İsmet BOZOĞLAN
Bir hafta önce, çadırlarda 6 yılını geçirmiş akrabalarımla beraberdim. Aralarında cephede, mücahit olan gençlerimiz ve gün görmüş büyüklerimizde vardı. Hatta analar bacılar öğretmen olanlar da vardı. Bu hafta 10.12.2016 günü İskenderun- Denizcilerde “Garip’in çadırında“ Yörük Türkmenleri ile birlikte sabah kahvaltısı ve Hatay Yörük Türkmen Çalıştayı’nda buluştuk. İki farklı grup, biri değneği yiyen, diğeri sayan desem biraz ağır olacak ama, inanın dilde dolaşan Türkmenlere karşı sahiplenme, yardımın gerektiği imaları var ama, devletin yaptığı yardımı çok gören, hatta köylerinden, bağ bahçelerinden toprağından uzaklaşmasını sanki oraları terk edenlere yükleme gibi bir ruh durumunu sezinledim. Belki yanılıyorum. Belki de Yörük Türkmen amcaoğullarımızdan çok daha farklı yaklaşım ve konuya sahiplenme isteğim beni böyle düşünceye itmiş olabilir. Tabii ki, misafirlerimizi Ensar – Muhacir ilişkisi içinde görenlerden özür diliyorum. Amcaoğlu, dediklerim daha sevecen, yaklaşım göstermesini beklerdim doğrusu.
Burdur M. Akif Ersoy Üniversitesi rektörlük binası salonunda gerçekleştirilen 1. Teke Yöresi Türk Boyları, Yörük Kültürü ve Amaçları Çalıştayı“ yapıldı. Türk Boyları Konfederasyonu genel başkanı Burdur Yörükler Kültür Araştırma Derneği Başkanı ERÇİN uyulması lazım gelen ilkeleri 12 madde olarak saydı. Bu saydığı maddelerden sadece biri “dünyada Türklere, Müslümanlara karşı yapılan zulümler karşısında duyarlı olarak gerekli tepkileri göstermektir “ şeklinde cümleler koymuşlardır. Halen ne gibi bir yardım veya müdahale yapacaklarına karar verememişlerdir. Aslında bu cümlelerde sıradan olduğu, bu çalıştaya Suriye Türkmenleri cemiyetlerinden, birini veya birilerini davet etmediklerinden anlaşılmaktadır.
Ben haksız değilim. Sıradan sokakta birilerinin “ Türk toprağından ayrılmaz. Bunlar alıştı, kene gibi devleti sömürmeye, vatandaş olmalarına karşıyız, AB den gelen yardımı dağıtan kuruluşlara isimlerini nüfustan almak durumda kalan kişilere 1500’er lira alıyorlar, vatandaş olup AK partiye oy verecekler gibi sözleri söylemelerinde bir sakınca yoktur. Adı büyük gerçekten saygı duyduğum, yıllarca gönlümde sevgisi olan bu günkü Yörük kardeşlerime, Suriye Türkmenleri’nin dününü ve bu güne gelişlerini anlatırken, hemen itiraz edip, yanlış, bilgi veriyormuşum havası yaratanlar, iktidara laf söyletmek istemeyen olarak görüyorum. Oysaki , bir partiyi tutmak ayrı şey. Soydaşının, ırkdaşının, amcaoğullarınızın dertleri ile dertleşmek o dertleri paylaşmak ayrı şeydir. Onun için gönlünde duyamıyorsa, olanı biteni, sırf siyası tarafçılığı için oturup olanları sağlıklı düşünme yerine, medyada konuşulan yazılan gibi anlamak, dolayısı ile verdiği kararda işin kolayına kaçmak gibi kolay yolu seçmelerine üzüldüm. Gönül koydum.
Sonuç olarak, her ay aynı çatı altında toplantı ve birlikte, beraberlik içinde olmak içime sinmiyor be amcaoğullarım. Özür diliyorum. Bu günlerde yanımızda olmayacaksınız, ne zaman olacaksınız. Ne zaman, gür sesle haykırdığınızda, ehli salip ordularını, bu gür ses karşısında durup düşünmesini sağlayacaksınız.
Bekliyoruz.