Safter TANIK
- Demirel Hükümeti (II. Milliyetçi Cephe Hükümeti)
Cumhurbaşkanı Korutürk, hükümeti kurmak için Ecevit’i görevlendirdi ise de; Ecevit, güvenoyu alamadı. Bu sefer de hükümeti kurmak için Demirel’i yetkili kıldı.
21 Temmuz 1977’de, Demirel; Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş’in başbakan yardımcısı olduğu, AP’den; 19, MSP’den; 7, MHP’den; 4 bakanın içinde yer aldığı, AP-MSP-MHP Koalisyon Hükümeti’ni kurdu. Bu hükümete, “V. Demirel Hükümeti” veya “II. Milliyetçi Cephe Hükümeti” dendi. 1 Ağustos’ta, güvenoyu alarak da göreve başladı.
Hükümetin İki Açmazı
Hükümeti kuran Demirel, biri iç-dış siyasetin doğurduğu asayiş, diğeri döviz kıtlığı ile bağlantılı ekonomi gibi iki açmazla tekrar yüz yüze kaldı.
Öğrenci olayları; üniversiteden sokağa sıçramış, gelişigüzel çok sayıda kişiyi hedef alan bir çatışmaya dönüşmüş, işçi grev ve fabrika işgalleri olağan bir hale gelmişti. Büyük kentlerde; fırsatçıların başlattığı bir arazi yağması ve gecekondulaşma görülüyordu. Bunu peşi sıra orman yangınları ve Kerkük-Yumurtalık boru hattının patlatılması gibi olaylar izledi.
Döviz kıtlığı; üretim ve yatırım için gerekli petrol–ham-ara ve yatırım malı ithalatını daraltırken, enerji ve üretimi tehdit ediyor, halkın temel tüketim mallarında bir kıtlığa yol açıyordu.
Anarşi ve Terör Açmazı
12 Mart öncesinde; Milli Demokratik Devrimcilerin, öğrenci-işçi eylemleri ile bir kaos ortamı oluşturma, “Sol” askeri darbe ile de iktidarı ele geçirme gibi bir stratejisi vardı.
1970’li yılların Sosyalist Devrimcilerinin ise; terör-anarşi dışında, iktidarı ele geçirme ile ilgili ütopyadan öteye gitmeyen, gerçekçi ve anlaşılır bir stratejisi yoktu.
Niçin?
Moskovacı TKP ve TİP; etkin olduğu DİSK ile tüm sol grupları bir çatı altında toplayarak iktidara yürümeyi hedefledi ise de, “Kanlı 1 Mayıs” olayları, bu projesini suya düşürdü.
Moskovacı, Pekinci, bağımsız sol bloktaki grupların; öne çıkmada, birbiri ile bir yarışı vardı. Bu yarış; Sol’da, sürekli ayrışma ve bölünmeyi getirdiği gibi, bir çatışmayı doğurdu; provokasyonlara açık tuttu, kime-neye hizmet ettiği belli olmayan bir kavgaya sürükledi. Bu da, terör ve anarşiyi, kontrol edilemez bir hale getirdi.
SSCB ile ABD’nin rolü ve hedefi ne idi?
ABD ile SSCB arasında soğuk savaşın olduğu, Doğu-Batı Blokların korunduğu bir ortamda; SSCB’nin, Türkiye’de gerçekleşecek sosyalist devrimin arkasında, sonuna kadar durması gibi bir durum yoktu. Bu; aynı zamanda, ABD için de geçerli idi. Nitekim ABD’nin; Prag Baharı’nda, bir dahli var ise de, ABD; sonuçta, Dubçek’i kendi kaderi ile baş başa bıraktı.
SSCB’nin; Moskovacı TKP-TİP vb örgütlerle, Türkiye’deki olaylarda bir dahli vardı. Zira Türkiye’nin; Batı Bloğundan ayrılıp, safına katılmasa da yakın olmasını istiyordu.
Bazı Moskovacı gruplar ile Pekinci ve bağımsız sol bloktaki grupların; Paris, Berlin-Londra bağlantısı, ABD bağlantılı Alman gizli servisi dışında, İngiliz ve Fransız gizli servisini akla getiriyordu. En önemlisi ise; ABD, Demirel’den memnun değildi.
