Babür HÜSEYİN ÖZBEK
22 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta Baf açıklarında batanT.C.G.Kocatepe’de şehit olan Dz.Tğm.Caner Gönyeli ve Balyoz Davası’nda 52 yaşında kansere yenik düşen E.Tuğa. Cem Aziz Çakmak’ın anılarının yaşatılması, hayatlarının baharında savaşta ve mahkeme salonlarında ömrünü tamamlayan kahramanların hak ettikleri şekilde adlarının anılmaları gerektiğine inananlardanım
Savaş kötüdür, zordur. Başlangıçta kimin hangi şartlarda kazanacağını kestirmek, can, mal kayıpları, devamında ekonomik durumdaki gelişmeler, hudutların değişmesi..gibi bilinmezlerle doludur.
Soru: Vatan uğruna hayatını kaybettiğinde ölüne, dirine, hatıralarına ne kadar sahip çıkılıyor, onlar yaşatılabiliyor mu?
CEM AZİZ ÇAKMAK (1963-Gölcük / 2015 Ankara-GATA)
Balyoz Davası’nda 18 yıl hapsi istendi, şartlar ağırdı; hastalandı. Akciğer kanseri idi, Adli Tıp Kurumu Raporundan sonra infaz savcılığı cezayı 6 ay erteledi. Ankara GATA’ya kaldırıldı, girdiği yoğun bakımdan çıkamadı. Ve E.Tuğa. Cem Aziz Çakmak 3 Temmuz 2015’te 52 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Yeniden yapılan yargılamada beraat etmişti.
Basına yansıyan bir demecinde rahmetli C.A.Çakmak; “ Beni bu üç yıllık hapis döneminde yıkan 2 şey oldu; bunlardan biri kızımın gelinlikle Hasdal Cezaevi’ne gelmesidir. Hayatımda kendimi hiç o günkü kadar güçsüz hissetmedim. Bunları bana yapanlardan öyle bir hesap soracağım ki…” dedi, ama ömrü o hesabı sormaya yetmedi.
Rahmetli Çakmak Amiral dostları tarafından 3 Temmuz 2017’de Sarıyer’den hareket eden bir teknede Boğaz’da anıldı. KODENFOR ( Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu) başkanı E.Amiral Cem Gürdeniz gene ahde vefasını gösterdi. Sağ olsun!
Oradan ve aileden yansıyan haberlerde bir istek var, o da “ İsminin kendisine yakışacak bir gemiye verilmesi ve yaşatılması.” Denizi ve denizciliği konuşurken atıp tutmayı severiz; işte hepsi o kadar. Devamını ise, eğer ulaşırsa yetkililer yerine getirecek.
Silivri Duruşmaları’nı takip ederken korkan, çekinen; “Aman ha bana da ucu dokunmasın!” diye uzak duran meslektaşlarımızın olduğunu; “Sen birde üstelik yazıyorsun” diye endişesini bile korkarak dile getirenleri şimdi görüyorum, onlar her şeyi biliyorlar sanki yaşamışlar. Pes be birader!
***
Adanın üçte biri kontrolümüzde ama hiçbir ülke tanımıyor. Azerbaycan küçük bir çıkışla Adanın Türk kesimine olan Rum hava (uçuş) boykotunu kırar mı, Bakü (Bine) – Lefkoşa (Ercan) uçuş hattını tekrar açar mı? diye umanlar oldu. Sonuç: “Azerbaycan yönetimi beklenen direnişi gösteremedi veya Rum lobilerinden çekiniyor”, dedirtti. O hattı önce açtı (2004) sonra bıçak gibi kesti. Türkiye dışında Türk’e an yakın vatan Azerbaycan’dır.
Kıbrıs batının gözünde Rum toprağı olarak görülüyor, görülmek isteniyor.
CANER GÖNYELİ (1947-Lefkoşa / 1974 Baf açıkları~TCG.KOCATEPE)
Önümdeki gazetelerden biri ön sayfasına, en üste; “Kocatepe şehidinin eşi, Adını başka gemiye versinler.” demecini atmış. Baktığınızda 1977 Haliç Tersanesi yapımı, yaşlı – hurdaya çıkmış eski bir gemi resmi. Şehir Hatları’na ait bu gemi 4 yıl önce Deniz İşletme Müdürlüğü’nden ihale ile 240 000 T.L.ye Yiğit Ali Günaydın tarafından satın alınmış. Gaye otel veya gazino olarak işletmek/ kiraya vermek, daha olmadı yüksek karla satmak. Şimdi ise yöntem değiştirip internetteki alış-veriş sitelerinden 1 200 000 T.L ye satışa koymuş, ama alıcı bulamıyor. Bizde uyanık çoktur, bi-şekilde 35 -40 yaşında denizde kullanım ömrünü tamamlamış, ancak sahilde bağlandığı iskeleden gelen müşteriden kar sağlaması düşünülmüş. Yıllarca Kadıköy – Eminönü/Karaköy seferi yapan vapurun istenilen kâr getirici neticeyi vermeyeceğini uyanık zat geç anlamış.
