SAFTER TANIK
-5-
Esztergomi (Estergon); Macaristan’ın dini merkezi, bu nedenle ikinci önemli şehri.
Budapeşte’nin 60 km kuzey batısında, Tuna Nehri kıyısında yer alan bir sınır şehri. Tuna Nehri ise Macaristan ile Slovakya arasındaki sınırı oluşturuyor. Haliyle fotoğraf da Slovakya’dan, Estergon’a bir bakışı ifade ediyor.
Kale, Tuna Nehri kıyısından itibaren yükselen bir tepe ile yamacında inşa edilmiş. Tuna’ya hâkim bir konumda, fethetmede zorluk çıkaran, savunmada fayda sağlayan bir görünümde. İnşası ise Roma’ya kadar uzanıyor.
Osmanlı’nın Avusturya’ya doğru genişlemesinde, en uç savunma noktası olmuş. Osmanlı ile Avusturya arasında sık-sık el değiştirmiş, fethinde zorlanılmış, müdafaasında direniş gösterilmiş. II. Viyana kuşatması sonrasında ise tamamen elden çıkmış.
Kale içinde yer alan ve inşaatı 1822’de başlayıp 1869’da tamamlanan, 5.600 m kare tabanlı, dünyanın 18. büyük kilisesi olan Bazilika; içerde olduğu kadar, uzakta da dikkati çekiyor. Sanki bu yapı ile Osmanlı adına ne varsa yerin dibine gömülmüş.
Dini eğitim ve öğretim veren okulların çokluğu şehrin diğer bir özelliği, eski taş yapıları ile birlikte Buda gibi bir kale şehir görüntüsü veriyor.
Kurultay’ın düzenlendiği Bugac; Budapeşte’nin 160 km güneyinde yer alan bir yerleşim merkezi. Kurultay alanı da, buna yakın bir mevkide.
Kurultay alanına yaklaştığımızda, yoğun bir araç trafiği ile karşılaştık. Alana girişten önce ise yüzlerce aracın park ettiği bir park alanı var.
Kurultay alanı; orman içinde, dümdüz geniş bir yer. Girişin solunda; Avrupa’nın birçok ülkesinden gelenlerin kurduğu, ard arda dizilmiş ve kapısında mensubu olduğu ülkenin veya grubun bayrağı dalgalan çadırlar göze çarpıyor.
Kurultay alanına girişte, sağ tarafta yer alan büyük bir çadır dikkatimi çekti. İçeri girdiğimde de buranın bir seminer salonu gibi kullanıldığını anladım. Konuşmacı ise Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva idi.
Paşayeva, rehberi aracılığı ile Türk-Azeri-Macar kardeşliği konusunda bir seminer verdi. Özet olarak; “Türk-Azeri ve Macarların bir bütünün parçaları olduğunu” söyledi, Macar dinleyicilerin sorularına tek-tek cevap verdi. Dinleyicilerin büyük bir kısmı ise Macar’dı, zira bizimkiler için gösteriler daha ilginçti. Haliyle kendisi ile kısa süren bir sohbetim oldu.
Çadır ve ses cihazları; TİKA’nın katkılarıyla temin ve inşa edilmiş, aydın ve siyasilerin seminerlerine tahsis edilmiş.
Gösteri alanına varmadan, dikkatimi çeken ikinci şey ise Atila’nın Çadırı oldu. İçeri girmek için de kalabalık nedeniyle sıranın bana gelmesini bekledim. Çadırda; “ Hunların Macaristan’a gelişini anlatan yarım dairede uzunluğu 20 metreyi aşan bir resim ile döneme ilişkin bazı arkeolojik bulgular vardı.
Gösteri alanında, dönemin giyim ve aksesuarıyla donanmış atlı-piyade-okçu grupların; savaş oyunları, yaya-zırhlıların düellosu, en iyilerin atlı gösterileri, kökböri oyunu bir program dâhilinde 3 gün boyunca devam etti. Bir film setine taş çıkartırcasına, insanı 2000 yıl öncesine götürdü. Kazak ve Özbek atlılar ise gösterilere ayrı bir renk kattı.
