Bülent Aydemir
Çok partili siyasi hayata başladığımız 1950 yılından bu yana, ülkemizde demokrasiyle ilgili; ne olduğu, nasıl olduğu, ne olmalıdır ve nasıl olmalıdır sorularına cevaplar aranmıştır.
Demokrasi kavramı tartışmaları, demokratik rejimle ilgili tehlikeler ülke gündemine taşındığı veya bizzat 15.Temmuz akşamında olduğu gibi tehlikenin bizzat yaşandığı zamanlarda daha sıklıkla yapılmaktadır.
Türk siyasal kültüründe “devlet” çok önemli bir yere sahip olduğu gibi, aynı zamanda sürekliliği, güveni ve ciddiyeti ifade eder.
Devlet anlayışımızdaki bu ilkelerden sapmalar, demokrasimiz için ciddi tehlikeler oluşturur.
Demokrasimizin tehlikeye girdiği süreçlerin öncesindeki olaylara baktığımızda; ülkeyi yönetenlerin kanunları istediği gibi yaptıklarını, işlerine geldiği gibi yorumladıklarını ve alınan kararların tek kişiden kaynaklandığını görebiliriz.
Siyasal meşruiyetin temelinde yöneticilere güven yatar. Kuralların yöneticiler tarafından çiğnenmesi, toplumda politikacılara ve devlete olan güvenin kaybolmasına yol açar ve yönetimin meşruiyeti sorgulanır hale getirir.
Devlete ait normlardaki bozulmaların siyasal hayatımıza yansıması, devamında ise toplumsal yaşantımıza da sıçraması kaçınılmaz olur.
Prof. Dr. Aydın Yalçın yazılarında “Çoğulcu demokrasi en iyi şekilde parlamentoda sürdürülebilir… Parlamenterler sağlıklı bir süreçte ve titizlikle seçilmelidir… Parlamento hükümetle muhalefet arasında diyalog zemininin oluştuğu bir platformdur… Türkiye’deki demokrasinin bir başka probleminin de hükümetlerin hukukla sınırlı kalmamaları ve parlamentoya saygılı olmaktan kaçınmalarıdır ” diyerek demokrasinin iyi işleyebilmesi için sorumluluğu hükümete ve parlamentoya yükler.
Meclislerde çoğunlukçu bir tahakkümle, muhalefetle diyalogun kesilmesi ve uzlaşma yollarının tıkanması parlamenter sisteminin kilitlenmesine yol açar.
Parlamentoda yer alan muhalefet de en az siyasal iktidar kadar ülkenin birlik ve bütünlüğünden sorumludur. Siyasal iktidarların bunu göz önünde bulundurarak politikalar oluşturması gerekir.
İktidarla muhalefetin, bir demokratik araç olan “asgari müştereklerde birleşme” kavramına önem vermeleri siyasetin tıkanmasını önler.
Demokrasi ancak, vazgeçilmez olan çoğulculuk anlayışı ile yürür. Çoğulculuk anlayışını bir tarafa bırakarak, sadece kendi değerlerini topluma yüklemeye çalışan anlayış demokrasi açısından çok sakıncalıdır.
Demokrasi, siyasal sistemlerin en iyisidir. Alternatifi yoktur.