Milliyetçi Hareket Partisi Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sayın Şefkat ÇETİN’in, siyasette yeni parti arayışları ve MHP’deki kargaşa programı hakkındaki yazılı basın açıklaması.
Egemenliğin kaynağını kayıtsız şartsız Türk milletine dayandıran Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 96. yıldönümünü kutluyor, TBMM’nin kuruluşunda ve milli mücadelenin kazanılmasında pay sahibi bütün şehit ve gazilerimizi şükran ve rahmetle anıyorum.
Paralel devlet ve özerklik tehditlerinin yanı sıra tek adamlık özentilerinin gündem olduğu bugünlerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak milli iradeye olan bağlılığımızın altını bir kere daha çiziyorum.
Varlık yokluk mücadelesi verilen milli mücadele yıllarında her türlü dış tehdide ve işbirlikçilere karşı topyekûn karşı çıkmasını bilmiş Türk milleti, bugün de hiçbir fert ya da otoriteyle paylaşmayacak kadar milli egemenliğine düşkündür. Türkiye’yi Ortadoğu’nun aşiret devletleri gibi bir kişinin kontrolüne vererek diledikleri gibi yönetebileceklerini sananlar, Türk milletini yeterince tanımamışlardır. Türk milleti köklü gelenekleri, tarihi tecrübeleri ve her şeye rağmen hafızasını yitirmemiş kurumlarıyla bölgemizdeki emperyalist tuzaklara düşmeyecek kadar büyük bir millettir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşu ve milli egemenliğin doğal bir sonucu olan Cumhuriyetimizin yüzyıla yaklaşan tecrübelerine rağmen, rövanşist bir anlayışla dayatılan yeni rejim arayışları endişe vericidir. Komşu coğrafyaların sırasıyla yaşadığı altüst oluştan hiçbir ders çıkarmadan Türkiye’de siyasi hırslarla sistemi rayından çıkarmaya çalışmanın yaratacağı ağır sonuçların yeterince hesap edilmediği çok açıktır. Devleti yönetenler bizzat devletle hesaplaşmanın peşine düşünce, hiçbir gelişmiş ülkede yaşanmayacak hatalar zinciri Türkiye’nin son yıllarına damgasını vurmuştur.
Genel Kurmay Başkanlığı yapmış bir isme kadar uzanan Türk ordusuna kumpas davası Ergenekon’un çökmüş olması, operasyonun amacına ulaşmadığı anlamına gelmemektedir. ABD’lilerin Türkiye’nin en büyük ihraç ürünü olarak niteledikleri ordumuza yapılan operasyonla birlikte, sınırlarımızın hemen ötesi bataklığa dönüşmüştür. Siyasi iktidarın gafleti, bölücü teröre şehirlerimizde devlete açıktan meydan okuyacak cesareti vermiştir. Analar ağlamasın diyerek teröriste göz yumanların bedelini yüzlerce vatan evladımız ödemeye devam etmektedir. İslamcı ve muhafazakâr bir iktidarın en çok terör, yolsuzluk, cinsel istismar, bakan çocukları başta olmak üzere hızla zenginleşen yandaşlarıyla haberlere konu olması garabettir.
Türkiye tıkanmışken, siyasi iktidar geçmiş yılların yorgunluğu ve yıpranmışlığıyla millete hizmet yerine başkanlık sevdası gibi maceralar peşine düşmüşken; ahlaklı, dürüst, vatanını milletini şahsi çıkarından üstün yeni kadrolara duyulan ihtiyacın bütün dikkatleri MHP’de toplayacağı bir zamanda ne yazık ki Ülkücüler üzerinde farklı bir oyun oynanmaktadır. Türkiye’deki iktidar boşluğunu Milliyetçi Ülkücü Hareket’in doldurmasının önüne geçebilmek için, merkez sağda yeni bir parti arayışına Ülkücüler devşirilerek dolgu malzemesi yapılmak istenmektedir. 1980 sonrası kadrolarımızı dağıtarak yıllarca farklı partilerde sistemin birer parçası haline getirenler, MHP’nin kendi fikirleriyle ve kadrolarıyla iktidar alternatif olmaması için aynı oyunu bugün yeniden oynamaktadır.
