![FETÖ MAĞDURLARI ARTMASIN](https://www.ulkucukadro.com/wp-content/uploads/2016/09/feto-magdur.jpg)
Babür Hüseyin ÖZBEK
Fırtına kasırgaya dönüşerek esti. Harmanladı, köpürdü, yeri göğü birbirine kattı. Asırların çınarı T.C’ yi nerede ise alabora edecekti, geminin grandi direği kırılmak üzere idi, hızla su alıp batabilirdik. Allahın bir lütfu olmalı ki planlayıcıları bir değil birkaç yerde hatalar yaptılar. Ve de bu büyük millet Ortaçağ karanlıklarına itilmeyi, ilkel özlemlere yem olmayı, geriye gidişi ve içinde bölünmeyi de barındıran kanlı kaosa doğru çizilen rotaya girmedi…
Bugünlerde muhalefet, STK (Sosyal Toplum Kuruluşları ) ve sessiz büyük halk kitleleri yaralar sarılırken suçlularında teşhirini ve cezalandırılmasını bekliyor. Sanki hala bazı konularda, ufukta kalın, bazı konularda ise ince buğulu bir sis tabakası var. Nasıl mı diyorsunuz? Eğer FETÖ/PDY (Paralel Devlet Yapılanması) başarılı olsaydı, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı kim olacaktı? Yetkililer samimi ve açıklıkla bunu 78 milyona izah etmeli. Fethullah tehdidi bitti mi? Yarınımızdan nasıl emin olacağız? Bugün de iktidarın en güvendiği askerlerden biri R.Bülent Bostanoğlu mu?
ACI VE UTANÇ YAŞANMASIN
Gelişmeler FETÖ/PDY soruşturmalarında istenmeyen, ilerde hiç de hoş olmayacak sonuçlar doğurması kaçınılmaz başka bir safhaya gitme eğiliminde. İncelendiğinde darbeyle, gizli örgütlerle, değil yan yana gelmek anılmasının bile düşünülemeyeceği kişilerle ilgili uygulamalar var.
Bunların içinde öğretmenler, öğretim üyeleri, etkisi yok mertebesinde küçük memurlar, sadece verilen emri yapan başka da bir yetkisi olmayan erler var. Bunların darbede isteyerek, bilinçli şekilde görev ifade ettiklerini, zoraki açıklama gayreti içinde olmak niye? Zira suçlu oldukları verilen zaman içinde ispatlanamazsa ve tutuklamalar böyle de devam ederse gelecekte ülkenin hukuk yapısını zedelenebilir. Daha yeni sanki dün gibi, bunun örneğini yaşadık; kötü izleri ve acıları hala gözler önünde. 15 Temmuz 2016’da yaşanan başarısız katliam ve katliam örgütü davaları, Ergenekon ve Balyoz Davaları’na dönmemeli. Şahsen o davaları takip ettim. Silivri’de yaşananları, acı ve üzücü günleri, hastalanan, o zindan sağlıklı çıkamayanları, intihar edenleri… ve o günleri görüp yaşadım. Bunları: “Silivri Notları I-II-III-IV…” diye yazdım. Sonuçta iktidar ve Türk adaleti adına “Çöken – Kurgu Davalar’a” sebep olanlar gerçekleri görünce acı ve utanç yaşıyorlar…
Acaba suçlunun yanında, yani kurunun yanında yaş da, suçsuz insanlar da mı yanıyor? Evet, öyle bir hava esiyor! Yarın ne olur, nasıl olur belli değil. Ufuktaki sis tam dağılmadı. Siz hiç karalandınız, cezaevine girdiniz mi? Yarın o insanlar suçsuzluklarını ispat etseler bile onurları kırıldığından kendilerini zor toparlayacaklardır. Esasen FETÖ/PDY’nin istediği de bu değil mi? Mağdurlardan oluşan bir çoğunluk oluşturmak.
