Bülent Vedat AYDEMİR
1787-1792 SAVAŞLARI
Kafkaslar:
Osmanlı devleti, XVI. Yüzyılın ortalarına kadar Kafkaslarda herhangi bir siyasi ve askeri faaliyette bulunmamıştı.
Rus’lar 1552’de Kazan’ı, 1553’da Astrahan’ı işgal ettikten sonra, Kafkas halklarının Moskova aleyhine birleşmelerini önlemek için, bölgede hüküm süren Kral ve Prenslerin aralarını açma ve çatışma çıkarma politikası izlemeye başladı.
Rusya’nın bir başka hedefi, din birliği politikası uygulayarak Hıristiyanlığı benimsemiş olan Gürcistan Krallığını himayeleri altına almaktı.
Kafkasya’daki etkili Rus siyaseti II. Katerina döneminde başlamıştır. Katerina Osmanlı Devletine karşı yürüttüğü siyaset gereği, Kafkasya’da bir savaş çıkarmaya çalışıyordu. Kuzey Kafkasya’daki Müslümanların siyasi ve askeri direncini kırmak ve Gürcistan’ı ilhak etmek isteyen Çariçe, Kuban ve Terek bölgelerindeki askeri birliklerine takviye güçler yollamaya başladı.
1779 yılında Çerkez kuvvetleri ile Rus’lar arasında çatışmalar başladı. Ruslara ağır kayıplar verdiren Çerkezler, Rusları tek başlarına Kafkasya’dan atacak güce sahip olmadıklarını anladılar ve dışarıdan yardım aramaya başladılar. Çerkez kabile liderleri bu yardımın, tüm Müslümanların Halife’si olan Osmanlı padişahından istenmesine karar verdiler.
Osmanlı padişahı I. Abdülhamit yardım talebine olumlu cevap verdi ve Gürcü asıllı Ferhat Ali Paşa’yı, üç yüz yıldır Osmanlı toprağı olan ancak ihmal edilen Soğucak’a vali olarak gönderdi. Ferhat Ali Paşa kısa sürede başarılı imar faaliyetlerinde bulundu. Çerkez, Abaza ve Noyan kabilelerinin Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarının sağlanmasıyla da Osmanlı Devlet’i bu bölgede Rus’lara karşı bir savunma hattına sahip oldu.
İran’ın istilacı hareketlerinde çekinen Gürcistan Kralı’nın Ruslardan yardım talebinde bulunması II. Katerina’nın iştahını kabarttı. Bu talebi hemen kabul eden Çariçe, vakit kaybetmeden Gürcistan’a bir ordu gönderdi. Rus ordusu 1783’de Tiflis’e girdi. Daha sonra iki devlet arasında imzalanan antlaşma ile Gürcistan Rusya’nın koruma ve himayesi altına alındı.
Rusların Kırım’dan sonra Gürcistan’da da hâkimiyet kurması Osmanlı Devleti’ni ve bölge halklarını üzerinde ciddi endişelere yol açtı.
Bölgedeki Azerbaycan, Dağıstan ve Tebriz hanları, Rusların İslâm hanlıklarını ortadan kaldırmaya niyetlendiklerini anladılar ve Ruslara karşı birleşerek Osmanlı Devletinin yanında olduklarını ve savaşa hazır olduklarını beyan ettiler.
Rusların kafkaslardaki işgalci politikaları; sulh anlaşmasına rağmen aşırı talepleri, Rumların yoğun olduğu bölgelerdeki Rus Konsoloslarının Rumları tahrik etmeleri ve Rusya adına istihbarat toplamaları, Avusturya İmparator’u II. Josef’le gövde gösterisi yaparcasına Kırım’daki buluşmaları ve bu iki devletin burada Osmanlı’yı parçalamak için aldığı kararlar, barışı korumak için bir hayli zorlanan Osmanlı Devleti’nin tahammül sınırlarını bir hayli zorlamaktaydı.
Rusların Varna’ya bir konsolos atama talebi bardağı taşırdı. Osmanlı bu talebi reddetti ve Rusya’ya altı maddelik bir ültimatom verdi ardından 1787 Ağustos’unda Rusya’ya savaş açıldı. Durumu öğrenmek isteyen Rus Elçisi ve beraberindeki heyet Yedikule zindanlarında gözetim altına alındı.
