Babür Hüseyin ÖZBEK
Kadıköy – Eminönü seferini yapan Şehir Hatları vapuru Haydarpaşa önlerinde seyrederken sürat kesti, iskele tarafta, güverte boyunca küpeştelere dizilip Marmara’ya bakan ve denizi seyreden yolcular acı acı öten bir gemi düdüğü duydular. Büyük-devasa bir konteyner gemisi akşamın alaca karanlığında Sarayburnu önlerinden İstanbul Boğazı’na giriş yapıyordu. O düdük: “ Yolumu kesme, pruvamdan geçme ve tehlike yaratma” demek istiyordu. Haydarpaşa Dış Mendireği batı ucundaki deniz feneri önlerinde seyreden yolcu vapuru ikazı dinledi ve 3 – 4 dakika yol kesti.
Yolculardan biri o kısa sürede yaşananlardan etkilenmiş olmalı ki karşısındaki kişilere; “Marmara’dan Kız Kulesi’ne doğru seyreden” dev geminin bordasındaki “Maersk Line” nın ne olduğunu soruyor, öğrenmek istiyordu, herkes birbirine baktı ve cevap veren yoktu. Bakışmalarda sıra bana kadar gelince : “ O gördüğünüz gemi dünyanın en büyük taşımacılık şirketi – Maersk Denizcilik’in bir konteyner gemisi. Bu şirket, her yıl, dünyanın bütün açık denizlerinde yaklaşık 70 milyonun üzerinde konteyner sevkiyatı yapar – yük taşır.” Dedim. Konuşmamı dinleyenler etkilenmişti ama hepsi o kadar!
Elindeki serveti iyi kullanamayan, olması gerektiği yere ulaşamamış, konumunda söz sahibi olmayan bir denizciliğimiz var. Ama bu böyle gitmemeli.
2004’de başlayıp 2008’lerde devam eden, kendi içinde olduğu kadar dünya ticaretini de sarsan, “denizciliğin her dalında devam eden durgunluk” son safhasına gelmiş gibi, ama yine de sürüyor. Çin, Kore, Japonya…gibi ülkelerde gemi inşa ve taşımacılık sektöründeki durgunluk sanki bitmiş hissedilen bir kıpırdanma ve ileri çıkışa hazır adımlar atılıyor.
Limanlar, gemi inşa sektörü, tersaneler ve bunların getirdiği ( ayakta tuttuğu ) büyük yan sanayilerdeki kıpırdanmalar, hareketlenmeye mi dönüyor? Yoksa aldatıcı, suda yansıyan yakamozlar mı bunlar? Sık sorulan, sorulan ama cevabı şimdilik verilemeyen bilinmezler.
DÜNYA SİLAH PAZARINA “MİLGEM- ADA SINIFI FIRKATEYNLER’LE” GİRİYORUZ
Sektörün ticari ayağındaki hareket genel çizgileri ile ele alındığında bir şeyler yapılıyor olarak görünüyor. Tünelde ışık var, sanki uzaklarda çakan, ulaşılmaya çalışılan deniz feneri gibi. Ancak gerçek çıkış sektörün Milli Savunma Sanayi’nde – Donanma ayağında var. 15 Şubat 2000 tarihinde Savunma Sanayi İcra Komitesi’nde başlangıç kararı alındı ve 12 Mart 2004 tarihinde İstanbul Tersanesi K.lığında proje faaliyetleri ile “ Tamyol İleri” startı verildi. Uzun ve meşakkatli çalışmalardan sonra hayata geçen yüz akı – gurur kaynağı MİLGEM ( Milli Gemi) Projesi daha önceki faaliyetlerdeki gibi güdük kalmadı, gelişerek ilerledi. Türk mühendisi, Türk işçisi ve bunları kullanan Türk Bahriyesi hepsi kendi dalında başarılıydı.
Bugün itibarı ile dünyada 14 ülke savaş gemisi üretebiliyor ancak bunlardan 9’u gelişmiş standartlarda ve donanımlı. Biz bu potaya girdik. Engellere rağmen spot ışıkları parlak. Pakistan, Suudi Arabistan, BAE ve Katar alıcılar tarafında (şimdilik) görünen ülkeler. Pakistan’la görüşmeler 13’üncü Uluslar arası Savunma Sanayi Fuarı – İDEF 2017 ( 09 – 12 Mayıs 2017 ) sonunda 2’si Türk, 2’si Karaçi’de Pakistan tersanelerinde inşa edilmek üzere 4 adet “Ada Sınıfı MİLGEM fırkateyni” üretim ve niyet mektubu imzalandı.
Yukarıdaki sevindirici gelişme yaşanırken ABD. Başkanı D. Trump’un Suudi Arabistan gezisi sırasında yapılan antlaşmalarla bize, Tuzla’ya, Türk işçisine, Türk tersanelerine , (gelişmekte olan bu sanayi dalına) “balta vurduğu.” İptal edildiği yönünde idi. 2015’te başlayan ve bugün ön antlaşma safhasına gelen 4 adet fırkateynin “alım – satımı” basında birbirini tutmayan haberlerle yer alıyordu. Bu yazı yazılırken gelen bilgilerde ise Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir (aksi yönde) çıkan “ sipariş iptali” haberini yalanladı. Ancak hem üretim, hem teknik çıkış devam edecek.