Anlayamadığım, bazı yazarlara mesela Servet Avcı, Yavuz Selim Demirağ, Kürşat Zorlu ve 15 günde ancak ifadesi alınıp Işık Evleri ile ilişkilendirilmeye çalışılarak zoraki serbest bırakılan Adnan İslamoğlu; buradaki tutuma dikkatle bakıldığında, sanki illaki tutuklanmalarını isteyen bir hava var. Bu, haksızlığa uğramış mağdurlar ordusu oluşturmaktan öte ne fayda sağlayacak? Beyler, o isimler Türk milliyetçisidir. Ülkesine ihanet etmezler.
Başbakanlık’ta, FETÖ ile mücadelede oluşabilecek haksızlıkların önüne geçmek için Başbakanlık Müsteşarlığı’nın sorumluluğunda Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü koordinasyonunda görev yapacak ve diğer bakanlıklardan da temsilcilerin bulunacağı bir kurul oluşturuldu. Ankara’da Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) adı altında 19 Ağustos 2016’da başvurulara ve şikayetlere cevap vermek gayesi ile açıldı. Buraya, haksızlığa uğradığını, işten atıldığını, açığa alındığını (öğretmenler, öğretim üyeleri, sağlık personeli) düşünen, mağdur olduğunu zanneden her vatandaş dilekçe ile başvurabilecek. Bilgi ve belgelerini sunabilecek. İllerde de valilikler yetkisinde kurulan “OHAL dilekçe kabul büroları” bu işi yapacaklar. Sonuçta dilekçeler Ankara’da toplanacak. Eğer şikayetleri haklı bulunursa işlerine dönüşleri, yeni çıkarılacak bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile olacak.
HABERLEŞME SİSTEMİ: BYLOCK
FETÖ soruşturmalarında, MİT, emniyet, jandarma, basın/yayın ve halktan gelen ihbar, şikayet ve diğer tüm bilgiler Başbakanlıkta toplanıyor. Bu kaynaklardan MİT kendisine temel aldığı FETÖ tarafından Ağustos 2014’te ABD’de paravan bir şirkete ait, yazılıp, kullanıma sunulan ByLock adlı haberleşme sisteminden faydalanıyor. Şifre olarak F serisi 1 dolardaki numaralar geçerli. Basına yansıyan rakamlara bakılırsa, MİT’e göre 165 bin ByLock kullanıcısı olup bu rakam 215 bine kadar çıkıyor. Eleman kabulünde referans sisteminin geçerli olduğu, bunu üç ayrı kategoride değerlendirdikleri yazılıp-çiziliyor.
Kırmızı Liste- Sürekli ByLock kullananlar. Bunlara % 100 örgüt üyesi gözüyle bakılıyor.
Turuncu Liste- Belli zamanlarda ilgilenenler, ByLock’u seyrek kullananlar.
Mavi Liste- Devamlı değil ama sempati duyanlar.
Savcılar yaptıkları tespitlerde, gelen raporlarda Mavi Liste’de yer alanla Kırmızı Liste’de yer alanı bir tutarsa ne olur? Tutukla, at içeri, çözüm bu değil. Doğru karar verilmeli.
Yoksa Birleşmiş Milletler genel kurulunda güzel ve etkileyici bir konuşma yapabilirsiniz. O ülkeler hiç de bizim bu konumuzla, bizim zannettiğimiz gibi düşünerek kararlar vermiyorlar. İşte ABD, işte Avrupa Birliği; soğuk, donuk sanki “iyi de oldu” der gibiler.
Biz yarınlarda güçlü bir T.C. istiyorsak iki ay önce yapılan alçak darbe teşebbüsüne yeltenenleri, suça uzaktan yakından iştirak edenleri hukukun içinde kalarak mutlaka cezalandırmalıyız. Tekrar öyle çağdışı bir düşünce kafalarda yer bulmamalı. Ancak bunlar olurken hukuk sistemi eğer varsa, sağlıklı işlemeli, yeni mağdurlar sınıfı, acılı haksızlıktan yakınan, ülkesine devletine kin besleyen halk kitlesi oluşmamalı. Mağdurlar kitlesi bugün bir milyonu geçti. Eğer adalet zamanında tecelli etmezse, sürünceme devam ederse, bu iktidar bu meselenin altından kalkamaz ve devlet de, devletin omurga kurumları da yara alır.