Atilla ÇİLİNGİR
‘’Hala yaşayabiliyorsak bu vatan topraklarında hür ve özgür, onlara borçluyuz bunu. Tarih sayfaları hep böyle tanıdı, bundan sonra da böyle tanıyacak onu…’’
Değerli okur, kaleme aldığım aşağıdaki olay; kimi Amerikan patentli filmlere konu olan hayali bir senaryo değildir…
Bu olay; ülkemizin güvenliği, vatanımızın bölünmez bütünlüğü uğruna; Suriye sınırlarının ötesinde DEAŞ kelle avcılarıyla, P.K.K’sıyla, diğer terör örgütleriyle amansız bir mücadelenin, savaşın içinde olan Kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz arasında yaşanmıştır.
Bu olay; vatanına sevdalı Türk askerlerinin, onların cesur komutanlarının, kısacası savaş meydanlarının ‘’Mehmetçik’’ adıyla tanıdığı yiğitlerimizin, EL BAB denen bölgede tarih sayfalarına kazıdığı yaşanmış bir kahramanlık öyküsüdür.
İşte gazete manşetlerine düşen o kahramanlık öyküsü:
‘’Tarih 29 Aralık 2016, saatler 18.00’i gösteriyor…
DEAŞ/IŞİD militanlarının kökünü kazımaya yeminli kahraman ordularımızın en gözü pek yiğitleri ‘Bordo Bereli Komandolarımızın’ bulunduğu bölgeye; bu alçak terör örgütünün katilleri ellerindeki silahların tamamıyla, zırhlılarıyla, bomba yüklü araçlarıyla, vücutlarına sarıp, sarmaladıkları bombalarla canlı katillerini de kullanarak; büyük bir baskın harekâtı gerçekleştiriyorlar…
İlk şaşkınlığın atlatılmasının hemen ardından, tarihe yeni bir kahramanlık destanı daha yazıyor o yiğit evlatlarımız.
Bir M-60 tankımız bulunduğu mevziden ileri çıkarak; bu katiller sürüsünü durdurmak adına hedef gözetmeden atışa başlıyor. Ama ne çare ki; bu tankımızla birlikte, içindeki kahraman mürettebatı, kısa bir süre sonra, terör örgütünün elinde bulunan ‘’Amerikan yapısı TOW tanksavar silahı’’ ile vuruluyor.
Ancak tank komutanı genç Teğmen, emrindeki askerlerimiz pes etmiyorlar, ağır yaralı olmalarına rağmen savaşmaya devam ediyorlar.
Ardından ikinci bir TOW ile daha vuruluyorlar. Birliğin tabur komutanı genç Teğmene ‘Tankı tahliye et’ emri veriyor. Ama o genç Teğmenin verdiği yanıt; tam da Türk Askerine yakışacak nitelikte oluyor:
‘Biz bırakırsak, arkada kimse sağ kalmaz.’
Tanktan çıkmıyorlar, o kelle avcılarıyla savaşmaya devam ediyorlar.
Sonra bir TOW daha isabet ediyor o kahramanların bulunduğu tanka… Ama yine savaşmaya devam ediyorlar. Ancak tankta atış imkânı kalmayınca; mürettebatın tamamı, yaralı olarak tahliye ediyor tankı.
Bitmedi…
Bu kahramanlığı izleyen diğer bir tankımız, bu tankımızın yanına yanaşıp, onların bıraktığı yerden görevi teslim alıyor, tankın komutanı da, genç bir Astsubayımız. O ve tanktaki Mehmetçiklerimiz, o alçaklar sürüsünü birliğinden uzak tutmak adına savaşmaya devam ediyor.
Ama O katiller sürüsü ellerinde bulunan ‘’USA yapımı tanksavar silahlarıyla’’, bu tankımızı da vuruyor…
Vurulan tankın terk edilmesi, yaralılarımızın tahliyesi için emir verilen tank komutanı genç Astsubayımızdan da aynı kararlı ses yükseliyor:
‘’Ben de ölürüm ama çıkmam.’’ Savaşa yaralı, yaralı devam ediyorlar…
Her iki tankımız da, tam beş tanksavar TOW silahıyla vuruluyor. Her bir TOW silahı da USA patentli…!
