Safter TANIK
1989’a gelinmesine rağmen; Arjantin, Brezilya, Bolivya, Şili, Kolombiya, Ekvator, Nijerya, Meksika, Filipinler, Peru, Uruguay, Venezuela, Yugoslavya, Fildişi Sahilleri ve Fas olmak üzere 15 ülkenin dış borç sorununa bir çözüm getirilemedi. Buna; Kosta Rika ve Jamaika gibi iki ülke de dâhil oldu.
Brady Planı
Mart 1989 da ABD hazine bakanlığına getirilen Nicholas Brady’e göre; “Çok borçlu ülkelerin uluslararası ticari bankalar ile olan anlaşmazlığı, sorunun çözümündeki en önemli engeldi. Buna çözüm getirilmeden de çok borçlu ülkelerin dış borç sorunu çözülemezdi.”.
Brady; çok borçlu ülkelerden her birinin borç ve kaynakları itibariyle ayrı-ayrı ele alınmasını öngören, uluslararası ticari bankaların alacağının tahsili ile borçlu ülkelerin borcunu normal bir seviyeye düşürmeyi hedefleyen bir plan ortaya koydu.
Çözüm Şekli
Plan, gönüllülük esası ile borç indirimine dayanıyordu. Tarafların bunu kabul etmesi halinde, alacaklı taraf; mutabakata varılan bir borç indirimine gidecek, borçlu taraf ise; alacaklıya tercihine göre ABD hazine garantili devlet tahvili ya da nominal değer üzerinden tekrar satın almak kaydıyla bir kamu şirketinin hissesini devredecekti.
Plana “Evet” Diyen Ülkeler
Brady Planı; başta Meksika olmak üzere Brezilya, Arjantin, Venezuela, Kolombiya, Şili, Peru, Ekvator, Bolivya, Uruguay, Nijerya, Tunus, Fildişi Sahili, Yugoslavya ve Filipinler tarafından kabul edildi.
Planın Doğurduğu Sonuçlar
1989’da; plana “evet” diyen ülkelerin, uluslararası ticari bankalara olan borcu; 300 miyar dolardı.
Plana “evet” diyen ülkeler; anlaşma sonucu, 100 milyar dolarlık bir borç indiriminden istifade etti. Borçlarının bir kısmı ise IMF ve Dünya Bankası kaynaklı kredilere dönüştü.
Plana “evet” diyen ülkeler; uluslararası ticari bankalara, nominal değer üzerinden tekrar satın almak kaydıyla borç karşılığı devrettiği kamu şirketleri hisselerini bir daha satın alamadı.
Plana “evet” diyen ülkeler; IMF ve Dünya Bankası ile ABD’nin kıskacına girdi, kamu şirketlerini-doğal kaynaklarını-ihracat bedelini rehin olarak verirken, “özelleştirme” adı altında da bunları satmak zorunda kaldı.
Plana “evet” diyen ülkeler; liberal ekonomik politikalar ile birlikte, yeni bir borç batağına girdi.