![DENİZCİ BAKANLAR VE EMEKLİ BİNBAŞI MAAŞI](https://www.ulkucukadro.com/wp-content/uploads/2016/06/denizci-bakanlar.jpg)
Babür Hüseyin ÖZBEK
Konuşurken, “Üç tarafı denizlerle çevrili” sözcüğünü sık kullanan ama onun mana ve ehemmiyetini kavrayamamış bir kara toplumuyuz. Mesela bir sene sonra, beş sene sonra, yirmi beş sene sonra T.C. nin denizcilikte, denizlerdeki hedefi nedir? Şimdi ne durumdayız, yarınlarda ne beklemeliyiz? Bunları ömrünü denizlerde geçirmiş sivil ve asker kökenli bilge olduğu düşünülen kişilere sordum, ama ne acı ki tam doyurucu bir yarınlar (gelecek) profiline ve yeterli bilgisi olana rastlamadım.
Suni, yapmacık, uçuk hayaller hariç.
65’inci Hükümet 29 Mayıs 2016’da güvenoyu aldı. Üç bakan: biri Başbakan, diğeri eski Savunma yeni Milli Eğitim Bakanı. Ve yeni Denizcilik Bakanı ile beraber üç denizci etiketli, deniz eğitimli, teknik kökenli bakan var.
Binali Yıldırım; otoyol, Marmaray ve 3’üncü Köprü ile anılıyor. İsmi Denizcilik Bakanı idi, ama zamanında denizcilikle ilgili hiçbir çıkış hiçbir ilerleme olmadı. Neden mi? Dünya veya Avrupa ölçeğinde konumunda T.C. limanlarında, tersanelerde, deniz ticaretinde yerimiz ne oldu, hangi çıkışta imzası var?
Yeni Milli Eğitim Bakanı; eski Ulaştırma Bakanı, Kültür Bakanı, Meclis Başkanı ve Milli Savunma Bakanı; ki böyle giderse R.T.Erdoğan’a tam siper selama devam ederse ve R.T.Erdoğan’da yerinde kalırsa, Başbakanlık sırası ona da gelecek gibi görünüyor. Zira Erdoğan’ın en güçlü ve güvendiği adamlarından biri. Her daim hazırolda bekliyor, daha ne olsun!
Bir emekli binbaşı: “Temsil ettiği bakanlıkta bize hiç faydalı olmadı, eşit davranılmadı, haklarımızı korumadı” diyordu. Sayın İsmet Yılmaz mecrasında giden bir bakanlıkta nasıl bir ilerleme sağladı, ülkeye ne faydalar getirdi bilen var mı?
FRANSIZ MÜHENDİSİN YETERLİLİK ÖLÇÜSÜ
Manş Denizi (Sen Körfezi’nde) Fransız Caen Limanı’ndan gemi yük alacak, işler ters gidiyor. Kesin gecikme söz konusu, kalkış da süre uzayacak. Bunu fırsat bilen bazı arkadaşlar kanunen uygun olmasa da araba kiralayarak Paris’e gitmeyi düşünüyorlar. Yıl 2000’lerin başı. Limanda bir mühendisle tanışıyorum ve onu gemiye davet ediyorum.
Sohbete; “İktidarınızdan memnun musunuz?” diye sorarak başlıyoruz. Cevap bize göre beklenenden çok farklı; “Bir Fransız yemek masasında tabağında biftek, bardağında şarap görmek ister. Vatandaşlar kendilerini hep güvende hissetmeli, geçmişini ve geleceğini içeren sahip olduğu Fransız kültür değerleri korunsun isterler. Ben milliyetçi – muhafazakârım. De Gaulle’cüyüm. Bu değerleri karşılayan ve ileri götüren bir partiye veya partilere rey veririm.” derken, kendisini iyi anlayıp anlamadığımıza dikkatle baktı.
Biz de o anda üç Türk zabiti birbirimize baktık ve yorumladık, gördük ki: “Önce sağlıklı, eşit ekonomik yeterlilik ve güvenlik, sonra da kültür değerleri” şeklinde dilekleri sıralanıyordu.
YAŞLI, EMEKLİ BİNBAŞI EŞİ
Gelişmiş, sosyal yapısı güçlü devletlerde ülkeyi yönetenlerin hassas olduğu ilk beş konudan biri emeklilerin durumudur. Onlar nasıl yaşıyorlar, hayat standartları iyi mi, gelirden aldıkları pay ülke standartlarına göre yeterli mi? Bu konu sadece iktidarın değil, muhalefetin, basının, askerin, sendikaların düşünce kuruluşlarının hassasiyetini gerektiren, üzerinde durulması şart, çok etkili, sosyal damarlardan biridir.
