Fazıl ÇETİNER
“Parlamenter Sistem mi?” yoksa “Başkanlık Sistemi mi?” tartışmalarının devam ettiği şu günlerde insanın aklına ister istemez, “Bu değişimi daha önce yapmış bir ülke var mı? Varsa sonuç ne olmuş?” sorusu geliyor.
Eski adıyla Seylon olarak bildiğimiz Sri Lanka 1978 yılında sistem değiştirerek parlamenter sistemden Fransız Modeli yari- başkanlık sistemine geçmiş. Demokrasinin olmazsa olmazı olan “güçler erkini” koruma ve kontrol görevini yürüten cumhurbaşkanı yürütmenin başına getirilmiş.
1978 yılında başkanlık sistemine geçen Sri Lanka doğal olarak iki partili sisteme dönmüş; Muhafazakar (United National Party) Ulusal Birlik Partisi ve liberal (Sri Lanka Freedom Party) Sri Lanka Ozgurluk Partisi.
1978 den 1994 yılına kadar muhafazakar Ulusal Birlik Partisi seçimlerden galip çıkmış. Onaltı yıl süre ile muhafazakar partili başkanlar ülkeyi yönetmiş.
1994 seçimlerinde Sri Lanka Özgürlük Partisi ilk defa seçimlerden zaferle çıkmış ve bu üstünlüğünü halen sürdürmekte.
Muhafazakarların 16 yıllık üstünlüğüne karşın liberaller 22 yıldır seçimlerden galip çıkmış ve Liberal Partinin bu üstünlüğü daha kaç yıl süreceği ise belli değil.
***
Ancak 2015 seçimlerinde şaşırtıcı bir şey olmuş; seçim sonucunda başkanlık koltuğuna oturan Sri Lanka Özgürlük Partisi’nden Maithripala Sirisena’nın teklifi ve parlamentonun desteği ile Sri Lanka Anayasası’nın 19/a fıkrası değiştirilerek “başkanın yetkilerinin kısıtlanması” kararı alınmış.
Böylece, Sri Lanka’da 1978 yılında başlayıp 2015 yılında sona eren 37 yıllık başkanlık macerası sona ermiş ve 1972 yılındaki parlamenter sisteme geçme kararı alınmış.
***
Sri Lanka ile Turkiye’nin bir benzerliği var mı?
Bu 37 yıllık surede Sri Lanka’da neler oldu?
Sri Lanka’nin da bizde olduğu gibi bir “Terör Sorunu” vardi. Meşhur Tamil Tigers/Tamil Kaplanları.
Sri Lanka halkının çoğunluğu %74 Budist-Sinhala, % 18 Hindu-Tamil, %8 ise Müslüman etnik gruptan oluşur.
Sri Lanka Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını kazandıktan sonra sonra kendi anayasasını hazırlamış ve resmi dili Sinhala olarak kabul etmiş. Bu adım Tamiller tarafından olumlu bulunmamış. Ancak büyük bir ayaklanma da olmamış.
Tamil etnik grubun bir kısmı komşu Hindistan sınırları içinde yaşar. Önceleri Tamiller’e silah ve lojistik destek sağlayan Hindistan Sri Lanka ile yapılan anlaşma sonucu bu desteği kesmiş ama sorun bitmemiş.
ABD dahil toplam 32 ülke Tamil Kaplanları’nı Terörist grup olarak kabul etmiş. Tamiller aşırı Marksist gruplarla birlikte hareket ettiğinden ABD hiçbir zaman Tamiller’e destek vermemiş. Aksine ABD 2009’daki Tamiller’e karşı yürütülen büyük operasyon öncesi Sri Lanka hükümetine operasyon için gerekli silah ve muhimat ihracatını yapmış.
2009 daki buyuk operasyona kadar, güvenlik güçleri Tamil Kaplanları’na sayısız operasyon düzenlemiş, 4 defa barış görüşmeleri yapılmış ama sonuç alınamamış.
2002 yılındaki Norveç’in başkenti Oslo’da yapılan barış görüşmelerinde karşılıklı yumuşama olsa da 2005 yılında Sri Lanka dışişleri bakanı Lakshman Kadirgamar’a düzenlenen suikast sonunda olaylar yeniden tırmanmış.. 2009’daki büyük operasyonla Tamil Kaplanları tamamen bertaraf edilerek, liderleri Vellupillai Prabhakaran öldürülmüş.
1983’lerde % 18 olan Tamil nüfusun büyük kısmı ülkeyi terketmek zorunda kalmış ve Tamil nüfusu şimdilerde %9 seviyelerine inmiş.
…
Başkanlık sistemine geçiş ile Tamil sorunu arasında direkt bağlantı kurmak zor olsa da başkanlık sistemi ile birlikte muhafazakar parti dönemindeki Tamilleri sindirmeye yönelik baskıcı tutumun durumu kötüleştirdiğini savunanların sayısı az değil.
1978 yılında başkanlığa geçişten 5 yıl sonra 1983 yılında Sri Lanla’da iç savaş başlamış. İç savaşta sadece Tamiller ile Sinhalalar arasında değil muhafazakarlar ile aşırı sol gruplar arasında çatışmalar yaşanmış. Mesela “Janatha Permukthi Peramuna” adli aşırı sol Marksist grup Tamiller ile birlikte hareket etmiş.
1983 yılında başlayıp, 2009 yılında sona eren “iç savaş” Sri Lanka’ya cok pahalıya mal olmuş;
- 100,000 den fazla Sri Lankalı hayatını kaybetmiş
- Milyonlarca Sri Lankalı yerinden yurdundan olmuş
- İki devlet başkanı, 9 bakan ve yüze yakın milletvekili suikaste kurban gitmiş.
(21 May 1991 Rajiv Gandhi Hindistan eski başbakanı Tamil Kaplanları tarafından canlı bomba saldırısı ile öldürüldü,
1 May 1993 Ranasinghe Premadasa, Sri Lanka Devlet Başkanı aynı şekilde Tamil canlı bomba saldırısı ile öldürüldü.)
- 4’ü büyük şehir olmak uzere 20 belediye başkanı, yüzlerce siyasetçi, tanınmış kişi, emekli subay suikaste kurban gitmiş.
- İnsan hakları ihlalleri yaşandı
- Havalanı, merkez bankası başta olmak üzere ülkenin çeşitli merkezleri bombalanmış, ülke harabeye dönmüş,
- 37 yıl süre ile halk terör korkusu ile yaşamış.
- Ekonomi bozulmuş, işsizlik had safhaya ulaşmış..
***
Ancak herşeye rağmen Sri Lanka halkı bu zorlukların üstesinden gelmiş; terör sorunu hemen hemen sona ermiş, yeniden milli birlik ve beraberlik çağrısı ile halk kucaklaşmış.
Ve 37 yıldır yürürlükteki anayasanın ilgili maddesi değiştirilerek başkana verilen yetkilerin sınırlandırılmasına, tekrar 1972 anayasasına, yani parlamenter sisteme dönülme kararı alınmış.
***
Sri Lanka örneğinden almamız gereken dersler;
- Daha fazla güç, daha fazla baskı getirir ancak baskı ile sosyal-siyasal sorunlar çözülemez.
- Başkanlık sisteminde başkan ilelebet muhafazakar partiden çıkacak öngörüsü doğru değildir…