Bu vapurun kendisinden çok ismi beni ilgilendirdi. Şehit Caner Gönyeli, diğer söylenişi ile T.C.G. Kocatepe kahramanlarından Şehit Dz.Tğm. Caner Gönyeli.
Resimde röportajı yapan Öznur Karslı Hanımın yazdığına göre rahmetli Caner’in eşi Nükhet Gönyeli, eşinin adını taşıyan yaşlı vapurun köprüüstünde – kaptan köşkünde Caner’in resmini gördüğü anı, o anda kendisi yoğun bir his yükü altında ağlarken, kaptanın da ağladığını söylüyor. Ne kadar yoğun yaşadığını anlamak zor değil, zira Caner Gönyeli şehit olduğunda henüz 27 yaşlarındadır. O geçen yıllar o aileyi nasıl yormuş, yıpratmış, sadece yaşayanlar bilir.
Dile kolay, 1974 Ağustos’unda 43 yıl önce Baf açıklarında elim bir kaza sonucu batan T.C.G.Kocatepe’den şehit eşi Nükhet Gönyeli’ye kalan şu an için en büyük hatıralardan biri o Şehir Hatları yolcu vapurunun adı, şimdi o da tamamen adı ile sanı ile gidiyor. Ne mi yapılabilir? Vapur birileri tarafından satın alınsa bile devamlı kullanılır durumda tutulması hayli zor, sürdürülebilir değil.
Hatırası KKTC’de 13 Haziran 2017’de düzenlenen “Şehit Teğmen Caner Gönyeli 2017 Arama Kurtarma Tatbikatı ile de bir ahde vefa örneği olarak yaşatılıyor.
Kanaatim odur ki Nükhet Gönyeli Hanımefendi isteğinde haklıdır. Yapılacak iş öyle zor da değildir. Ankara’da Barbaros’un koltuğunda 4 senedir oturan “Bay 28” isterse bu isteği UDHB (Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na) iletir ve halleder. Veya halen Dz.K.K.lığında konuma uygun, ismi yaşatabilecek bir askeri gemiye de verilebilir.
KUTLAMALAR DEVAM ETSİNDE!…
Bu sene Kıbrıs çıkarmasının 43’üncü yılı kutlanacak, kutlamalar devam etsin de nereye kadar? Evet 43 senedir Türkiye adına, Türk Dünyası adına, hiçbir ilerleme yok. Sonu başı belli olmayan havanda su dövme misali görüşmeler hep devam ediyor. 28 Haziran 2017’de İsviçre’nin dünyaca ünlü jet sosyetesinin buluşma yeri Crans Montana seçilmiş. Hani öyle ünlü ki geçenlerde ölen 007 James Bond filmlerinin ünlü aktörü Roger Moore’un köyü.
Birleşmiş Milletler (B.M.) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide kendisinden öncekiler gibi gene iddialı “Güvenlik ve Garantiler” başlığı altında Rum isteklerini bize dayatıyor, gözümüze sokuyor. “Ortak bir belge” sunmayacağız diyor. İyi de Nikos Anastasiadis; “Türk askeri adadan çekilsin, Türkiye’nin garantörlüğü son bulsun” demiyor mu? Bu istekleri zamana yayarak Kıbrıs Türkünü adadan atmak, gücünü dumura uğratmak, gelecek Rum kuşaklarına zayıf, yutulmaya uygun bir Kıbrıs oluşturmak gibi idealleri anlamak pek mi güç.
Crans Montana’da garantör Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Kıbrıs Rum Kesimi, KKTC ve B.M. temsilcisi bir çıkmazın içindeler.
Onlara göre çıkış Türk menfaatlerini imhadan geçiyor.
Üç dışişleri bakanı Mevlut Çavuşoğlu, Nikos Kocyas ve Boris Johnson ile B.M. temsilcisi E .B. Eide havanda su dövüyorlar.
Daha yarım asır bile olmadı, 1974’te güney doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta Rum – EOKA yayılmasını ağır bedeller ödeyerek durdurduk. Şehitler verdik. Ve halâ her şey bu kadar taze iken Batı emperyalizminin ekonomik ve kültürel baskısı bu ada üzerinden ve güneydoğudan Anadolu’ya olanca hıncı ile yansıtılmak isteniyor.
Kıbrıs Türkünü hep ekonomik abluka ile tehdit ettiler, gene o kartı masaya sürüyorlar. Türkiye adanın geleceği ve stratejik özelliği nedeni ile dün o resti gördü, bundan sonra da görmeli. Çünkü Rumlar öyle göründükleri kadar güçlü değiller. Ana payandaları Yunanistan çıkmazda.
Son Söz – U.D.H.Bakanlığı ile Dz.K.K.lığı eğer isterlerse ve konu “Bay -28” e makul şekilde anlatılabilirse bu kahramanlarımızın adları yaşatılabilir.
Yoksa her yıl kutladığımız 1974 Kıbrıs Barış Harekatı; “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya “ şarkısını söylemekle, nutuklar atmakla olmaz. Hatıraları yaşatmak, onlara sahip çıkmak, geride kalan acılı şehit yakınlarına da kulak vermek, onları dinlemek gerek.
Evet, istenirse o kahramanların, o hatıraları, o gemilerde yaşatılır.