Ali BADEMCİ
Milliyetçiler ile “İktidar-İstihbarat-Siyasi İslâm-Üçüncü Dünya/Avrasya “ görüşlerini eşleştirmek, tarih uydurmak yerine oturmuyor; sadece milliyetçileri “Kemalist Birlik” hareketinin dışına atıyor! Bazı sol görüşlü arkadaşlar sanki kendilerine böyle bir görev verilmiş gibi yüksek perdeden ahkâm kesiyorlar! Böyle masa başı yazılar “Kemalizm”i zayıf düşürür ve parçalar; milliyetçiler ve Alevi öğretisi görüşleri de yanlıştır! Türk aydının asgari değil azami müştereki Atatürkçülüktür! Bazı olmayan şeyleri olmuş gibi gösterip kaşıntı yapmak vatanseverlik değildir! Ne yazık ki başta Soner Yalçın olmak üzere pek saygı duyduğumuz “Sözcü” yazarları bu işleri sık sık işliyor! Yazık, çok yazık!
MASABAŞI GAZETECİLİK
Hakikatten ilginç bir toplumuz; hiçbir yerde öne geçemeyen insanlar bizde başta taşınıyorr! Düşünce dünyamız ideoloji çöplüğüdür; komünizm ve marksizmden dünya vazgeçti, ama hâlâ en zorlu adamlar bizde! Bir yandan insancıl geçinilir, dinler arası dialogtan bahsederiz, diğer yandan devleti ele geçirmek için sokakta yürüyen insanımızı uçaklarla bombalarız! Herkes camiden çıkarken biz girmeye çalışır, tuhaflığı hatırlatana da,” Sana ne be kardeşim Allah’ın evine girişin saati mi olur” diye caka ile satarız! Ne kadar tuhaf değil mi? Türk aydının sosyal ve siyasi yapısı çoktan pusulayı şaşırmış! Cumhuriyetin ilk döneminde Atatürk korkusu vardı; ondan sonra herşey birbirine karıştı!
Kemalizm nedir, Atatürk kimdir? Mutlak olarak birden fazla tanımı var! Solcular ayrı, milliyetçiler ayrı, Aleviler ayrı, askerler ayrı tarif ediyor! Böyle bir düşünceyi konuşmak ve yazmak nasıl mümkün olur?Artık “Siyasi İslâmcı Sağ”ın düşünce ve tutumlarını iyi biliyoruz; solun sloganı olan “İhtilâlcilik” birden bire “Fundamentalizm”in yegâne metodu oldu! İşte 15 Temmuz’un anlamı budur! Bölücü marksist mikhrakların da onlarla birlikteliğine şahit olduk; iyi bilinen tarikatlar bölücüler ile aynı cephede! Bu kadar karışık bir düşünce ve ideolojik hayat gördünüz mü? Anlaşılıyor ki “Kemalizm-Sosyalizm-Milliyetçilik” gibi kavramların tamamen siyaset üstü bir usülle yeniden tarif edilmesi gerekiyor! Elbette bu iş masa başında olmaz; Türk aydını gözlem ve incelemelere yönelmelidir; sosyolojik çalışmalar mutlaka anahtarın çalışan tarafı olmalıdır!
Sol terminolojinin belirli bir düşünce kalıbı var; bir türlü masa başı çalışmalarla bu kalıbın dışına çıkılmıyor; her türlü ideolojik siyasi olaylar bu noktadan izah ediliyor! Meselâ 1969’da MHP’nin ortaya çıkışı ile ilgili hikâyeler hâlâ “Sol-Kemalistler”ce aşılabilmiş değildir! Efendim bu siyasi oluşum milliyetçiliğin ümmetçilik tarafından egemenlik altına alınmasıymış! 12 Eylül’den sonra milliyetçilerin solcular hakkındaki birçok düşünceleri değişti de, solcular da böyle bir şey yok! Hâlâ masa başında Nihâl Atsız kurguları üretiliyor! Bunun dışında milliyetçiler arasında “Türkçü-Toplumcu”, yani “Türkçü- Sosyalist” bir anlayıştan bahsediliyor! Böyle bir şey doğru olmadığı için detaylandırmak ve siyasette karşılığını işaret etmek mümkün değildir! Kalkıp da milliyetçilerin toplumculuk anlayışını “Sultan Galiyev” ile açıklamak ve bu görüşe Ziya Gökalp’i yapıştırmak doğrularla bağdaşmıyor!