Gösteri alanının sol tarafındaki alanda; el sanatları ustalarının çalışmalarıyla ortaya koyduğu ürünleri içeren stantlar, çeşitli ülkelerden gelen aydın-siyasilere tahsis edilen çadırlar, halk müziği ve danslarının sergilendiği yerler ile alışveriş yerleri bulunuyordu.
Kurultay; Macar Turan Vakfı ve bu vakıf tarafından kurulan Turan Birliği tarafından düzenlenmiş. Buna; Ulu Dala Vakfı/ Kazakistan, Velikaya Stepa Vakfı/Kazakistan, Ostrov Krim Rekonstrüksiyon atölyesi/Kazakistan, UKİD/Türkiye, Türkiye Geleneksel Okçuluk Birliği/Türkiye, Akal Teke Yetiştiriciler Birliği/ Türkmenistan, Uygur Dünya Kongresi, Turan Birliği/Özbekistan, Belbogli Kurash Birliği /Özbekistan, Turan Gençler Birliği/Azerbaycan, Kırgız Geleneksel Okçular Birliği/Kırgızistan, Manas Ata Vakfı/Kırgızistan, Moğol Atlı Sporları Birliği/Moğolistan, Bagatur Hun-Bulgar Gelenek Yaşatıcı Birliği/Bulgaristan, Kök Böre Başkurt Gelenek Yaşatıcı Birliği/ Başkurdistan-Rusya gibi kuruluşlar destek vermiş.
Macar Turan Vakfı; 2005’te Zoltan Varga öncülüğünde kurulmuş, başkanı ise bir antropolog ve beşeri biyolog olan Andras Zsolt Biro.
Vakıf; 1905’te kurulan, önce Osmanlı daha sonra da Türkiye ile iyi ilişkide rol oynayan, 1944 SSCB işgali ile kapanan Macar Turan Vakfı gibi; Ural-Altay halklarının işbirliği ve dayanışmasını amaç edinmiş, ancak günümüzün şartlarını dikkate alan farklı bir strateji ve taktiğe sahip.
Macar Doğa Bilimleri Müzesi’nin bir araştırma görevlisi olarak, 2006’da Kazakistan’a giden Biro; burada, “Madyar” adlı bir topluluk ile karşılaşmış. Topluluktan genetik örnekler toplamış, Karpat Havzası’ndaki Macarlar ile mukayese ettiğinde ise benzerliğin isimden öteye gittiğini tespit etmiş.
Araştırma sonuçları; dünyanın önemli bilim dergilerinden biri olan American Journal of Pysical Anthropology yayınlanmış, Kazakistan Kültür Bakanı Yermukhamet Yertisbayev’den bir nişan almış
2007 ve 2008’de Macar-Madyar Kurultayı’nı düzenledikten sonra, 2010’dan itibaren çiftli yıllarda Macar-Hun, tekli yıllarda ise Macar-Madyar Kurultayı’nı düzenleme kararı almış.
Almanya ve Rusya’nın tepkisini çekmemek için de “Turan” sözcüğü yerine daha çok “Macar-Hun Halkları Kurultayı” ya da “Atalarımızı Anma ve Geleneklerimizi Yaşatma Kurultayı” şeklindeki bir ifadeyi kullanıyor.
12-14 Ağustos 2016’da düzenlenen 4. Turan Kurultayı’na; Macar, Madyar, Fin, Eston, Bulgar, Türk, Azeri, Kazak, Özbek, Kırgız, Türkmen (Türkmenistan), Tatar, Başkurt, Çuvaş, Nogay, Gagavuz, Avar, Balkar, Karaçay, Karakalpak, Kumuk, Kabardino, Uygur, Tuva, Yakut, Buryat, Moğol olmak üzere 27 topluluk katıldı. Koreli bir grup ise ilk defa Kurultay’da yer alırken, ziyaretçi sayısı da 200.000’i aştı.