Atilla ÇİLİNGİR
O günlerden bugünlere neredeyse yarım asır geçti…
Bu yıllar içerisinde, dünyada pek çok şey değişti…
Kimi ülkeler, kimi rejimler, kimi liderler, kimi görüşler…
Her şey öylesine değişti ki!
Pek tabiidir ki Kıbrıs adasında da çok şeyler değişti! 20 Temmuz 1974 de yani Kıbrıs Türk Halkının özgürlüğüne kavuştuğu o yılda doğanlar, bugün 43 yaşında…
O Zafer gününü yaşatanların pek çoğu hayata veda etti!
Hayatta olup da o zafer günlerini birlikte yaşadığımız kardeşlerimizin pek çoğunun görüşleri de değişti!
Ama bu da normal değil mi? Kimilerine göre yaşadığımız zamanın gerekleri de değişti!
Artık vatan, millet, bayrak, devlet kavramlarını savunanlara, statükocu deniyor!
Çünkü özgürlüğün simgesi olan o özel nitelikler, kimilerine bir anlam ifade etmiyor!
Her şey öylesine değişti ki!
Gün geldi, bağımsızlık uğruna savaşan, evlatlarını bu uğurda feda eden Kıbrıs Türk Halkının Cumhurbaşkanı makamında oturan kişi:
‘’Egemenlik uğruna ölünecek Leyla değildir!’’ Diyerek, Kıbrıs Türk Halkının egemenlik hakkından vazgeçivermiş, ‘’Kıbrıslılık’’ tanımlamasıyla; tek egemenlik, tek devlet, tek millet olmaya evet demişti!
Dedim ya! Ada da her şey çok değişti ama çok da gelişti!
Demokrasinin, gelişmişliğin gereği olarak, eleştirilmeyen konu, tenkit edilmeyen kişi, olgu kalmadı artık!
Yıllar önce Küçük Kaymaklı mezarlığının duvarlarına yazılan o üzücü yazının daha beterleri; günümüzde pankartlara yazı olup taşınıyorlar, ‘Şehitlerimizin’ adını taşıyan meydanlarda, caddelerde şimdi!
Dedim ya!
Ata yadigârı topraklarımızda, Kıbrıs Türk’ünün yaşam hakkı için Mücahitlerimizle birlikte omuz, omuza savaştığımız Kıbrıs’ta, çok şeyler değişti!
Ama Kıbrıs’ta değişmeyen tek bir şey kaldı!
O da; Kıbrıs Türk Halkının yaşam hakkının görmezden gelinmesi! 1878 yılından beri bitmeyen acıları, görmezden gelinen insanlık ayıpları ve bu ayıpları yaşayan Kıbrıs Türk Halkının adada ki tarihsel, hukuksal kazanımları.
Kıbrıs konusunun müzakere masasına getirildiği 1968 yılından bugüne kadar geçen süreçte, her defasında Kıbrıs Türk’ü ödün verdi, yetmedi!
Daha vereceksin dediler!
Her defasında ona hiç sormadılar!
Sen ne istiyorsun demediler!
Daima kimi siyasilerin tercihlerini, emperyalist güçlerin dayattıklarını gördüler…
Kıbrıs müzakerelerinin tümüne, Rumların isteklerine göre yön verdiler, yönlendirdiler!
Sanki Kıbrıs Türk’ünün söyleyeceği hiçbir sözü yokmuşçasına hareket ettiler!
Öyle bir an geldi ki! Bir plan ürettiler! Adına Annan dediler. Bu plan ile halkın gözünü öylesine kamaştırdılar ki!
Oylama günü geldiğinde; kendi kurdukları devleti ortadan kaldırılması için Kıbrıs Türk’üne evet bile dedirttiler!
43 yıldan beri Kıbrıs Milli Davamızı yakinen takip eden, ‘O Gazi Topraklarda’ vatan ve vazife uğruna savaşan, sonrasında elimde kalem; yazdığım kitaplarımla, güncel makalelerimle, türlü toplantılarda ki söylemlerimle; bu milli davamızı savunan bir Kıbrıs Gazisi, bir yazar olarak, günümüze baktığımda:
Ne acıdır ki, söyleyebileceğim tek bir şey vardır!
O da şudur:
Nedir Bu Kıbrıs Türk’ünün Çektiği?
Gerçekten de nedir? Asırlardan beri verilen bu mücadelede, geldikleri nokta nedir?
Doğup büyüdükleri, vatan belledikleri o topraklarda; hala verdikleri yaşam kavgası neden yeteri kadar ses getirmemekte, yanıt bulamamaktadır?
Özellikle 2002 yılı sonrasından beri, Kıbrıs Türk Halkının üzerine oynanan oyunlara neden müsaade edilmektedir?
Kıbrıs Milli Davamızda; Anavatan, Yavru vatan birlikteliğinin koparılamaz tarihi, kardeşlik bağlarını aşındırmak adına sergilenen/tezgâhlanan tehlikeli oyunlara, o kabul edilemez müzakere süreçlerine dikkat edilmelidir, müsaade edilmemelidir!
Çözüm adına masaya getirilen her dayatmaya, her tavize evet denilmemelidir. Zira Kıbrıs adasında menfaatleri olan devletler, Rum-Yunan ikilisi böylesine bir zafiyeti dört gözle beklemektedirler!
Dedim ya, nedir bu Kıbrıs Türk’ünün çektiği?
Özgürlükleri uğruna, direndiler, mücadele ettiler, savaştılar, şehitler verdiler, Türkiye ne dediyse onu yaptılar ve sadece bir tek şey istediler!
Kıbrıs adasında; insanlık dışı ambargoların olmadığı, insanca yaşam hakkı!
Onlar; sadece insanca yaşamak; bu insanca yaşam hakkını, evlatlarına da miras bırakabilmek için hala mücadeleye devam ediyorlar!
Sadece son 65 yıla bakarak bir kez daha soruyorum?
‘’ Nedir Bu Kıbrıs Türk’ünün Çektiği? ‘’
Aslında bu çektiklerini hiç de hak etmediler!
Çünkü onlar hep biz Türk’üz, Anavatanımız Türkiye dediler.
Bu kritik dönemde;
Anavatan – Yavru vatan birlikteliğinin güçlü bağlarının, tüm dünyaya gösterilmesi, K.K.T.C’nin uluslararası platformda tanıtılması/tanınması zamanıdır şimdi…