Neden?
Demirel’in; sanayileşme hamlesi, Türkiye’deki birçok NATO üssüne el koyması ve faaliyetini sınırlandırması, hazinenin TC Merkez Bankası’ndaki payını % 51’e çıkarması, haşhaş ekimi yasağına karşı çıkması, Sovyetler ile yakınlaşma politikası, Kıbrıs’ta taviz vermemesi; bunu doğuran olaylardı.
ABD; Türkiye’deki kontrollü bir kaostan rahatsız değildi, hatta bunun kendisine fayda sağlayacağını, Demirel’in taviz vermesine yol açacağını düşünüyordu. Ancak; bu düşüncesi, boşa çıktı. Bu da; O’nun, Demirel’i gözden çıkarmasına neden oldu.
Demirel; İkinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’ni kurarak, varlığını ispat etmeye çalıştı. Ancak; bu, ABD’nin kendisine karşı olan tutumunda bir değişikliğe yol açmadı. Demirel’in alternatifi olarak gözüken Ecevit ise; ABD’ye güven veren bir isim olmamakla birlikte, denenmeye değer bir isimdi.
ABD; Türkiye’deki anarşi ve teröre, Demirel ve Ecevit’i hizaya getirecek bir araç olarak bakarken, bunun kontrolden çıkmasını ise tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyordu. Zira bu, Türkiye’nin eksen değiştirmesine neden olabilirdi.
Kontrolsüz kaosun çözümü ise darbe ve “Askeri Yönetim” idi. Ordu’da; birbirinin rakibi olarak görünse de, milliyetçi-devletçi olan Namık Kemal Ersun ve ekibinin ihracı ardından Adnan Ersöz’ün emekli edilmesi; Kenan Evren’in önünü açarken, ABD’nin bu alternatife ağırlık vermesine yol açtı.
Döviz Kıtlığı Açmazı
Türkiye’nin, 1964-1973 dönemi dış ödemeler bilançosu; işçi döviz girdileri nedeniyle 100-200 milyon doları geçmeyen bir açık veren, 1972-1973’ü ise fazlayla kapatan bir görüntüye sahipti. Ancak; 1974’ten itibaren, artan ölçüde ciddi bir açık vermeye başladı. Bu; 1976’da, 2.187 milyon dolar ile zirveye ulaştı. Yani 2.942 milyon dolar olan döviz girdisinin (1.960 milyon dolar ihracat + 982 milyon dolar işçi döviz girdisi), % 74’üne vardı.
Neden?
1973’te; 3 dolar/varil olan petrol fiyatı; 1974 OPEC Petrol Krizi sonucu, 1977’de 12 dolara/varil çıktı. Bu; gelişmiş ülkeleri ekonomik durgunluğa sokarken, petrole bağımlı gelişmekte olan ülkelerin dış ödeme dengesini alt üst etti.
1974 OPEC Petrol Krizi; petrol fiyatının sürekli yükselmesine, petrol fiyatının sürekli yükselmesi; petrol ithal eden ülkelerin devamlı artan ölçüde bir fatura ödemesine, birçok ülke gibi AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) ülkelerinin de ekonomik durgunluğa girmesine, Türk tekstil ürünleri ile ilgili kotayı kısmasına ve işçi döviz girdisinin azalmasına yol açtı. Bunun yanı sıra Dünya Bankası ve IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) siyasi tutumu ile karşılaşıldı.
Dünya Bankası; 1975’te, makroekonomik göstergesi kötü olmamasına rağmen, Türkiye’yi “Moratoryum” durumundaki ülkeler arasında saydığını ilan etti. Bu; Türkiye’ye kredi kullandıran uluslararası banka-kuruluşların kredi limitini dondurmasına, haliyle döviz rezervinin hızla erimesine neden oldu. 1977’de IMF; kredi şartını, devalüasyon ve olur olmaz isteklere bağlayarak da son noktayı koydu.
Dış borç, ne kadardı?
Türkiye, 1973’te; % 4,9, 1974’te; % 3,3, 1975’te; % 6,1, 1976’da; % 9 oranında bir ekonomik büyüme gösterdi.
