Vedat Bülent AYDEMİR
Meral Akşener liderliğinde kuruluş çalışmaları devam eden yeni oluşumun temel görüşleri ile ilgili açıklamalar gelmeye devam ediyor.
Ümit Özdağ hocadan sonra, bir açıklama da, ekibin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’ndan geldi.
Yusuf Halaçoğlu Açıklamasında liyakate önem verdiklerinibelirterek şunları söyledi.
–Bizim için asıl olan liyakattir. İster erkek olur ister kadın kim layıksa o görev alacak.
–İşin ehli olan bir insanı göreve getirdiğinizde kimse ‘Ya bu olmamalıydı ben olmalıydım’ diyemez.
–Liyakati esas alırsanız başarı da sağlarsınız.
–Önceliğimiz altını çizerek söylüyorum liyakatin esas alınmasıdır.
***
Yusuf hoca’nın bir bilim adamı olarak liyakat kavramına önem vermesi; uzun yıllardır unutulan hatta çöplüğe atılan bu kavramın yeniden Türk siyasetinde ciddi anlamda gündeme taşıması çok yerinde olmuştur.
Liyakat kavramını dile getirmek ve bu kavramın siyasetlerinin temeli olacağını açıklamak günümüzde bir cesaret işidir.
Zira uzun zamandır millet ve devlet çıkarlarından ziyade şahısların ve belirli grupların çıkarları Türk siyasetine ve siyasetçilerine yön vermektedir.
Başka bir ifadeyle, ülke için siyasetten ziyade parti için politika yapılmaktadır!
Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze kadarki siyasi kadrolaşmaları yakından ve dikkatlice incelediğimizde; birkaç kısa dönem hariç, sürecin büyük bir bölümünde, yeterli ehliyete sahip olmayanların; şahısların veya belirli grupların çıkarlarına hizmet edenlerin devlet ve kurumların yönetiminde önemli görevlere getirildiklerini rahatlıkla görebiliriz.
***
Siyaset, toplumları yönetme sanatıdır.
Siyaset, toplumda var olan sorunları çözme, ileride oluşabilecek sorunları da kavrayabilme ve tedbir alma sanatı olduğu gibi; toplumda uzlaşmayı ve dolayısıyla bütünlüğü sağlamaya yardımcı olan, kişisel çıkarlara karşı genel yararı ve insanların ortak iyiliğini gerçekleştirme hedefine yönelik herkesin yararına bir toplum düzeninin kurulması için çaba harcama sanatıdır.
Toplumun sağlıklı ve huzurlu olabilmesi için bilginin esas alındığı bir siyaset ve yönetim anlayışının olması esastır.
Türk toplumu bin yıldır Türk-İslâm kültürü ilkeleri çerçevesinde oluşmuş bir devlet yönetme anlayışına sahiptir.
Bu ilkelerin başında;
— Adalet,
— Eşitlik
— Ehliyet
— Liyakat
— Emanet ve emanetin ehline verilmesi ilkeleri gelmektedir.
Emanet kavramı, devlet yönetme kültürümüzde kamu görevi ve liderlik anlamında kullanılmış olup, korunması ve yerine getirilmesi gereken temel haklar olarak kabul görmüştür.
Hak sahibine hakkını vermek, her işi ve görevi ehil olanlara vermek aynı zamanda adaletle de ilgilidir.
Toplumun huzuru ve düzenin sağlıklı işlemesi için, adil bir yönetim, eşitlik ve emanetleri üslenme ehliyeti ve bu ehliyetin kamu işlerinde gözetilmesi olmazsa olmaz ilkeler olarak kabul görmüştür.
***
Hz. Peygamber’imizin hadislerinde de, bir toplumda emanetlerin ehline verilmeyip, ehil olmayanlara verilmesi kıyamet alametlerinden sayılmıştır.
İtikat İmamımız İmam Maturîdî , “Allah size emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder “ mealindeki Nisâ Sûre’sinin 58. Ayetini; Yönetimde, görev dağılımında ve karşılıklı güveni gerektiren muamelelerde, adaletin dengeyi sağlayan bir mekanizma olarak yeryüzüne hâkim kılınması, Allah’ın insanlara bir lütfudur. Yönetimde adalet ve emanetlerin layık olan insanlara verilmesi, toplumsal barış için çok önemlidir.” Cümleleriyle yorumlamıştır.
İmam Maturîdî, ayet’te geçen “emanet” kavramına bir sınırlandırma getirmemiş, “korunması ve yerine getirilmesi gereken haklar çerçevesinde, özellikle de insanla insan arasında geçerli olan her türlü emanet olduğu” görüşüyle daha geniş kapsamlı ve kapsayıcı bir yorum getirmiştir.
İmam Maturîdî’ye göre Ayet’teki bu çağrı, doğrudan Müslüman yöneticileri muhatap almış; liyakat tabirinde “uzmanlık” alanının öne çıkarılarak, hiçbir ayrım yapılmadan, kim daha uygun ve layıksa emanetlerin onlara verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
***
Bosna-Hersek’in efsanevi Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç,in liyakat konusunda söyledikleri de çok önemlidir.
Ehliyet; bir iş ve konuda ehil olma, yeterlilik ve onu yapabilecek kapasiteye sahiplik manalarına gelmektedir.
İster dünya siyasetine, ister devlet yönetimine, isterseniz herhangi bir kurumun idaresine bakınız; liyakat ve ehliyete riayet edilmeyen kurumlar ancak kendilerini küçültürler…
Böylesi noktalardaki yöneticiler sıradan, basit, yapmacık şeylerden medet umarlar…
Kabiliyet ve kapasitelerin gelişimini engelleyen toplumlar, potansiyel enerjilerin açığa çıkmasını engelledikleri için gelişemezler…
Adına şeffaflık veya demokrasi denen şey; adalet, eşitlik, ehliyet gibi kıstaslardan mahrum oldukları müddetçe güvenilir olamazlar…
Güvene dayalı olmayan bir kurumun temelleri sarsılıyor demektir…”
Bu cümleler, sanırım, liyakat kavramını en iyi özetleyen cümlelerdir.
***
Önce Ümit Özdağ Hoca’nın şimdi de Yusuf Halaçoğlu hoca’nın siyasi ve tarihi kültürümüze dayanarak yaptıkları bu açıklamaların olumlu tepkiler aldığı kanaatindeyim.
Gerçekten de tozlu raflarda beklettiğimiz, unuttuğumuz veya çöplüğe attığımız Millet olma gerçeği, kucaklayıcılık, adalet, ehliyet ve liyakat gibi kavramların, yeniden olmazsa olmazlarımız şeklinde Türk siyasetinde ve dolayısıyla Devlet yönetme anlayışında yeniden ve daha güçlü bir şekilde yer alması en büyük dilek ve temennimizdir.
Bu bahsettiğim kavramların göreve geldiklerinde tavizsiz uygulanacağı ile ilgili iddia ve hedeflerin zorluğu hepimizin malumudur.
Ama asıl olan zoru başarabilmektir!
Gelişmeleri ve açıklamaları dikkatle okuyor ve sabırla bekliyoruz.