![ONLAR KOLAY MAYNA ETMEZ](https://www.ulkucukadro.com/wp-content/uploads/2016/08/depo-dan-cikan-turkiye-depo-photos-arsiv-1527777-1-790x420.jpg)
Babür Hüseyin ÖZBEK
ONLAR KOLAY MAYNA ETMEZ
Yaşanan ve atlatıldığı düşünülüp öyle de değerlendirilen, çağdışı, şeriat özlemli, Yankee etiketli, alçak darbe teşebbüsünün yanlış yerlere savrulma ihtimali var. Birinci çember kırıldı. İkinci, üçüncü çember nerelerde güçlü, gelmeyi denerse, vurursa nerelerden vurur veya daha ne kadar kozasında bekler ve kendine uygun zamanı kollar, şimdilik kimse bir şey bilmiyor. Onlar kolay mayna etmez. Bugün susar, tırsar, kendini kuvvetli hissettiğinde gene ortaya çıkarlar.
Bol soruşturma, işten çıkarma ve tutuklamalar var. Demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğü her şartta vazgeçilmez değerler olsun isteniyor. Kolaycılığa kaçıp haksızlığa uğrayan, yanlışlarla dolu, yeni bir mağdurlar topluluğu da yaratılmamalı. İktidar, elediği eleğe dikkat etmeli.
Yanılmayı diliyorum ama sanki bazı teşhislerde hatalar yapılmaya başlandığı, zorla, ite-kaka farklılıklar yaratılarak kötü bir tırmanışa geçilmek üzere olunduğunu, yanlış yerlere savrulduğumuz intibasını yaratıyor.
Geçmişte yapılan bazı yanlışlar hiç unutulmaz ve asla da affedilmez. Bir örnek veriyorum: tarih 19 Ağustos 1981, 576 sanıklı MHP Ana Davası Ankara’da başladı. Savcının 176 idam isteği var. Duruşma salonuna Alparslan Türkeş girdiği anda salondaki ülkücüler hep bir ağızdan İstiklal Marşı’nı söylüyor. Şerefi tartışmalı savcı ve hakimler bu tablo size hiçbir şey ifade etmedi mi? (Ben İkinci Enternasyonal Marşı’nı ezberleyenleri de biliyorum.) Siz ne alçak makam sahiplerisiniz. Ve sonuç: 9 idam, 9 İstiklal Marşı’nı gözleri yaşararak söyleyen ülkücü genç. Başına dipçikle vurularak öldürülen Kurumahmutoğlu, işkencede kötü muamele sonucu öldürülen Bekir Bağ…
Darbe suçluları tespit edilip cezalandırılırken, onulmaz, kapanmaz yaralar açan, mağdurlar topluluğu oluşmamalı, ama hukuk içinde mutlaka cezaları da kesilmeli.
Benim de bir “Alçaklar Mangam” var. İsmi üzerinde onlar alçaktır, kaypaktır, kolay da mayna etmezler.
EYLEMLERİN GENİŞLEMESİNE MÜSAADE EDİLMEMELİ
Ağustos 2016’nın son haftası, R.T.Erdoğan ve iktidarına göre ülke zorluklara rağmen şöyle veya böyle yönetiliyor. Güneydoğu, Suriye ve Irak hududu -ki ben onlara “Suriye ve Irak cepheleri” diyorum- bildiğiniz gibi kötü. Halkın üzerinde bir PKK baskısı var. Ben istediğim yerde eylem koyarım, vururum, bombaları patlatırım diyor. Eski dirayetli İçişleri Bakanı Saadettin Tantan: “Karadeniz’de daha önce yapılanmaya çalıştığı, son günlerde özellikle bu bölgenin kırsalında yaptığı eylemlerle, ‘Anadolu’nun her yerinde eylem yapabilirim’ mesajı veriyor kanlı örgüt” diyor.
Bunun manası güvensizlik ortamının genişlediği, yetkililerin söylediklerinin aksine bir ortamın oluştuğu, PKK’nın Karadeniz bölgesinde bile güçlü olmadığı halde psikolojik baskı oluşturarak korku salmaya yönelik propaganda ürettiği ortada.
