Bülent Vedat Aydemir
Atalarımız bizlere yaşanacak bir ülke bırakabilmek için yedi düvelle mücadele etmişler kanlarını dökerek gazi, canlarını feda ederek şehit olmuşlardır.
Onlar, yaşamak ve kendilerinden sonra gelen nesillerini yaşatmak için, ölümlerden korkmadılar, zulümlerden yılmadılar, kendilerinden sayı ve teknoloji bakımından daha güçlü olanlarla savaştılar.
Onlar ülkü sahibi insanlardı; kendi çıkarlarını ve zevklerini düşünmemişler, milletine inanmışlar ve yabancı ile işbirliği yapmamışlardı.
Onlar Türk milliyetçileriydi; Düşünceleri diğer ideolojiler gibi dışarıdan ithal edilmemişti. Üç bin yıllık tarihi tecrübemizden oluşan ve tamamen yerli olan düşünceyle hareket ediyorlardı. Onlar Türk’tü, Müslüman’dı. Bu ülkü etrafında işlerini yaparken gönülden ve inanmış bir yürek ile yapmışlardı.
Ülkemizde yaşayan yüzde onluk bazı oluşumlar gücenecek diye milli çıkar ve düşüncelerini söylemekten asla çekinmediler. Ülkenin yüzde doksanını oluşturan Türk milletinin istek ve çıkarlarına göre hareket ettiler ve cumhuriyeti kurdular.
Onlar yaptıklarının karşılığı olarak takdir edilmeyi beklemenin bencillik olduğunu gayet iyi biliyorlardı. Çünkü onlar Türk milliyetçileriydi; milletine bir hizmet yaparken, bunu beğenilmek için değil, görev bildikleri için yapıyorlardı.
Daha da önemlisi, yaptıkları hizmetin, adı sanı bilinmeyen ve toprak altında yatan binlerce şehitlerin yaptıklarının yanında pek küçük kaldığını bilmekteydiler.
Onlar Türk milliyetçileriydi; onlar yükselmek için değil, Türk milletini yükseltmek için mücadele etmişlerdi.
Onlar yabancı milletlere av olmadılar, zira milli benliklerini biliyorlardı.
Devletin de adını koymuşlardı. TÜRKİYE CUMHURİYETİ.
—
H.Nihal Atsız “ ne istediğimizi biliyoruz” başlıklı makalesinde “ bir millette millî ruh yükseklerde olduğu zaman onların arasına karışan yabancıların hiçbir etkisi olmaz. Millî ruh, herhangi bir yabancılığı eritir. Fakat millî ruh zayıflayınca, yabancılara hayranlık başlayınca her şey allak bullak olur. Milliyet inkâr edilir. İnsanlıkla hiçbir ilgisi olmayan çıkarcılar insaniyetçi kesiliverir. Her türlü konfor ve rahat içinde yaşayan milyoner çocukları, bu konfor ve rahatın zerresini dahi feda edemezler” diyerek kendi milletinin düşmanlarına hayranlık beslemenin, onların davalarını gütmenin ve kendi kültür ve mazisini inkâr etmenin de hainlik olduğunu söyler.
Katılmamak mümkün mü?
Gerçekten de yakın tarihimizde hatta günümüzde bazı gençlerimizin kendi kültürlerini ve tarihlerini bilmediklerini, yabancı kültürlerle yetiştiklerini, bundan dolayı aşağılık duygularına kapıldıklarını, kafalarında millî kahramanlar olmadıkları için, odalarının duvarlarını yabancı liderlerin posterleriyle süslediklerini gayet iyi bilmekteyiz.
—
Osmanlı’nın en büyük talihsizliği, devletin idaresini çoğunlukla Türk olmayanlara teslim etmesidir.
Devlet işlerinde Türk’ten başkasına inanılmamalı, Türk devlet işlerinin başına Türk’ten başkası geçmemelidir.
Devletimizin bu günlerde PKK, Fetö ve İŞİD gibi bölücü ve cumhuriyet düşmanı terör örgütlerine karşı amansız bir mücadele vermektedir.
Atatürk’ün Sivas kongresi öncesinde, İngilizlerin ve Fransızların toplantıyı engelleme girişimlerine karşı söylediği şu cümle sanırım çok şeyin özetidir.
“ Burada şunu arz edeyim ki, bendeniz ne Fransızlardan ve ne de herhangi bir yabancı devletten yardım istemeye tenezzül eden şahsiyetlerden değilim. Benim için en büyük koruyucu kuvvet ve yardım kaynağı milletimin bağrıdır” ( Nutuk s:96 1000 teme eser 1973)
Yüce Allah’ıma beni Türk olarak yarattığı için şükrediyorum.
Türk olduğum için çok mutluyum.
Kalın sağlıcakla…