1977 yılı Milli Geliri; 62.152 milyon dolardı, ekonomik büyüklük itibariyle de dünyanın en büyük 17. ekonomisiydi. Buna karşılık; dış borcu (IMF hariç), 10.794 milyon dolardı. Yani milli gelirin, % 17,37’si kadarı idi.
Dış borç ödeme sorunu ise; borç tutarıyla değil, bunun 6.093 milyon dolarlık kısmının kısa vadeli olması, döviz rezervinin 450 milyon dolara kadar düşmesi, ihracatın yetersiz olması ile ilgili idi.
Ekonomiye etkisi, ne oldu?
Döviz kıtlığı; enerji-ham-ara-yatırım malı sıkıntısına, enerji-ham-ara-yatırım malı sıkıntısı; üretim kapasitesinin daralmasına, üretim kapasitesinin daralması da ekonomik büyüme hızının % 3’e kadar düşmesine yol açtı. Ayrıca otomobil-telefon-teleks ve bazı dayanıklı tüketim malları ile gaz-benzin-mazotta bir karaborsa piyasası oluştu. İstanbul’daki elektrik kısıtlaması, 5 saat 10 dakikaya kadar çıktı.
Ekonomik İstikrar Tedbirleri
Hükümet; işçi döviz girdisini teşvik etmek için Alman Markı’nın değerini 7,30’dan 7,63 TL’ye çıkardı, DÇM (Dövize Çevrilebilir Mevduat) hesabı açanlara % 30-50 oranında ithalat izni verdi. Zaruri olmayan malların ithalatına kısıtlama getirdi, her türlü turistik döviz satışını 1977 sonuna kadar erteledi.
Başta tekel ürünleri olmak üzere, akaryakıt-demir-kâğıt gibi temel ürünler ile PTT hizmetlerine yüklü bir zam yaptı.
Enerji tasarrufu için de Seydişehir Alüminyum Tesisleri’ndeki iki ünitenin faaliyetini durdurdu.
Eylül 1977 Devalüasyonu
Demirel; IMF tavrının siyasi olduğunu, devalüasyona gitse bile, O’nun kredi musluğunu açmayacağını biliyordu. Buna rağmen iç ve dış baskılar karşısında TL’yi devalüe etti. Haliyle Dolar; 17,50’den 19,25’TL’ye, Alman Markı da; 7,63’ten 8,27 TL’ye çıktı.
IMF’nin Kredi Blokesini Kaldırmaması
Alınan istikrar tedbirleri ve devalüasyona rağmen IMF, Türkiye’ye olan kredi musluğunu açmadı. Bu; aynı zamanda, “Türkiye’ye kredi kullandıran banka ve kişilerin, kredi blokesini sürdürmesi” demekti.
Doların karaborsa fiyatı, 27 TL’ye çıktı. Biriken borçlar ve yapılamayan ödemeler nedeniyle; Libya, petrol sevkiyatını durdurdu. Irak, Kerkük-Yumurtalık hattı üzerinden verdiği petrolü kesti. Bulgaristan, elektriği kesme tehdidi savurdu, zam istedi. Japonya, ithal edilen demir-çeliği göndermedi.
BMC, yedek parça sıkıntısı nedeniyle üretim kapasitesini düşürdü. MESS, (Madeni Eşya Sanayii İşverenleri Sendikası) 12 işyerinde lokavt ilan etti. Grev dâhil 43 işyerinde üretim durdu, çok sayıda işçi işten çıkarıldı.
TÜRK-İŞ ve İSO’nun Hükümete Muhtıra Vermesi
Türk-İş (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu); bir muhtıra hazırlayarak, bunu parti liderleri ve Cumhurbaşkanı Korutürk’e verdi. İSO (İstanbul Sanayi Odası) Başkanı; “bu hükümet, artık muhatap kabul edilemez” dedi.
Financial Times “Türkiye İflas Etmiş Bir Ülkedir”
Financial Times; “Türkiye iflas etmiş bir ülkedir” diyerek, hükümetin sonunun geldiği mesajını verdi.
11 Aralık 1977 Yerel Seçimler Hezimeti
11 Aralık 1977’de yapılan yerel seçimlerde; il belediye başkanlığının 42’sini (İstanbul, Ankara, İzmir dâhil) CHP, 15’ini AP, 5’ini MHP, 2’sini MSP, 2’sini de bağımsızlar kazandı. Bu; Demirel, özellikle partisini derinden sarsan hezimetten başka bir şey değildi.
