Hasan Külünk
En kısa tanımı “milleti sevmek” olan milliyetçilik, öncelikle milliyetçilerin birbirini sevmesini bilmeyi ve becermeyi gerektirmiyormu?
Üzüntü ile izlemekteyim ki Milliyetçiler uzun süredir yaşadıkları travmaların ve dönüşümlerin etkisiyle savruldukları vadilerde, vazgeçtim milleti sevmekten, birbirini sevmeği de unuttular.
Teşkilatlı bir taarruz zincirinin faaliyetleri sonucu içine düşülen bu kaostan behemahal çıkış yollarını bulmak zorundayız, bu görev de çoğu konularda olduğu gibi ak saçlı Türk milliyetçilerine düşmektedir.
Cemiyetin muhtelif kesimleri arasındaki kutuplaşma, ayrışma, gerilim ve düşmanlık ilelebet taşınamaz, sorgulanmalı ve aşılmalıdır.
Herkes eteğindeki taşları döküp ötekine sarılmaya hazırlanmalı, ayrılıklarla değil müştereklere atıf yaparak ilişkilerimizi sürdürmeği öğrenmek/uygulamak durumundayız.
Fikir ve düşünce üretemeyenler bir ömür boyu başkalarının belirlediği gündemi tartışarak oyalanmak zorunda kalırlar. Düşünüp üretenler ancak var olur, varlıklarını sürdürürler.
Enerjimizi, mesaimizi, diğer insanların eksik, kusur, hata, kast vb. davranışlarını tartışmakla geçirmekten hızla çıkmalıyız.
Bütün zamanımızı ve enerjimizi içinde bulunduğumuz duruma nasıl geldiğimizi tartışmakla geçirmek yerine -ki bu konuyu da asla unutmadan- daha iyi günlere nasıl gideriz? Veya daha kötü günlere gitmeği nasıl engelleriz? Sorularına cevap üretmekle geçirmeliyiz.
Baktığımız her yerde öncelikle iyi, güzel, olumlu şeyleri görmeli sonrada kötü, çirkin, olumsuz şeyleri yakalamalıyız.
Kazandıklarımız ve kaybettiklerimiz birlikte incelenmeli resmin tamamı gözden kaçırılmamalıdır.
Kaybettiklerimize vahlanarak içine düşeceğimiz karamsarlık girdabında kör olmaktansa her dem taze her dem yepyeni bir umutla, muhteşem geleceğimizin yollarına taşlar döşemeliyiz.