1.Katerina savaş ilanından hiç endişelenmedi. Her türlü hazırlıkları yapmıştı ve bu günleri bekliyordu.
Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya savaş ilan etmesinden yaklaşık altı ay sonra, Avusturya, Rusya’nın müttefiki olarak, Osmanlı’ya savaş ilan edeceğini duyurdu ve İstanbul’daki elçilik heyetini geri çekti. Osmanlı Devleti Avusturya imparator’u II. Josef’in savaş ilan edeceğini hiç beklemiyordu. Osmanlı Avrupa’daki veraset savaşları sırasında Avusturya’nın içinde bulunduğu zor durumdan faydalanmak istememiş ve savaş açmamıştı.
Avusturya’nın bu kararı Askeri ve ekonomik açıdan hiç de iyi olmayan Osmanlı Devleti’ni çok zor durumda bırakmıştı. Küçük Kaynarca Antlaşmasının açtığı derin yaralar henüz iyileşmemişti. Şimdi ise Rusya’nın yanında bir de Avusturya ile savaşacaktı.
Savaşın ilk çatışmaları Nisan 1788’de Osmanlı ve Avusturya kuvvetleri arasında başladı. Osmanlı askerleri çeşitli yerlerde yapılan çatışmalarda Avusturya birliklerine ağır kayıplar verdirdiler. Eylül 1788’de ise Sebeş bölgesindeki büyük çatışmada Avusturyalılar ağır yenilgiye uğradılar. Hatta İmparator II. Josef esir düşmekten son anda kurtuldu.
Sebeş savaşından sonra bir araya gelen Osmanlı paşaları Anlamsız bir kararla daha ileri gitmekten vazgeçtiler ve kış aylarını geçirmek üzere Şumnu’daki kış karargâhına çekilme kararı aldılar. Bu karar bozgun halindeki Avusturya ordusuna can suyu gibi geldi. Kısa sürede toparlandılar ve kaybettikleri yerleri geri aldıkları gibi Bosna’ya da girdiler. 1789 Eylül ayında Belgrat Kalesini aldılar.
Osmanlı Devleti ile Prusya arasında başlatılan ittifak görüşmelerinin olumlu sonuçlanması ve ittifak anlaşmasının imzalandığı sıralarda Avusturya imparatoru II. Josef’ 1790 yılında öldü. Yerine II. Leopold İmparator oldu. Yeni İmparator savaşa son vermek için harekete geçti. Prusya ile ittifak yapan Osmanlı ile yalnız başına antlaşma imzalanamayacağını anlayınca Yerköy’de Osmanlı ordusuna saldırdı. Bu saldırıda Avusturya askerleri büyük bir bozguna uğradı.
Rusya cephesinde ise Osmanlı orduları ağır yenilgiler aldılar, Yaş, Hotin ve Özi kaleleri Rusların eline geçti. Rusların Özi kalesinde onbinlerce müslümanı katletmesi haberine çok üzülen Sultan ı. Abdülhamit 7 Nisan 1789’da vefat etti. Yeni Sultan III. Selim harbe devam kararı aldı. Osmanlı ordusunun ağır kayıpları III. Selim zamanında da devam etti. Ruslar Bender, kili ve Anapa kalelerini ele geçirdiler.
Disiplinsiz başıboş yeniçerilerinin firar olayları, itaatsiz davranışları, yeteneksiz komutanlar, koordinasyon eksiklikleri ile Rus ve Avusturya ordusunun üstün silah güçleri Osmanlı’ya pahalıya mal olmuştu.
Osmanlı 22 Ağustos 1791’de Avusturya ile Ziştovi, 10.Ocak 1792’de ise Rusya ile Yaş anlaşmalarını imzaladı. Bu antlaşmalar ile Avusturya Belgrat ve Hotin’i Osmanlı’ya iade etti. Özi kalesi ve çevresi Ruslara bırakıldı ve Dinyester nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi.
Özi kalesi ve çevresini alan Ruslar hiç vakit kaybetmeden Sivastopol ve Keson’da deniz üsleri kurdular ve Karadeniz donanması inşasına başladılar.
Artık Rusların Karadeniz ve Boğazlar üzerindeki tehdidi daha da güçlenmişti.
(4.bölümün sonu)