İstanbul – Maltepe sahilinde -bugün itibariyle kapalı olan- bir askeri gazino vardı. Yaşlı, emekli bir binbaşı eşi (kıdemli değil) şöyle dert yanıyordu: “Tabi milletvekili, general, amiral, albay, genel müdür, müdür, ceo gibi çalışan, emek sarf eden, devlet memurunun maaşına zam yapılacak, bu doğal haktır. İyi de onların emekli maaşlarına zam yapılırken sadece binbaşılara gelince işlem durdu, şimdilik para yok sonra yapılacak dendi. Yapılmadı. O günün yetkilileri; A.Necdet.Sezer, Bülent Ecevit, Başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz ve Hüseyin Kıvrıkoğlu idi.” Bu sözleri 13 – 15 sene önce laf olsun diye dinlemiştim, şimdi ise o yaşlı bayanın ne kadarda haklı olduğunu daha iyi anlıyorum.
Aradan yıllar geçti gene bir şey değişmedi. İsmet Yılmaz uzun süre – iki dönem, Milli Savunma Bakanlığı yaptı, üç senedir uzatmaları kullanan “Bay – 28” R.Bülent Bostanoğlu ve diğerleri kendi toplumu içinde çok küçük bir azınlığı oluşturan bu binbaşı (Kıdemsiz) kesimin halini görmüyorlar?
Dört yılda bir seçimler yapılıyor, çünkü insanlar fikirlerini değiştirebilirler. Bir kişi hapse giriyor, cezasını çekip cemiyete tekrar kazandırılıyor (dönüyor). Hasta hastanede yatıyor, iyileşiyor veya ölüyor. Yaşamda, insanlarda sürekli, şartlarda sürekli değişiyor. Ancak 2 şerefi tartışmalı kişi sicil bozuyor, o sicille kişiler atılıyor, içinde mahkeme kararı yok. Kişisel kin, amirin mesleki yetersizlik kompleksi, siyasi fikir ayrılığı ön planda. Aradan yıllar geçiyor, getir onları tekrar bak, tekrar bi şekilde cezalandır. Hiçbir şey bulamazsan 28 sene – çeyrek asırdan fazla kullanılmış hüviyeti iptal et. Bu çağa bu uymaz!
Haziran – Temmuz 2014 personeldeki uygulama yanlıştı R.Bülent Bostanoğlu. Onu bilin yeter!
***
2015 Genel Seçimlerinden önce idi, geçmişte unutulan binbaşı maaşları hakkında bir milletvekilinin çalışma yaptığı duyuldu, internet sitelerinde o yönde haberler dolaştı, hepsi o kadar. Seçimler oldu “Torba Yasa” kanunu hazırlandı ve çıktı. Beklentiler gene sonuçsuz kaldı. Kim, nasıl ilgilenecek, lütfen birisi, birileri eğer bu feryadı haklı görürse ve sonuçlandırırsa çok azda olsa o T.S.K. mensuplarını mutlu edecek.
Fransız mühendisin Caen’de temel hak gördüğü, eşit dağılımı T.C. vatandaşı emekliler de kendi ülkesinde görmek istiyor.
Bu makaleyi okurken; “Benim makamım, rütbem, maaşım iyi, bana ne! “diye düşünüyorsanız, zaten size, sizin gibi düşünenlere o (bir avuç) hak talep eden asker emeklilerinin sözü yok!
***
Bir meselenin halledilmesinde isteksizseniz, onu komisyonlara havale edin, sonra da askıya alın ve işin içinden sıyrılıp çıkın. Görülüp duyulduğu kadarıyla Mayıs 2016 sonunda durum bu. “Emekli Binbaşılar şikayet etmeyip az maaşla idare etmeyi öğrensinler ve öyle de devam etsinler.” mi denmek isteniyor?
Biri Başbakan, üç tane denizci bakanımız var, ama denizci ülke değiliz. Olur ya, belki insafa gelir, doğru olanı yaparlar.
Sizin, sizlerin büyüklük sergileyen, tepeden bakan tutumunuz bana büyük şair, matematikçi, filozof ve astronom Ömer Hayyam’ın (1048-Nişabur / 1131) asırlar önce yazıp söylediği ünlü mısralarını hatırlattı:
Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda Dünya’yı bırakıp gittiler
Siz hiç gitmeyecek gibisiniz değil mi?
O gidenler de hep sizin gibiydiler