Vedat Bülent AYDEMİR
ÇAR I. PETRO (BÜYÜK VEYA DELİ) DÖNEMİ
17 yaşında iken 1694’de bir saray darbesi ile tahta çıkan I. Petro, 1696’da annesinin ölmesiyle tek başına tahtın sahibi oldu.
Çar I.Petro (Büyük Petro) küçüklüğünden beri Rus devletini genişletmeyi ve bir Dünya gücü yapmayı düşünüyordu. I.Petro, sadece kara gücüyle büyük ve güçlü bir devlet olunamayacağını anlamıştı. Güçlü bir donanma oluşturmak ve ticareti genişletmek için sıcak denizlere inmek istiyordu. Hedefi ise Baltık denizine hâkim olmak ve Akdeniz’e ulaşabilmek için Karadeniz’e inmekti.
Çar I. Petro denizlere inme politikasını Osmanlı üzerinden uygulamaya başladı. Ancak Petro’nun asıl amacı Karadeniz’den sonra Boğazları da ele geçirmekti. Ana ticaret yolu olan Akdeniz’e çıkabilmek için Boğazlarında kontrol altına alınması gerekiyordu. Bunun içinde Osmanlı Devleti’ni yenmek hatta ortadan kaldırmak gerekiyordu. Petro’dan sonra tahta çıkanlar da bu hedeften hiç vazgeçmemişler ve bu politikayı aynen sürdürmüşlerdir.
Ruslar 1695 tarihinde, iki yüz bin kişilik büyük bir orduyla, aynı anda, Azak kalesine ve Özi’ye saldırdılar ve 1696’da Azak kalesini aldılar.
Bu sırada İttifak devletlerinin diğer üyeleri ile Osmanlı Devleti arasında barış görüşmelerinin başlaması Rusya’nın bütün planlarını bozdu ve 1700 yılında İstanbul antlaşması imzalandı.
Rusların Osmanlı’lara karşı kazandığı ilk zafer belgesi olan bu antlaşma ile Azak kalesi ve Karadeniz’de geniş bir sahil şeridi Ruslara bırakıldı, Rusların İstanbul’da daimi bir elçi bulundurması kabul edildi ve Ruslarla ilk kez diplomatik ilişkiler kuruldu.
Çar I. Petro Baltık Denizinde de hâkimiyet sağlamak için 1709 yılında İsveç ile büyük bir savaşa girdi. İsveç’in yenilgisi ile sonuçlanan bu savaştan sonra sonra İsveç Kralı XII Karl (Demirbaş Şarlken) ve yaklaşık beş bin Kazak’la birlikte Osmanlı’ya sığındılar.
Zafer sarhoşu olan ve ölçüyü fazlasıyla kaçıran Çar I.Petro, Rus’ların Osmanlı Büyükelçi’si Tolstoy vasıtasıyla (Ünlü Rus Yazar Lev Tolstoy’un Dedesi) Padişaha bir Ültimatom vererek İsveç kralı ve kazakların kendilerine teslim edilmesini istemişti. Sultan III. Ahmet bu isteği şiddetle reddetti. Bunun üzerine Rus’lar Osmanlı’ya savaş ilan etti ve Çar I. Petro orduya bizzat kumanda etmeye karar verdi.
Çar sefere çıkarken, 16 yaşındayken İsveçli bir borazancı askerle evlenen, daha sonraları değişik üst düzey Rus komutanlarının metresi olan, Protestanlıktan Ortodoksluğa geçerek mezhep değiştiren, İsveçli borazancının nikâhlı eşi iken gizli bir nikâh kıydığı I. Katerina’yı da beraberinde götürmüştü.
Petro’nun maksadı Osmanlı’ya karşı büyük bir zafer elde ettikten sonra, Muzaffer bir komutan edasıyla I. Katerina’yı imparatoriçe olarak saraya yerleştirmekti.
9 Temmuz 1711 tarihinde Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Prut nehri civarındaki Rus ordusuna karşı büyük bir saldırı başattı. Ruslar çok büyük kayıplar vermişlerdi. Osmanlı Kuvvetleri, aralarında Çar I. Petro’nun da bulunduğu Rus kuvvetlerini Prut bataklığında sıkıştırmışlardı. Acınacak durumda kalan açlık, susuzluk ve hastalıktan kıvranan Rus Ordusu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.
Çok korkan ve panikleyen Çar I. Petro sulh teklifinde bulundu. Kırım Hanı ve İsveç Kralının itirazlarına rağmen, Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa sulh teklifini kabul etti.
Rus Milliyetçisi, yazar, Şirokorad’ın anlattığına göre;
“Çar sulh teklifinde; zapt edilen tüm şehirleri terk edeceğini, Baltacı Mehmet Paşa’ya 150,000 ruble, diğer komutanlara da 80,000 Ruble vereceğini vaat etmişti. Ancak bu parayı anında ödeyemeyecekti. İşte tam bu sırada Katerina devreye girdi. Ordudaki bütün parayı topladı, ayrıca on binlerce altın ruble değerindeki bütün mücevheratını verdi.
Bazı söylentilere göre de Baltacı ve Katerina, Prut ovasında büyük bir aşk yaşıyorlardı. Gizli dizli buluştukları dahi iddia edilir.”
Daha geçerli olan görüşler ise, Osmanlı’nın Rusya gibi İsveç’in de güçlenmemesi dolayısıyla bu iki devlet arasındaki savaşın devam etmesini istemesi ve firari olaylarının çoğalmasından dolayı yeniçerilere güvenmeyen Baltacı’nın barış teklifini kabul etmesidir.
Antlaşma sonrasında Osmanlı Padişahı III. Ahmet, Baltacı’yı görevinden aldı. Baltacı Sürgün hayatı yaşadığı Rodos adasında idam edildi.
1711 yılında Prut anlaşması imzalandı ve bu anlaşma ile Çar I. Petro Rus ordusu ile birlikte serbest bırakıldı. Ruslar Azak kalesini Türklere geri verdi, Çar ve ordusu serbest bırakıldı. Ruslar Güneyden denize açılma faaliyetleri boşa çıkmış, Karadeniz’e çıkış yolu bulamamıştı.
Karadeniz’den umduğunu bulamayan ve Osmanlı’larla yeni bir savaşa girmeyi göze alamayan Çar I.Petro Baltık denizine ulaşmak için İsveç’le savaşa girdi. Savaş sonunda, Ruslar Baltık denizine ulaşmış ve Doğu Avrupa’nın en güçlü devleti olmuştu. Aynı yıl Çar I.Petro kendini imparator ilan etti.
Bu savaşlar neticesinde Rusya kuzeyden Baltık denizi ile Avrupa’ya açılan bir kapıya sahip olmuştu ama Karadeniz’den Güneye çıkış yolu bulamamıştı.
Çar I.Petro’nun 1725 yılında ölümünden 1739 yılına kadar Osmanlı ile Ruslar arasında fazla gerginlik yaşanmadı.
(2. Bölümün sonu)