Ali BADEMCİ
Türkçe ve Arapça türküler, şarkılar ve oyun havaları arasında Sayın Olcay Kılavuz ile çok güzel bir şölen seyrettik! Anadolu’nun göbeğinden olan Olcay belki anlam verememiştir diye “Sayın Başkan işte Suriye’de Türkmen gerçeği” demekten kendimizi alamadık! Bugün yoğun Bayır-Bucak edebiyatı arasında aynı durumda olan, Halep-Bayır Bucak- Hama-Hums-Golan hatta Fustat (Kahire) hattında aynı gerçeği görebiliriz!
Naci Akkaya Ülkü Ocakları Hatay İl Başkanı idi; bu görevini üç buçuk yıl şerefle yaptı ve evvelki gün Genel Başkanı Olcay Kılavuz’ın iştirak ettiği töre meclisi ile kendinden sonraki ülkücüye teslim etti. Yeni Ocak Başkanı Metin Taşçı da zaten kendinin ilk yardımcısı idi! Sadece MHP siyaseti ve siyasetçileri değil ülke politikacıları da bu olgunluktan ders almalıdır. Dahası var ki Hatay’iın ilçe ocak başkanları da yenilendi ve yeni İl Başkanı kendini ekibini yine kendisi seçti. Bugün MHP İl Başkanı olan Lütfi Kaşıkçı da Naci’den evvelki İl Ocak Başkanı olduğu gibi onun Hatay ekibinin Yayladağı, Kırıkhan, Hassa, Reyhanlı MHP İlçe başkanları da evvelki ilçe ocak başkanlarıdır. Ne güzel bir tablo değil mi? Sayın Kılavuz’u kutluyorum! Hatay gezimizin önemli bir tesbiti budur; teşkilât, teşkilât, yine teşkilât! Ah vah ki, en büyük eksikliğimiz bu değil miydi? O toprağın çocuğu ve ilk ocak başkanı olduğumuzu çok telâffuz etmeyiz, ama Hatay Teşkilâtı ile hep şeref duyduk! Yaşasın ülkücüler ve hemşehrilerim! Varlığınız bile bizlerin itici gücüdür! Bu önemli fonksiyonu hiç unutmayın!
Bizim âlimler gibi Hatay’ın küçük bir Suriye olduğu görüşlerine katiyen katılmam! Bana göre Hatay Anadolu’nun Ötükeni’dir! Bu hususu bugünlerde Hatay’a davetli olan Sayın İlber Ortaylı’ya da yüksek sesle ve tam bir aritmetik hesabı ile arzetmiştim! Sanıyorum kendilerine gösterilen ilgi ve coşkun Türklük tezahürleri de bu hususu sağlamlaştırmıştır! Bizim Reyhanlı sırtlarından ve Suriye tarafında kalan Harim’den Yayladağı’na kadar uzanan ve Bayır Bucak’ın 1/3’nü oluşturan Türkiye Bayır’ı Suriye’ye benzetilebilir! Bu coğrafyada bugün Altınözü ve Yayladağ gibi iki küçük ilçemiz bulunmaktadır. Buraların biri Antakya diğeri de bulundukları yerde iki mekanları “İkievli” olduklarını hiçbir şekilde unutmayalım! Çünkü çok yakın ilçelerdir! Buraya Osmanlı devrinde Kuseyr deniyordu ki, hâlâ asırlık Osmanlı Sancağı Kuseyr türbesinde muhafaza edilmektedir. Yeni ve uyduruk isimleri bir kenara atarsanız buranın Suriye tarafında bile Türkistan’dan taşınan isimler kendini muhafaza etmektedir. Yayladağı ve ötesine ancak Ordu, deniz kenarına ise aslı bir Türkmen şehri olan Lazkiyye deniyordu. Tamamen Türkçe konuşan Bayır Bucak bölgesi bugün Suriye idarî taksimatına göre Lazkiyye’ye bağlıdır Mısır’a kadar ta Tolunoğulları ve İhşitler, hatta sonraki Kıpçak döneminden kalan bölgeler bulabilirsiniz! Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise kimsenin diline ve mezhebine karışılmadığı için Suriye’de bugünkü renklilik oluşmuştur. Fakat kendini koruyan iki husus vardır ki bunlar Türkmen ve Sünni Suriye’dir!