AP’den İstifalar
Yerel seçimler ardından, “Tuncay Mataracı, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Fethi Acar, Mehmet Oğuz Atalay, Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Enver Akova, Ahmet Karaaslan, Güneş Öngüt” olmak üzere, 12 milletvekili AP’den istifa etti. Bu da; hükümeti, azınlığa düşürdü.
Kumar Borcu Olmayan 11 Milletvekili Arıyorum
Ecevit; “ kumar borcu olmayan, 11 milletvekili arıyorum” sözüyle, bu fırsattan istifade etmek istedi.
Güneş Motel Olayı
CHP’nin, AP’den istifa eden 12 milletvekili ile ilk görüşmesi; 22 Aralık’ta, Darıca’ya bağlı Bayramoğlu’ndaki bir otelde gerçekleşti. Görüşmenin gizli tutulmasına rağmen bunun basına yansıması sonucu; görüşmeler, İstanbul Belediyesi’ne ait Güneş Motel’de devam etti.
Cemalettin İnkaya; AP’den gelen baskı nedeniyle ilk toplantı dışındaki toplantılara katılmadı, Mehmet Oğuz Atalay ise bakanlık teklifini kabul etmedi.
Hükümetin Düşürülmesi
31 Aralık 1977’de; Demirel başkanlığındaki II. Milliyetçi Cephe Hükümeti, CHP’nin bir gensoru vermesi ve TBMM’de yapılan oylamada; 218’e karşı, 228 güvensizlik oyu çıkması sonucu düştü.
31 Mart 1975-1 Ocak 1978 Dönemi Önemli Sanayi Yatırımları
1975’te; İskenderun Demir Çelik Fabrikaları, Seydişehir Entegre Alüminyum İşletmeleri, Afyon Alkaloid Fabrikası, ANTBİRLİK Aksu İplik Fabrikası, EMSAN Paslanmaz Çelik Tencere Fabrikası, 1976’da PETLAS Uçak ve Otomobil Lastik Fabrikası, GÜLSAN Sentetik Dokuma Fabrikası, ETİBANK Kayseri Çinko-Kurşun Fabrikası, TAKSAN Takım Tezgâhı Fabrikası, Kütahya Porselen Fabrikası, Gediz İplik ve Dokuma Fabrikası, 1977’de; KARSU İplik ve Dokuma Fabrikası işletmeye açıldı.
1975’te; LASSA Otomobil Lastik Fabrikası, BOSCH Fren Sistemi Fabrikası, 1976’da; KONİTEKS Blucin Kumaş Dokuma Fabrikası, 1977’de; SANKO Entegre Tekstil İşletmeleri, YİBİTAŞ Çimento Fabrikası, Afyon Şeker Fabrikası, İŞBİR Jeneratör Fabrikası temeli atıldı.
III. Ecevit Hükümeti
2 Ocak 1978’de, Ecevit; başbakan yardımcıları arasında CGP Başkanı Turhan Feyzioğlu ve DP Başkan vekili Faruk Sükan’ın bulunduğu, 10 eski AP’li milletvekilinin bakan olduğu, 38 bakanlı, cumhuriyet tarihindeki en geniş hükümeti kurdu. Buna; “III. Ecevit Hükümeti” dendiği gibi, “Motel Hükümeti” de dendi.
Hükümet; 17 Ocak’ta, güvenoyu alarak da göreve başladı.
Ecevit’e Bir Uyarı
Hükümet kurulur, kurulmaz; ard arda 14 ayrı yerde bomba patladı, siyasi olaylar sonucu iki hafta içinde 30 kişi hayatını kaybetti. Ecevit; bunu, Ordu içindeki kontrgerillaya bağlarken, Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık; “Ordu içinde kontrgerilla yoktur” dedi.
