Bülent Vedat Aydemir
Türk milletinin 20. Yüzyılda yetiştirmiş olduğu en büyük fikir adamlarından olan Türkmen beyi Dündar Taşer ağamızı 35 yıl önce, bu gün elim bir trafik kazası neticesi kaybetmiştik.
O’nu yakından tanıyanlardan biri olan Ziya Nur Aksın beyin ifadesiyle “ O, aniden parlayan bir şimşek ve şiddetli bir gök gürültüsü ile Türk siyasi hayatına girmişti… Tıpkı bir ebemkuşağı gibi en sade ve açık millî renklerle çevrelenen bu verimli ziya kümesinin ani ölümü kolumuzu kanadımızı kırmış, gönlümüzde tâkat (güç, kuvvet) bırakmamıştır.”
Dündar Taşer’i yakından tanıyanların, O’nun hakkındaki ortak kanaatleri “çok yüksek bir tarih bilincine; büyük devlet ve millet düşüncesine ve kavrayışına ve uzak görüşlülüğe sahip olduğu; olayları derinlemesine inceleyerek değerlendirdiği” şeklindedir.
Dündar Ağa’nın, düşünce ve kavrayışları içi dolu, tarihten aldığı sağlam bilgilere dayanırdı.
Rahmetli konuşmalarında, günümüz sorunlarını dile getirirken, olayların geçmişteki kökenlerine gider ve gelecekle ilgili “çözümlerin nasıl olması” gerektiğine dair fikirler üretir çözümler üretirdi.
Yine Ziya Nur Aksın’ın anlatımıyla “ Bu yüksek kavrayışı, büyük devlet ve millet bilinci ile ‘ fena fi’d-devle ve’l mille’ ( devlet ve millet kavramında erimiş, yok olmuş) olmuş bir büyük devlet adamı demek doğrudur.”
***
Rahmetli Dündar Taşer; 1963 Kıbrıs olaylarının akabinde devrin Başbakanı İsmet İnönü’nün sekiz ay süreyle bir şey yapmadan beklemesi; ABD başkanının meşhur mektubunu bahane olarak ileri sürmesi ve bütün günahı başkalarına yükleyerek işin içinden çıkması üzerine Türkeş ve arkadaşlarıyla birlikte Kıbrıs’a gitme girişimlerini şöyle anlatır. “ Bu haber birkaç defa devrin başbakanına ulaştırıldı. Cevap çıkmadı. Nihayet bir basın toplantısında bu karar açıklandı. Yine hükümetten bir cevap çıkmadı. Nihayet doğrudan girişimde bulunuldu. Londra’daki Kıbrıslı Türkler, 750 gönüllü ve 50.000 sterlin topladılar ve Ankara’ya bir heyet gönderdiler. Türkeş, arkadaşları ile Kıbrıs’a gitmeye kararlıydı. Heyet Hükümet ile tema etti. Sonunda resmi bir kişi ‘ Sayın İnönü diyor ki, eğer Türkeş Kıbrıs’a giderse Türkiye’nin Kıbrıs’a yardımını keserim.’ Haberini getirmesi üzerine gitmekten vazgeçildi.”
Sonraki Demirel hükümeti zamanında da Kıbrıs’taki Rum saldırılarının ara ara devam etmesi neticesi Başbakan Demirel’in ‘ 100.000 kişi için 32 milyonu ( O tarihteki Türkiye’nin nüfusu) tehlikeye mi atalım?’ açıklamasına verdiği cevap ilginçtir. “Birincisi (İnönü için) solcu, ikincisi (Demirel için) bezirgân gibi düşünüyor.” Der ve ilave eder. “ Gerçek şu ki, 8 milyonluk Yunan ile 32 milyonluk Türk’ün karşılaşmasında tehlike korkusu bize düşmez, bire bir ölürsek biz 24 milyon kalırız, Yunan tükenir.
Bir de derler ki, ‘ Dünya barışını biz mi bozalım?’ Dünya barışını, dünya nimetlerini bölüşenler düşünsün.”
***
1774 yılında Kırım beyzadeleri (mirzalar) arasında çekişmeler ve ihanetler sonucunda Kırım yarımadasının Ruslar tarafından işgal edilmesi neticesi Rusya’ya bağlı olmak istemeyen bir Kırımlı heyet Osmanlı Padişahının huzuruna çıkarlar. Heyet Padişaha “ Ya eskisi gibi size bağlı oluruz, bizi siz idare edersiniz; yahut da bize memleketinizde yerleşecek bir yer gösteriniz; Kırım’ı toptan terk etmeye kararlıyız” teklifinde bulunur.