En nihayetinde, bu katiller sürüsüne ağır bir zayiat verdiriliyor, DEAŞ katilleri püskürtülüyor. Birliğin Tabur Komutanı ise şunları söylüyor:
‘Manzarayı görmeliydiniz. DEAŞ’ın onlarca bombalı aracı, zırhlı araçları, canlı bombaları; bu iki tank ve içerisindeki bu kahramanlar sayesinde tamamen imha edildi.
Bir tane bile sağ kalan olmadı. 100’den fazla terörist, önümüzdeki düzlükte cansız yatıyor. Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı.’’
2016’nın bitmesine 48 saat kala sınırlarımızdan kilometrelerce uzakta yaşanan bu olayda; Allaha şükürler olsun ki, şehidimiz yok, yaralı 10 askerimiz Kilis’te tedavi altında şimdi…
Gencecik bir Teğmen, genç bir Astsubay; emirlerindeki bir avuç Mehmetçikle, kendilerine verilen vatan görevini canları pahasına yerine getirerek; EL BAP’TA tarih sayfalarımıza yeni bir kahramanlık öyküsü daha kazıyorlar.
Büyük Türk Ulusunun, tarihe nice kahramanlıklarıyla damgasını vurmuş hamuru da budur işte.
Bu hamurun özü;
Vatanına, milletine, bayrağına sadakatle bağlılıklarıdır, iman gücünün savaş meydanlarına yansımasıdır, elleri kınalı yiğit evlatlarımızın korkusuz yürekleridir, komutanlarına olan güvenleridir, komutanlarının savaş becerileridir.
Anaların, babaların yiğitlerine gerektiğinde bu aziz vatan toprakları uğruna seve, seve can verilir öğütleridir.
Son vatan topraklarımız da, bu hamurun özüyle yoğrulmamış mıdır?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, silah arkadaşlarının önderliğinde verilen istiklal mücadelemiz, milletimizin bu eşsiz nitelikleriyle kazanılmamış mıdır?
Giderek artan terör olaylarıyla, devletimizi çökertmeye, milletimizi bir birine düşürmeye, vatan topraklarımızı bölüp parçalamaya yönelik tüm iç ve dış tehditler; hiç şüphe yoktur ki, yine bu hamurun özünden gelen benzer kahramanlıklar ile bertaraf edilecektir.
Türk milleti, o kendine has vatan sevdasıyla hiçbir düşmana, hiçbir terör örgütüne bundan önce nasıl boyun eğmediyse, bundan sonra da boyun eğmeyecektir.
15 Temmuz 2016’da yaşadığımız o alçak ihanet kalkışmasıyla, FETÖ alçaklığıyla kahraman ordularımızın geleneksel yapısını bozduklarını/bozulduğunu sanmak gafletine düşenler; kaynağı büyük Türk Milleti olan, binlerce yıllık şanlı mazisiyle tarihe damgasını vuran ‘Kahraman Ordularımızın, Güvenlik Güçlerimizin’ eksilmeyen gücü; ülkemizi sarmalamaya çalışan tüm terör odaklarını ezip geçmeye muktedirdir.
Gerek dünyanın çeşitli ülkelerinde, gerekse ülkemizde yaşanan bu alçak terör saldırılarının arkasında saklı duran üst akıl:
Özellikle Orta Doğu coğrafyasını yeniden şekillendirilmek istendiği bu süreçte; vatanımıza yönelik saldırıları; ‘Vekâletli Terör Savaşlarıyla’ yönlendirmektedir!
Savaşın vekâletçileri bilinen terör örgütleri, vekâleti verenler de; terörü destekleyen ağ babaları, yüzü olmayan ama adı belli kimi ülkelerdir…
2016 yılının geride kaldığı şu günlerde anlaşılan o dur ki!
