H. Nurcan YAZICI
“Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece/ bilmiyorum ne haldeyim gidiyorum gündüz gece …” diye anlatır Âşık Veysel insanların yol hikâyesini… Yaşamla mücadelesini gönlünde sürdürenlerdendir o.
Mücadelesini türküleriyle anlatmış, kazandıklarına bağlamasıyla imzasını atmıştır…
Der ki, “savaşlar meydanlarda değil, türkülerde, o türkülerin hikâyelerini yazan kahramanların cesur gönülleriyle kazanılır.”
15 Temmuz’dan bugüne, Veysel’in dediği gibi, “uzun ince bir yolda gidiyoruz, gündüz gece”… YOL SIRAT, YOL FIRAT!..
“Türkiye’nin bugünlere yolculuğu ne zaman başladı” derseniz, herkes farklı farklı tarih verecektir ama biz, bilindik tarihle başlayalım; 2001
Bir değil, bin değil, milyonların, % 50’lerin aldanış tarihi 2001!
Seçim sandığına gidenlerden kaçımız biliyorduk ki, AKP iktidarına oy verenler, aynı zamanda F.Gülen’i de iktidara getirmeye çalışıyor. Bir “koalisyon iktidarının” parçası oluyor.
Seçmen nereden bilecekti ki, beraber yürüdükleri sadece Sayın Erdoğan değil, Gülen’de yanı başlarında ve yol arkadaşları…
“Denemediğin bir kimse ile yol arkadaşı olma, görmüş olduğunla, duymuş olduğun şey arasında bir fark gözet.” -Nasır-ı Hüsrev-
AKP seçmeni elbette, 11 yıl boyunca devleti bir şirket gibi beraber yönetenlerin kavgaları yüzünden, yaşadıkları mağduriyetleri ve kandırılmışlıklarını ortaya getirecektir… Günü gelince de, demokrasinin meydanlarında, Sokrates’in “Kanunların aksayanlarını düzeltmeye çaba gösterin ama düzeltinceye kadar mevcut yasalara uyun.” düsturu içinde konuşulacaktır.
Mesele seçmenin “seçim yoluyla”, kendine vekil tayin ettiği hükumet tarafından aldatılmış olması.İktidarın halktan aldığı sandalyenin imkânlarını, başka bir kesime hizmet için kullanmış olması… Devletin adalet, eşitlik, hak ve mülkiyet gibi kavramlarının, ilke ve amaçları dışında kullanılması…
Neymiş efendim;
Amacınız ne kadar değerli olursa olsun, yolunuzun selameti için, yol arkadaşlarınız da çok önemli.
“İktidar gücünü ve kaynağını, yolundan ve kendine destek veren insanların ortak iradesinden alır.” gerçeğinin altını çizerek, son 14 yılı sorguladığımız zaman karşımıza çıkan manzara; Ne kadar yüzde kırklar seviyesinde halk destekli olsa da “iktidar”, bu iradeyi kendine yeterli “güç ve kaynak” olarak görmemiş, belirli bir kesimin çıkarları doğrultulusunda çalışarak, oradan güç almaya çalışmıştır… Ve bu yanlışın faturası yine vatansever insanımıza çıkmıştır…
Sorun yok! Bir ölür bin diriliriz.
………..
“Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” [ Mehmet Akif Ersoy ]
Türk Silahlı Kuvvetleri Müşterek Özel Görev Kuvveti ve koalisyon hava kuvvetleri, Suriye’nin Cerablus bölgesinin IŞİD’den temizlenmesi için askeri harekât başlattı. ‘Fırat Kalkanı’ adıyla başlatılan harekâtın askeri ve siyasi hedeflerini, bölgede bundan sonra yaşanacakları özellikle, harekâtın PYD ve ABD ilişkilerine etkisini şimdiden kestirmek zor. En azından planın o kısmını bilmiyoruz…
Türkiye’nin görünür amaçlarından biri, IŞİD’i kendi bölgesinden uzaklaştırmak.
Diğer amaç ise, PKK’nın Türkiye sınırına yaklaşmasına engel olmak.
Tabi en önemli amaç Türkiye’nin, Suriye’nin geleceği üzerinde söz sahibi olması.
Bütün bunları bugün, bir operasyonla gerçekleştirmemiz elbette mümkün değil… Kullanılamamış tarihten gelen güç ve kaybedilmiş bir zaman dilimi var.
Ne demiştik; savaşlar masalarda kazanılır… Her ne kadar yola Amerika, Rusya, İran ve Suriye ile çıksak da,kendi türkümüzü söylemek, söyletmek zorundayız.
Bunun için,
IŞİD’ten temizlendikten sonra bölgenin ne olacağı konusunda, tutarlı ve stratejik bir dış siyasetimiz olmalı.
Esad (esed) konusunu Suriyelilere bırakıp, Suriye’nin toprak bütünlüğünün tesisi konusunda, yapıcı ve birleştirici siyasetler üretmeliyiz.
İşi vatandaşlık vermeye kadar götürdüğümüz Suriyelilerin, topraklarına geri dönüşünü hızlı biçimde gerçekleştirmeliyiz.
Gelelim PYD konusuna, Amerika’nın bölgede, “kendi eli ve mücadele unsuru” olarak dizayn ettiği PYD’den kolay kolay vazgeçeceğini sanmıyorum. Ancak Türkiye, milli politikaları ve bölgede sürdüreceği kararlı ve istikrarlı mücadelesiyle, PYD’nin varlığını zamanla etkisiz hale getirebilir.
Mesele, yol yorgunluğuna yenik düşmemek… Başkasının değil, kendi yazdığı hikâyenin kahramanı olmak…
Bu arada, İktidar da artık anlamıştır ki;
Gücünüze tek kaynak; TÜRK MİLLETİ VE TÜRK’ÜN ASKERİ…