Siyasi nutuklarla, kürsülerden savrulan hamasi içerikli cümle yığınları, toplumda o anda alkış tufanına dönüşse de ülke genelinde tutarlı değilse ve başarıları kapsamıyorsa bir şey ifade etmeyecek. Ve hatta ilerde seçim malzemesi olarak kullanılması dışında bir hiç olacaktır.
İktidarlar geçicidir. Eylemlerin genişleyerek Güneydoğu’dan Anadolu sathına yayılmasına ne pahasına olsun müsaade edilmemelidir. Emperyalist emeller dün (İstiklal Harbi’nde) ülke ateş çemberinde iken söndürüldü, bugün de kararlı, tutarlı bir gidişle söndürülebilir. O güç o azim bugün de var. Siz bunun idraki ve uygulaması içinde olun, sıkışınca yelkenleri mayna etmeyin, dik durun yeter.
DEMOKRASİNİN TARİFLERİNDEN BİRİ
Ağustos 2016’da çok şeyler oldu. Emperyalist ABD güdümlü PYD/YPG’nin Akdeniz’e çıkış planı “Kürt Koridoru”na dur diyecek Fırat Kalkanı Harekatı başladı. Bu yazı yazılırken gurur kaynağı ordumuz Cerablus’ta işi bitirip 40 km. güneyinde eşkıya kontrolündeki Menbiç’e yönelmişti. Halep’te –ki şehrin bize göre Türkmenler açısından önemi büyük- Rus askeri ve subaylarının kontrolündeki kuşatma ve katil Esad’a destek veren acımasız baskı sonucu oluşan göç dalgası ise azalsa da devam ediyor.
1960-70-80’li yıllarda aşırı bir Amerikan hayranlığı vardı. O ülkede okumak, o ülke siyasetine ters düşmemek, yaygın bir politik görüş ve geçerli akçe idi. İşin o kısmı gene aynen devam ediyor. İktidarın gayreti ile şahlanan Arap hayranlığına şimdi bir de Rus sempatizanlığı eklenmeye çalışılıyor. 1996’da kurulan Şanghay 5’lisine girme –ki artık 5’li değil 6’lı oldu, İran da dahil olursa hayli genişleyecek- önem kazandı. Bu teşkilatta Vladimir Vladimirovic Putin 17 senedir, Kazak lider S. Nazarbayev 26 senedir, Özbek lider İ. A. Kerimov 1990’dan beri 27 yıldır ülkesinde iktidarda (vefat etmese devam edecekti). Çin’de genel seçim uygulaması yoktur. Tek parti ÇKP (Çin Komünist Partisi) her şeye hakimdir. Bu ülkelerde demokrasi yok, insan hakları çağın gerisinde, basın hür değil; halkın ihtiyaç ve görüşlerini yönetimi ellerinden bırakmayan iktidarlara karşı istediği gibi yazıp söyleyemiyor. Özbekistan’da bariz bir TC aleyhtarlığı var. Muhalefete “Terörist” deniyor. Hürriyetler batı standartlarına yaklaşacaksa Şanghay İşbirliği Örgütü çağ dışı, ayıplı uygulamaları ile bize uymaz.
Demokrasinin bir değil birçok tarifi var. Ama geçerli olanı: “Parlamentosunda muhalefetin fikrini serbestçe, baskı altında olmadan söyleyebildiği rejimin adıdır demokrasi.”
Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli muhalefet liderleri olarak böyle bir çerçevede görülüp korunmalı ve üzerlerine titrenmelidir.
Selahattin Demirtaş ve ekibi mi, dediniz? O, Kandil’in TBMM’deki bizim vergilerimizle bize karşı olan temsilcisi…
***
İktidar açılım politikaları ile ülkeyi getirdiği kötü durumdan kurtarmaya çalışıyor. Çok geç de olsa doğruyu gördü, yelkenleri mayna etti. Ama bedelini neden halk, TSK ve güvenlik güçlerine ödetiyor? Her gecenin bir sabahı olduğu gibi bu gidişinde mutlaka bir sabahı olacak.
Milli değerleri koruyup kollamayı savunan sessiz ve büyük bir kitle var, onlar son sözü söylemeden satılmışlar netice alamazlar. Bizim yelkenlerimiz asırlar önce Anadolu yaylasında doldu, onu kimse mayna ettiremez.