Safter TANIK
Ağustos 2016’da, Macaristan’a gittim. Gerçi, 2002’de de Macaristan’a bir seyahatim olmuştu. Ancak, bu seferki seyahatimin amacı ise farklı idi. Zira Türk Medya’sında fazlaca yer almamakla birlikte, takipçisi olup merak ettiğim; Macaristan’ın Bugac kenti mevkiinde, 12-13-14 Ağustos tarihlerinde, düzenlenecek olan Turan Kurultayı’na katılmak ve yakından gözlem ile bir değerlendirme yapmaktı.
Macaristan; 93.032 km kare yüzölçümlü, 10 milyon nüfuslu bir ülke. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nda, mağlup tarafta yer almış. 1920’de imzaladığı Trianon Antlaşması’yla topraklarının üçte ikisini, nüfusunun beşte birini kaybetmiş.
Romanya’da; 1,8 milyon (Sekel Türkleri ile birlikte), Slovakya’da; 520 bin, Sırbistan’da; 293 bin, kalanı Avusturya-Çek Cumhuriyeti ve Ukrayna’da olmak üzere toplam 3 milyon Macar yaşıyor. Dünyadaki Macar nüfusu ise 15 milyon.
Sekel Türkleri; yoğun olarak, Romanya’nın Transilvanya Bölgesi’nin Karpat Dağları doğusunda yaşıyor. Macarcanın bir lehçesini konuşmak ile birlikte, kendilerini Hunların bir devamı olarak görüyor.
Nüfusu; artmadığı gibi, azalıyor. AB sonrasında; başta Avusturya olmak üzere, Batı Avrupa’ya sürekli göç vermiş. Doktor, mühendis, teknisyen gibi iyi yetişmiş kişiler; Avusturya’da çalışmayı tercih ediyor. 4-5 kata kadar varan ücret farkı ise bunun nedeni. Bu da iki ülke arasındaki fert başına milli gelir farkı uçurumundan kaynaklanıyor. Öyle ki fert başına milli gelir, Macaristan’da; 10.000 Avro olmasına karşılık, Avusturya’da 40.000 Avro. Bazıları; “komünizm bizi geri bıraktı” derken, bazıları da; “Avusturya-Macaristan birliği devam etseydi, böyle olmazdı” diyor.
2004’te, AB üyesi olmuş.
2002’deki gezi gözlemlerim ile mukayese ettiğimde, mal ve hizmet fiyatları 2-3 kat artmış, AB standartları yeni katı kurallar getirmiş, artan bürokrasi ise iş kurmayı zorlaştırmış.
Dünün kirli-paslı-bakımsız Alman mimari tarzındaki klasik ve neo klasik özellik taşıyan taş yapıların birçoğu restore edilmiş. Cadde ve sokakları, temiz ve bakımlı. Geçmişteki kap-kaç ve sataşma olayları; geride kalmış, insanın kendini güvende hissettiği bir ülke.
Dümdüz; ucu bucağı olmayan, yeşilin her tonunun olduğu, atacak bir taşın bile bulunmadığı mümbit ve sulak bir ovaya sahip. Yeraltı göl ve nehirleri ile neredeyse ülkenin üçte ikisi suyun üzerinde duruyor. Ayrıca zengin termal su kaynakları ve kaplıcaları ile tanınıyor.
AB’ye giriş ile sanayii terk etmiş, tarım-hayvancılık-turizm alanında bir görev üstlenmiş, makine-elektronik eşya-nakliye araçları üretiminde ise Almanya’nın fasoncusu konumunda.
AB fonlarının ülkeye girişi ile “herkesin ev sahibi olması” özendirilmiş. Halk; sabit kur ve düşük faiz nedeniyle, Avro ile İsviçre Frangı bazında konut kredisi kullanmış. Ancak; 2008 ABD Mortgage Krizi sonucu para birimi olan Forint, hızla değer kaybetmiş.
Bir anda; borçları, neredeyse 2 katına çıkmış. Önce; sahibi olduğu konutu satmayı denemişler, alıcı bulamayınca da daha çok çalışmaya yönelmişler. Tabii ki bu arada; düşük fiyattan emlak alanlar, fırsatı değerlendirmiş kiralar hızla yükselmiş. Bu nedenle borçlu ve alt gelir gruplarının; iki ayrı işi var, Avusturya’ya göçün bir nedeni de bu.
