Hasan KÜLÜNK
16 Şubat 1969, henüz 14 yaşında lise birinci sınıf öğrencisiyim sahaflarda eski kitap karıştırmaktan dönüyorum, Fevzi Paşa caddesinde Fatih Camii hizasına gelmiştim ki mahallemizin (Şeyh Resmi Mahallesi) Pirinççi Sinan Ağa Kur’an Kursu hocası muhterem Rıfat Temel hoca ile karşılaştım. Selâmlaştık bana işim olup olmadığını sordu, olmadığını söyleyince “haydi Taksim’e gidelim komünistlere bugün iyi bir ders verilecek” dedi. İşin vehametini kavrayacak tecrübeden henüz mahrumdum, ama olan bitenlerle bir şekilde ilintili idim. Başkanlığını daha sonra aynı binada şehadete erişen rahmetli Mustafa Bilgi’nin yaptığı MTTB orta öğretim komitesine seminer dinleyicisi olarak üye olmuş ve üniversitelerde cereyan eden hadiseleri bir şekilde takip ediyor idim. Böylece Rıfat hocanın peşine takılıp Unkapanı – Şişhane üzerinden Taksim’e ulaştık.
Bu arada şunu belirtmeliyim, yürürken yolda gördüğümüz bir demir çubuğu yerden alıp belime kama gibi yerleştirdim. Taksim’e girince İsmet Paşa anıt kaidesinin yanına ilerledik. -Bu kaide İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde Taksim anıtına alternatif olarak hazırlanmış olup DP iktidarıyla beraber sadece kaidesi bırakılmış, daha sonra kaidesi de sökülmüştür.- Kaidenin etrafında bekleşirken Hoca birisinden aldığı 4*6 cm kâğıt Türk bayrağını bana verdi ve “kavga başladığı zaman birbirimizi tanımak için bunu yakana takarsın” dedi. Yakasında bayrak olanlar bizden olmayanlar onlardan oluyordu. Beklememiz ilerledikçe hem canım sıkılıyor hemde endişeleniyordum. Bir müddet sonra Hocadan ayrıldım Gümüşsuyu tarafına yürüdüm bir müddet de orada bekledikten sonra Dolmabahçe yönünde ilerleyip meydanı terk ettim.
Kabataş’a geldiğim zaman Dev Genç pankartları eşliğinde yürüyen kararlı ve gözü dönmüş üniversite gençliğini görünce olayın vehametini bayağı kavradım ve doğrusu ciddi olarak ürperdim.
Eve geldiğimde vakit hayli ilerlemiş, evimizde radyo bile yok, olan biteni ertesi gün gazetelerde okuyabildim. Tam bir facia ben iyi ki oradan erken ayrılmışım. Ölenler, yaralananlar, banka kepenklerine tırmananlar, tam bir kaos.
İlerde bu olayları ilmi namusla inceleyip dürüst tespitlerle geleceğe projeksiyon yapmak isteyecek araştırmacılara malzeme olur düşüncesiyle yaşadığım ve duyduklarımı not etmek istedim.
Daha sonra öğrendim ki bu olay zamanın içişleri bakanı Dr. Faruk Sükan’ın teşvikini almıştır.
Adalet Partisi GOP ilçe başkanlığı tarafından Küçükköy yolunda bir marangoz atölyesinde yaptırılan bir kamyonet dolusu sopa ile desteklenmiştir.
Gümüşsuyu tarafında üniversite gençliği rahmetli Ufuk Şehri öncülüğünde gelenleri karşılamış. MTTB ve MMB Mensupları kavgayı ilk yaşayanlar olmuş, sonrası at izi it izinde tam bir kaos, kargaşa ve ölümlü müdahaleler.
Sonraki yıllarda anladık ki çeşitli fikir grupları kaosa sürükleniyor, sonra çeşitli dış istihbarat timleri nokta operasyonları yapıp kalabalığın içinde kaybolup nokta vuruşlar yapıyor ve sonra firar ediyorlar.
Yapılan eylemler toplantıyı tertipleyen ve katılanların üzerinde kaldığı gibi domino etkisiyle bir dizi yeni olayların cereyan etmesine sebep oluyor.
Bunu erken yaşlarda fark ettiğim için bütün hayatım boyunca her karşılaştığım insana üretilmesinde katılımcı ve etkili olmadıkları hiçbir kararın uygulayıcısı olmamalarını telkin ettim.
İnsanların iradelerini hiçbir şartta devretmemelerini düşündüm ve paylaştım. Gerek normal siyasal hareketlerde gerekse olağandışı durumlarda/hallerde zuhur edecek zaruri/meşru/yasal silahlı siyasi faaliyet süreçlerinde daima yaygın istişare taraftarı oldum.
Çok kutsal, saygıdeğer duygularla devredilen iradelerin çok ucuz şahsi hesap ve menfaatler için dahi kullanılabildiğine erken yaşlarda şahit oldum, hiç kimse neden niçin sorgulaması yapmadan sonucunun neye/kime yaradığını görmeden irade devri asla yapmamalıdır.