MİLGEM’den bahsedip de bu başarıda emeği geçen 20’inci D.K.K.“Altın Çocuk” Emekli Oramiral Özden Örnek’ten bahsetmemek olmaz. Meşakkatli – zor dönemi anlattığı “MİLGEM’in Öyküsü” isimli eseri sadece meraklıları değil “Ben denizciyim, denizi severim” diyen herkes tarafından okunmalı..
Tuzla ve Gölcük Türkiye’de gemi inşa sanayinin merkezleri ve yan kuruluşları ile kalbinin attığı 2 ana damardır. Tuzla bi-farklıdır, kapladığı 1.5 milyon metre karelik alanla, mega kentin doğu girişinde parlayan ayrı bir sanayi kenti gibidir. Teknik personel ve işçi temini ile her üç ulaşımda da ( deniz, hava, kara ) olağan üstü bir mevkide konuşlanmıştır. Dünyanın büyük tersanelerinin çoğunda bu özellikler yoktur.
Türkiye Gemi İnşa Sanayicileri Birliği ( GİSBİR ); “ Türk gemi inşa sanayinin rekabet gücünün arttırılması raporu” başlığı altında yetkili kurumlara hazırlattığı çalışmayı devlete ve diğer ilgililere göndermiş, umarım yapılan çalışmalara değer ve faydalı olur.
Kafamızı kaldırıp bu işe gönül veren ülkelere bakarsak oralarda da navlunlar, diğer anlatımıyla denizde taşıma ücretleri düşük, sektörü zorluyor, bu da limanlarda yük bekleyen ve hurdaya giden gemi sayısını arttırıyor. 2015 – 16 ‘da yeni gemi inşa edip teslim etme oranı 2004 yılından bu yana en düşük seviyelerde oldu.
ZIRH ÇELİĞİ – ÖZEL ÇELİK ÜRETİMİ
Tank, gemi, uçak, helikopter ve diğer zırhla kaplı silah taşıyan araçların imalinde ana mallardan “zırh çeliği”nin temini, mümkünse yerli imkanlarla üretilmesi artık şarttır.. İşte bu büyük eksiği savunma sanayinin omurgasını oluşturacak zırh – özel çelik üretimini birileri yapmalı, devlette ne gerekiyorsa mutlaka desteklemelidir.
O yönde bir çıkış, gerçek bir üretim teşebbüsü sinyalleri geliyor. Halen TANAP’a ( Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne ) nitelikli boru üreten Tosyalı Holding 1.5 – 2 milyar dolar yatırıma hazırlanıyor, ön bilgiler Ar – Ge çalışmalarının tamamlandığı, Amerikan global endüstri şirketi Harsco Corporation ile de iyi yönde gelişen bir dış destek teması kurduğu duyulup, anlaşılıyor. Bu iyi bir gelişme.
***
Yönetenler liginde bakanlar, milletvekilleri, generaller, amiraller, genel müdürler, müdürler… var. Tabi başarılı olanlara, sadece kanunlarla değil vicdanen de adil olanlara bu halk, bu millet minnettardır. Ama bazı makam sahipleri de var ki, onlar olsa da olmasa da, kurulu düzen işlemekte, onlarda orada birer sembol esamesinde makamlarında; 2 sene, artı 2 sene daha, ve hatta mümkünse bir 2 sene daha arttırılmalı (sadece bir teklif.) Ben Ankara’da Barbaros’un makamında 4 senedir oturan kişi “Bay – 28 “i böyle değerlendiriyorum. Çünkü zaten kurulu düzen iyi şekilde işliyor, MİLGEM gibi.
***
İstatistikler 2016 yılında dünyada toplam deniz taşımacılığının11 milyar ton, Türkiye’nin ise 450 milyon ton seviyelerinde olduğunu kaydediyor. Konuyu bilen, değerlendirmelerinde “ hata payı düşük” ekonomistler, 2017’den de öyle pek umutlu değiller. Sadece bizde değil diğer ülke limanlarında, tersanelerinde de durgunluk sürüyor ve sürecek gibi.
TAŞIMA ÜCRETİ ( NAVLUNLAR ) DÜŞÜK
Navlun ( taşıma ücreti ) oranlarının hayli uzun süre düşük seyretmesi görünmeyen başka bir berbat durum yarattı, zira hurdaya giden gemi sayısı arttı. Tersanelerde kızaklardan inip, donatılıp, açık denizlere çıkan gemi sayısı 2004 – 5 ‘lerden buyana 2015 – 16 yıllarında taban yaptı, en düşük seviyelerde seyretti. Baltic Dry Endex’i 2016 yılı başlarında 290’a kadar düştü, Kasım 2016’larda tekrar 1260 oldu.
2017’de Çin ve Hindistan’ın petrol (tanker) taşımacılığındaki talepleriyle dünya genelinde bir artış, kıpırdanma olsa da bu bize yansır mı, yansırsa dünya denizciliğini ve bizi ne kadar etkiler, meçhul!
***
Boğaz girişine ilerleyen geminin sancak borda feneri Haydarpaşa Limanı dış mendireği önlerinden bir başka güzel görünüyor. Su da yüzen bu altın değerinde ki tekneler sahibine (ülkesine) hem gurur, hem servet, hem de deniz kültürünü beraberinde getiriyor. Çünkü denizcilik aynı zamanda evrensel bir kültürdür.
Büyük Atatürk ne güzel söylemiş: “Türk Övün, Çalış, Güven.” Denizde, dünya denizlerinde söz sahibi olursak, bu söz bizim için ancak o zaman geçerli olacak.