Rahmetli Dündar Taşer bu olayı anlattıktan sonra “ Şu teklif, Türk’ün devletsiz yaşayamadığının en açık örneğidir. Devlet, Türk’e göre, onsuz yaşanmayan, yaşanamayacak olan, yani varlığı zorunlu, vazgeçilmeyen bir varlık… Bunun en büyük sembolü de bayrak… Nitekim, yükseliş ve fetihler devirlerinde daima ileriye giden ve Türk’ü de beraberinde götüren bayrak, alçalış devrinde aksine bir yol izliyor. Yani bayrak nereye gidiyorsa, Türk’te oraya gidiyor. Türk, bayrağının dalgalanmadığı yerde, yani devletinin hâkim olmadığı yerde yaşayamıyor.”
Dündar Ağa’mız bizlere devletin, vatan ve bayrağın ne kadar vazgeçilmez birer büyük değerler olduğunu, önemli tarihi olaylardan örnekler vererek, bizlere böyle anlatmaya çalışmıştı.
***
“Dündar Taşer” adlı kitabın yazarı Rahmetli Nevzat Kösoğlu’da kitabının sunuş bölümünde rahmetliyi şu övgülerle anlatır.
“ Dündar Taşer her şeyden önce, kendi tarihimize, milletimize bakışımızdaki daralmaları, küçülmeleri, Cumhuriyetin ilk dönemleri için anlayışla karşılanabilecek sapmaları parçalayan, ufuk açan bir insandı. Osmanlı’ya bakarken, kardeş katli fetvasını açıklarken, Tanzimat hareketlerini değerlendirirken, daima oluşturulmuş kalıpları yıkar, kalıpları parçalar, böylece daha millî düşünmemizin, daha millî görmemizin yolunu açardı.
Büyük düşünmeyen, büyük rüya görmeyen milletlerin büyük olamayacağına inandığı için, gençliği böyle büyüklüklere hazırlamaya çalışırdı.”
***
Tarihimize sahip çıkmak; Devletimizi ve milletimizi yüceltmek isteyen Türk Milliyetçilerinin/Ülkücülerinin böyle büyük mütefekkirlere her zaman ihtiyacı olacaktır.
***
Dündar Taşer’i yaşadığı yıllarda tanıyan, okuyarak o’nu anlamaya ve tanımaya çalışan Türk milliyetçilerinin/Ülkücülerinin çoğunun bildiği, bilmeyenlerin ise bilmesi gerektiği bir olayı anlatarak yazımı bitirmek istiyorum.
Bu olay Başbuğ Alparslan Türkeş’in liderliği ile ilgilidir.
Rahmetli Dündar Taşer’e, çok defa davanın başında neden kendisinin olmadığı sualleri sorulmuş ancak o, Türkeş’in liderliğini milli hafızaya perçinleyen şu sözle cevap vermiştir.
“Türkeş’in yanlışı benim doğrumdan daha doğrudur”
Keza aynı şekilde, kendisi için Milliyetçi hareket içinde “müthiş bir insan” tarifi yapılan Dündar Taşer, Adana’da yapılan CKMP kongresinden önce yanına gelen bir gruba:
“Neden Alparslan Türkeş? Sen çok daha bilgilisin. Çok daha güzel konuşuyorsun. Çok daha etkileyicisin. Niçin hareketin başına sen geçmiyorsun? “diye sorduklarında:
“Dedikleriniz doğru değil, ama doğru olduğunu bile kabul etsek, olmaz” cevabını vermiştir.
Taşer, “Çünkü bir duvarın yıkılması gerekiyorsa, ben balyoz ararım. Bulamazsam, bir iki tekme atar, gövdem ile yoklarım. Olmazsa vazgeçerim. Ama, Türkeş farklı. O sonuna kadar mücadele eder. Vücuduyla yüklenir, kafasıyla vurur. Düşer bayılır, sonra tekrar devam eder. Türkeş, o duvarı yıkar.”
“İşte lider odur.” Diyerek Başbuğ Türkeş’in büyüklüğünü ortaya koymuştur.
Nur içinde yat Dündar Ağam.
Mekânın cennet bahçeleri olur inşallah.
Ruhuna El Fatiha…