Peşte’nin merkezinde, en zengin-orta zengin ve zenginlerin yaşadığı, bir tarafı bulvara, diğer tarafı da orta bahçeye bakan, 150-200 m kare alanlı dairelerin fiyatı; İstanbul’a nispet yaparcasına, 100-150-200.000 Avro. Ancak; 50-70.000 Avroluk bir dekorasyon masrafını gerektiriyor.
Sohbet ettiğim Macarlar; “biz de sizin gibi, üçkâğıtçı olduk. Ancak; bu konuda, sizinle yarışamayız” diyorlar, “ne de olsa, Türk geni taşıyoruz” diye de espri yapıyorlar.
Fazla para ödediğim her Macar’ın, fazlayı ısrarla iade ettiğini gördüm. Türk kebapçılar ise; bunu kısa günün karı kabul etti, aldırış edene de pek rastlamadım.
Nüfusun; % 94’ünü Macarlar, %’2’sini Romanlar, % 1,2’sini Almanlar, % 2,8’ini ise Slovak-Yahudi ve diğer halklar oluşturuyor.
Resmi olarak, halkın; % 67,5’i Roman-Katolik, % 20’si Kalvinist, % 5’i Lüteryan, % 7,5’i ise Ateist ve diğer dinlere mensup. Ancak; diğer Orta Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Ateist ve Deist oranı yüksek, bunun % 20 oranında olduğunu söyleyenler bile var.
Macar kimliği, her şeyin başında geliyor. Zira “Macar” kimliği dışında; Roman-Katolik bir atmosfere rağmen, din ve mezhep kimliğini öne çıkarana, “Katoliğim veya Kalvinistim ya da Lüteryanın” diyene hiç rastlamadım.
Eğitim ve kültür seviyesi yüksek olan bir toplum, bu da millet olmasını sağlamış.
Macarlar; haklarına sahip çıkan, başkalarının hak ve hukukuna saygılı olan insanlar. Bu nedenle de medeni bir toplum görüntüsü sergiliyor.
Diğer Avrupa ülkelerinde görüldüğü gibi; çoğu Roman, sokakta yatan ve dilenenler var. Ancak; bizdeki gibi “Allah rızası için ver” deyip, abanma yok. Dilencileri; mutlaka bir şey yapıyor, gönlünüzü almaya çalışıyor, söz ya da saldırgan bir davranıştan sakınıyor. Bunun dışında bir davranış sergileyen ise ortada pek gözükmeyen ve nereden çıktığı belli olmayan polis marifeti ile ekarte ediliyor.
Macaristan’da; 15-20.000 civarında Türk var, Türklerin AB ülkeleri içinde en rahat olduğu ve saygı gösterildiği bir ülke.
2003’te bir gençlik hareketi olarak doğan ve partileşen, paramiliter örgütlenme modeliyle örgütlenen, 2014 genel seçimler sonucu oyunu 4 puan artırarak % 21’e çıkaran Milliyetçi-Turancı JOBBIK Partisi’nin; Kasım 2014’te parlamentoda yaptığı teklif ve kabul ile “Türkmenlere siyasi sığınma hakkı” tanınmış. Ancak; Suriyelilerin Avrupa’ya göçü, bunda bir sıkıntı yaratmış.
Macaristan coğrafyasının yer aldığı Tuna havzası ve Karpatlar; antik tarihte, “Panonya” diye isimlendirilmiş. Keltler ve daha sonra gelen Daklar ise buranın en eski halkları.
Macaristan, tarihi kronolojik açıdan; Roma, Hun ve Avar hâkimiyetine girmiş. Attila’nın ölümünden sonra, dağılan İmparatorluğu’nun yerini Avar Türklerinin kurmuş olduğu Avar İmparatorluğu almış.
Avar İmparatorluğu; varlığını 6. yüzyıldan, 8. yüzyıla kadar sürdürmüş, 769’da Frank İmparatoru Şarlman tarafından yıkılmış. Ordusuz kalan, Ordu dışında kurumsal bir varlığa sahip olmayan halk ise; çareyi göç ya da Hristiyan olmakta aramış, Cermen ve Slav denizinde bu kavimler ile karışarak varlığını kaybetmiş.
DEVAM EDECEK