2017 yılında da terör belası; içten ve dıştan ülkemizin bütünlüğüne, milletimizin birlik ve beraberliğine tehdit olmaya devam edecektir.
Teröre teslim olmamak, terör belasını el birliği ile savuşturmak; devletimizin çatısı altında yaşayan, bu vatan benimdir diyebilen her birimize düşen en önemli görevdir.
‘Ordularımızın, Güvenlik Güçlerimizin Kahraman Evlatları’ görevlerinin başında, dimdik ayaktadır. Yazılı, görsel basına düşen fotoğraflarında:
Yarı beline kadar karların içinde, dağlarda, tepelerde terör hainlerinin peşinde, sınır ötesinde EL BAB’da yaşanan kahramanlıklarıyla tarihe bir kez daha not düşen Mehmetçiklerimizin, yurdumuzun çeşitli bölgelerinde gece, gündüz demeden halkımızın can ve mal güvenliğini sağlamaya çalışan Polislerimizin göğsümüzü kabartan görüntüleri; Türk Milletinin en büyük güvenci ve moral kaynağıdır.
Böylesine kritik bir süreçten; ancak siyasetçisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, iş adamıyla, sanatçısıyla, bilim adamlarımızla, işçisiyle, sade vatandaşıyla; bu topraklar benim son vatanımdır, onu asla parçalatmam diyerek; tüm güçlüklere, dayatmalara, dış ve iç tehditlere el birliği ile karşı koyarak çıkabiliriz.
Ülkemizi yönetenler; böylesine bir birlikteliği sağlayabilmek adına her türlü çabayı göstermenin, bunu sağlamanın peşinde olmalıdırlar.
Kısır çekişmelerle, siyaseten hesaplaşmalarla, fikri kamplaşmalarla böylesine büyük bir tehditten kurtulabilmek mümkün olamaz.
Sadece ülkemiz değil, tüm dünya ‘’Vekâletli Terör Savaşının’’ tehdidi altındadır. Giderek büyüyen bu savaşın bölgemize, ülkemize yansımalarını önleyebilmek adına yüzü görünmeyen ama adı belli kimi ülkelere hak ettikleri yanıtı; sadece sözle, hamasi nutuklarla vermenin zamanı geçmiştir.
Artık terörün ardında olan ağ babalarına, DEAŞ’a silah yardımı yapanlara, mali destek sağlayanlara, verdikleri silah-lojistik desteği ile Orta Doğu operasyonları sırasında P.K.K’nın yan kuruluşu PYD, bu coğrafyada bizim kara gücümüzdür diyenlere..!
Avrupa’nın orta yerinde P.K.K çadırlarını kurdurup, örgüt propagandası yapmasına göz yumanlara, türlü terör örgütlerine yurt dışından siyasi/lojistik destek sağlayan kimi ülkelere karşısında:
Ülkemize yönelik terör saldırılarının önlenmesi, ülkemizin güvenliği, bölgedeki stratejik menfaatlerimiz için kararlıkla durmanın, uygulanması gereken yaptırımların zamanı gelmiştir…
Günümüz dünyasında, uluslararası ilişkilerde milletlerin ebedi dostlukları değil, ebedi menfaatleri geçerlidir.
Türk Ulusu 4 bin yıllık zengin tarihi birikimiyle, bin yıldan fazla bir süreden beri Anadolu topraklarındaki varlığı ile kendi menfaatlerini dahi göz ardı ederek, düşmanına dahi ebedi dostluk elini uzatmış bir millettir.
Ama uzatılan bu dostluk eline ihanet edenlere gereken yanıtı, dersi vermesini de bilmiştir.
Bu gerçeği görmezden gelenler; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş destanını bir kez daha okumalı, tarih sayfalarına kazınan gerçeklere bir daha bakmalıdır.
Unutulmamalıdır ki;
Günümüzde ülkemizi kendi menfaatleri doğrultusunda terör kıskacına alanların, milletimizin birlik ve beraberliğine kast edenlerin; milletimizden alacakları yanıt da, ders de, istiklal savaşımızda aldıklarından farklı olmayacaktır.