Milletinin dünden bugüne hemen hemen her konuda önderi Atatürk bu konuda fazlasıyla yönlendirici ve uyarıcı;
“Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır.” sözleriyle EĞİTİMİ öğretmenlerimize emanet etmiştir. Bunu göz ardı etmek asıl sizi niteliksiz, çözümsüz siyasiler haline getirir.
“Milli eğitim politikamızın temel ilkesi, bilgisizliğin yok edilmesidir. Bu yapılmadıkça yerimizdeyiz… Yerinde duran bir şeyse geri gidiyor demektir.” “Eğitim ve öğretim programları ve sistemlerinin daha çok gayesi memlekete ahlâklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Sistem de buna göre düzenlenmelidir.” diyerek yol gösteren ATATÜRK’E KULAK VERİN YETER!