“Marksizm-Bilimsel Sosyalizm” elbette materyalist ve ateisttir; fakat bu görüş büyük siyasi toplum için genel bir umdedir! Fert ve halk sosyolojisinde katiyen böyle bir şey öngörülmemiştir! Sultan Galiyev ve arkadaşları önce Müslüman, sonra Türk, daha sonra da Marksist olduklarını ifâde etmişler ve temsil ettikleri guruba da “Rusya Müslümanları” demişlerdir! Türkler tarih boyunca hep din aramışlardır; fakat din düşüncesi ile devlet düşüncesini yan yana getirmemişlerdir! İşte bu yüzden Türkler’in girdikleri dinlerde hiçbir din adamının siyasetçi olduğunu söylemek mümkün değildir! Türk kültürü devlet hayatında bütün dinlere eşit mesafededir; elbette bu yönü ile sosyalizmi hatırlıyoruz; lâkin sonunda “Devlet-Siyaset-Sınıf Diktatoryası” yoktur!
Rahmetli Muzaffer Özdağ “Sosyalist” olduğunu söylemiş; oğlu Ümit Özdağ buna cevap vermelidir; tam aksine “Toplumculuk” MHP görüşleri arasında hâlâ yer almaktadır! Nihâl Atsız- Alparslan Türkeş arasında İslâmi görüşler yönünden bir ayrılık veya çekişme sözkonusu değildir! Kaldı ki Türkeş siyasetçi Atsız Bey fikir adamıydı; o sebeble ülkücüler Atsız Bey’e “Fikri”, Türkeş Bey’e de “Siyasi “ lider gözü ile bakmışlardır! MHP’de “Baasvarî” bir hareket hiçbir zaman olmadı; çünkü ülkücüler ırklarını sever ama ırkçı değildir! Nereden çıkıyor bunlar Allahaşkına!
Yılmaz Yalçıner ve Hüseyin Üzmez hiçbir zaman MHP’li olmadı; ülkücüler bunları tanımaz; tanıyanlar da “deli” gözü ile bakarlar! Necip Fazıl ekolünü hâlâ solcu aydınlarımız tanıyamamıştır! Ülkücülerin “Humeyni” ye dayanan İslâmi görüşleri yoktur; bu harekete ilk olarak tehlikeli ve “Fundamentalist” diyen merhum Alparslan Türkeş’tir! Milliyetçiler arasında “Galiyev-Rıskulav düşüncesinde olanlar da çok azdır; Sultan Galiyev düşüncesinde iki Türkiyeli vardı ve bunlar da ilk öğrencileri idi: Şevket Süreyya ve Mustafa Suphi’dir! Bugüne kadar üzerinde düşünülmemiş ama Mustafa Suphi cinayeti bir “Sovyet-İttihatçı” mutabakatıdır! Belki de “Milli Mücadeleciler”in sâdece neticeden haberleri olmuştur! “Türk Solu” o yılların Rusya’sını çok bilmiyor!
Milliyetçiler ile “İktidar-İstihbarat-Siyasi İslâm-Üçüncü Dünya/Avrasya “ görüşlerini eşleştirmek, tarih uydurmak yerine oturmuyor; sadece milliyetçileri “Kemalist Birlik” hareketinin dışına atıyor! Bazı sol görüşlü arkadaşlar sanki kendilerine böyle bir görev verilmiş gibi yüksek perdeden ahkâm kesiyorlar! Böyle masa başı yazılar “Kemalizm”i zayıf düşürür ve parçalar; milliyetçiler ve Alevi öğretisi görüşleri de yanlıştır! Türk aydının asgari değil azami müştereki Atatürkçülüktür! Bazı olmayan şeyleri olmuş gibi gösterip kaşıntı yapmak vatanseverlik değildir! Ne yazık ki başta Soner Yalçın olmak üzere pek saygı duyduğumuz “Sözcü” yazarları bu işleri sık sık işliyor! Yazık, çok yazık!
Hürmetle!