Akaryakıt Sıkıntısı ve Libya Desteği
Döviz kıtlığı ve yapılamayan ödemeler nedeniyle petrol ithalatı durmuş, rafinerilerdeki petrol stoku 2 güne kadar inmiş, ATAŞ rafinerisinin günlük üretim kapasitesi 100.000 varilden 45.000 varile düşmüştü. Haliyle gaz-benzin-mazot sıkıntısı had safhaya varmıştı. Libya’nın; bir ödeme olmadan petrol sevkiyatını başlatması ise Türkiye’ye bir nefes aldırdı.
Emekliye Zam
Asgari ücret; 3.300 TL, en düşük işçi emekli aylığı ise 1.800 TL idi. Bu da; önemli bir şikâyet konusuydu. Hükümet; en düşük işçi emekli aylığına 510 TL zam yaparak, bunu 2.310 TL’ye çıkardı. Haliyle işçi emeklisine sıcak bir mesaj verdi.
Asgari ücretin, bugünkü değeri ne idi?
1978’de; asgari ücret, brüt 3.300 TL idi. Altın karşılığı ise 28 gramdı. Bugün; asgari ücret, brüt 1.777 TL; altın karşılığı da 12 gram. Haliyle altın karşılığı üzerinden gidildiğinde, bugünün 4.172 TL’na tekabül ediyordu.
İş Barışı
3 Şubat 1978’de; DİSK-TÜRK-İŞ ve MESS, zam ve yeni hükümete bir şans vermek için anlaşmaya vardı. Haliyle metal iş kolunda, Şubat 1977’den beri devam eden grev ve lokavt son buldu. Ardından firmalar, 185 ürüne zam yaptı.
IMF’nin Kredi Musluğunu Açması
15 Şubat 1978’de; IMF ile Eylül 1977’den beri devam edan uzlaşmazlık, anlaşma ile son buldu. Öyle ki IMF; Demirel hükümetinin Eylül 1977’de yaptığı % 10’luk devalüasyonu az bulmuş, % 30’luk bir devalüasyonu daha gitmesini şart koşmuştu.
Zaten IMF ile anlaşma dışında, yapılacak fazlaca bir şey de yoktu. Zira döviz rezervi; o yılların en düşük seviyesi olan 450 milyon dolara düşmüş, ihracat gelirleri ise ancak petrol ödemelerini karşılayabilecek bir seviyede kalmıştı. Bu da; mutlaka, bir dış krediyi gerekli kılıyordu.
Almanya’nın 130 milyon Marklık bir krediyi açması, IMF’nin kredi musluğunu açacağı mesajını verdi. Ardından Dünya Bankası; 350 milyon dolar, üç ABD bankası da; iki milyar dolar kredi açmayı kabul etti.
Romanya İle Ticaret ve Yatırım Anlaşması
15 Şubat 1977’de, Romanya ile takasa dayalı bir ticaret ve yatırım anlaşması yapıldı. Ardından TPAO; Kerkük petrolünü işlemeyi amaçlayan, takasa dayalı ticaret ile ödenecek olan, Romanya kredi ve teknolojisiyle, 5 milyon ton/yıl ham petrol işleme kapasiteli, Kırıkkale Rafine tesisinin yatırımına girişti.
Döviz Çıktısını Azaltıcı Tedbirler
Turizm amaçlı yurtdışı çıkışlar; iki yılda bir şeklinde sınırlandırıldı, geçen yılda hacca gidenlerin bu yılda gitmemesi kararlaştırıldı, yabancı kaynaklı eşya satışı yasaklandı. Gümrük kontrolleri arttırılırken, kaçak eşya satan Amerikan pazarları kapatıldı.
Libya’nın Petrol Desteğini Arttırması
Yakıt yokluğu nedeniyle Samsun Azot Fabrikası-Ünye Çimento Fabrikası gibi bazı fabrikalar, üretimi durdurmak zorunda kaldı.
Libya, 2 milyon ton daha fazla petrol vererek, devam eden desteğini sürdürdü. Buna karşılık Kerkük-Yumurtalık boru hattıyla bağlı olduğumuz, Irak ise ilgisiz kaldı.
Mart 1978 Devalüasyonu
IMF ile varılan uzlaşma sonucu; 1 Mart 1978’de, TL’nin % 30 oranında devalüe edilmesi kararlaştırıldı. 1 Dolar; 19,25’den 25TL’ye, 1 Mark; 8,60’dan 11,50 TL’ye çıkarıldı. .