Altınözü ilçemizin eski adı Kuseyr’dir, bugün bölge de bu adla anılır. 1539 Osmanlı kayıtlarında “Mazrai Türkman” adı ile geçen köyde olduğu gibi halkın çoğu Arapça konuşur, fakat sünni Müslümandır! “Kuseyr” adı Ahmed Yesevî Halifelerinden Şeyh Abdurrahman Savrani’nin bu bölgede doğan oğlu Şeyh Ahmed Kuseyri’den neşet etmiştir. Ayrıca Savranîler bugün bile Türkistan’ın ağırlıklı bir Oğuz boyudur ve çok ünlüdür. Çünkü Sauran ile Yesi karşı karşıya iki Oğuz beldesidir, ki bugün Suriye’de kalan ve Altınözü’nün nahiyesi olan Karbeyaz’a çok bir Savran köyü de bulunmaktır. Altınözlüler Yayladağ yani Bayırlı olduklarını söyledikleri halde o acayip Türkmen-Bayır kafası Altınözlüyüz demez! Halbuki söyle bir soyadları alfabetik sırası koymaya kalkarsanız birçok âilenin soyadı “Dağlı”dır! Sebebini sorduğunuzda da yaşlılar “Bayır-Yayladağ’dan gelmişiz” derler. Mesela “Bulanık” soyadı da çoktur ki bunlar Malazgirt Bulanık’dan geldiklerini bilirler. Bu gerçeği iyice tesbit etmemiz gereklidir!
Çocuğunun sünnet düğününde bulunduğumuz bizim anlı şanlı Hatay Ocak Başkanımız Naci Akkaya Suriye tarafında olduğu gibi Arapça konuşan eski ve Osmanlı devri adı “Kınebir”, yeni adı “Kemberli”olan bir köydendir. Kısmet olursa özbeöz Türkçe ve etnitizim ifade eden ve büyük ihtimalle Kıpçak sözü olan bu “Kınebir’”i de sizlere açarız! Unutmayalım ki Türkistan’da Rus vahşetine başkaldıran Kazak-Kıpçak veya Kırgız asıllı muhteşem kahramanın “Kınesarı”, ayaklanma da “Kınesarı İsyanları”dır.. Fakat bugün ovanın ayağa düşmüş ve MHP adına siyaset yapanlar Altınözü’nü Arap sanır! Bu gerçeği hemen hemen kimse bilmez. Bizim hareketimizde Altınözlüllük hiçbir şekilde başkalayıcı bir unsur olmadı! İşte Naci’nin düğününde ikinci ve çok önemli tesbitimiz budur!
Türkçe ve Arapça türküler, şarkılar ve oyun havaları arasında Sayın Olcay Kılavuz ile çok güzel bir şölen seyrettik! Anadolu’nun göbeğinden olan Olcay belki anlam verememiştir diye “Sayın Başkan işte Suriye’de Türkmen gerçeği” demekten kendimizi alamadık! Bugün yoğun Bayır-Bucak edebiyatı arasında aynı durumda olan, Halep-Bayır Bucak- Hama-Hums-Golan hatta Fustat (Kahire) hattında aynı gerçeği görebiliriz! O sebeble Altınözü’nün devamı olan İdlib’i nasıl atlayabiliriz! Terküş ve Cisrişuğur Arapça konuşsa da buralaraTürkmen değilsiniz diyebilir miyiz? Halep’ten güneye denizden dolaşarak veya uçakla mı gittik! Arapça Türküler eşliğinde oynayan ülkücüleri bazı utanmazlar mutlaka görmeli ve bizlere de “Irkçı” demek hayasızlığın kurtulmalıdır. İşte bu şölende bir millet olduğumuzu ibretle yaşadık. Sünnetli evlâdın bahtının açık olmasını diliyoruz, Naci Akkaya’yı hizmetleri ve şöleni için kutluyoruz! Yaşasın ülkücülük, daim olsun teşkilat!
Saygı ve Sevgi ile!