Son dönemleri olduğunun farkında olan Saray ve AKP iktidarı, anayasa-başkanlık referandumunu yaparak sistemi değiştirecek güce sahip olabilmek için MHP’yi parçalamaya çalışmaktadır. Diğer taraftan AKP’nin son dönemi olduğunu, dolayısıyla kullanım süresinin bittiğini düşünen siyaset mühendislerinin yeni parti tasarımlarında Ülkücü taban iştah kabartmaktadır. Dolayısıyla MHP içerisinde kaşınan sürecin nihai amacı, partiyi yönetme iddiası değil, kurulacak yeni bir parti için Ülkücü tabandan seçmen devşirmektir.
Milliyetçi Hareket Partisi fikirleri ve kadrosuyla Türkiye’nin kuruluş felsefesine yürekten bağlı, milli ve üniter devlet yapısını yaşatmayı amaç edinmiş bir kadro hareketidir. Hâlbuki Türkiye’de gidişat başkanlık sistemi, federasyon, etnik ayrıştırmaya doğrudur. Dolayısıyla MHP’nin iktidarının bütün oyun planlarını bozabileceği endişesiyle, siyaset mühendisleri yıpranmış AKP’ye yine benzer bir alternatif yaratmanın peşindedir. MHP’nin kendi fikirleri ve kadrosuyla milletin desteğini almasının önüne geçebilmek için ise kargaşa ve bölünme programı uygulanmaktadır.
AKP’nin başkanlık adı altında federasyoncu, açılım görüntüsü altında bölücü ve ayrıştırıcı siyasetine en sert karşı duruşu Milliyetçi Hareket Partisi yapmaktadır. AKP’nin açılım politikalarına ilk sufleyi vererek bölücü teröre düz ovada siyasetin yolunu açanların benzer fikirlerini MHP içerisinde dile getirmeleri mümkün değildir. Küresel güçlerin Ortadoğu coğrafyasında uyguladıkları projelerle Osmanlı’nın küllerinden kurduğumuz devletimizi dağıtmalarına direnmeyecek bir MHP hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin hiçbir temsilcisi Türkiyelilik saçmalığına kendini kaptırmayacak, Türk kimliğimizi dillendirmekten çekinmeyecektir. MHP’yi geleneksel çizgisinden ve kodlarından ayırmanın mümkün olmadığını bütün Ülküdaşlarımız gibi, MHP’de yönetime talip olan sözde muhalif isimler de gayet iyi bilmektedir. Dolayısıyla onların iktidar söylemi, MHP’nin fikirleriyle ve kadrosuyla arzu ettikleri bir iktidar değildir. Asıl amaçları, iktidar aldatmacasıyla devşirdikleri insanlarımız vasıtasıyla kendi mecralarına milliyetçilik nehrimizden bir kanal açarak kullanmaktır. Zaten 12 Eylül’den bu yana sistem hep böyle işlemekte, milliyetçi kadrolarımız ne yazık ki başkalarının değirmenine su taşırken, ülkemiz ve milletimiz kaybetmektedir.
Türkiye’de iktidarların belirlenmesinde mühendislik çalışması yapıldığı, kimi partilerin önü kesilirken kimilerine yol verildiği bilinen bir gerçektir. Milliyetçi Ülkücü Hareket’in bugüne gelişinde emek veren, bedel ödeyen insanlarımızın camiamız üzerinde kaçıncı defa uygulanan bu programın farkında olmaması, büyük fotoğrafı görmemesi mümkün değildir. Bizi birbirimizle yarıştırma görüntüsü altında, birlikte ortak hedefe yürüyemez hale getirenlerin hangi amaçlara ve kimlere hizmet ettiği çok açıktır.
Kendi geleneklerimize ve usulüne uygun bir şekilde yapılması planlanan olağan kurultay sürecini beklemek yerine olağanüstü kurultay ısrarının ardında bir kargaşa programını uygulama niyeti saklanmaktadır. Milliyetçi Hareket’e ve Başbuğ Türkeş’ten sonra 19 yıldır liderliğimizi yapan Devlet Bahçeli’ye yönelik kullanılan saygı ve edepten uzak çirkin üslubun amacı, camiada ikilik çıkarmak ve ayrıştırdıkları insanlarımızı kemikleştirerek geri dönüşleri önlemektir. MHP liderine saygısızca dil uzatmanın anlamı köprüleri yakmaktır. Çoktan kararını verdikleri başka menzile giderken yanlarında mümkün olduğunca fazla sayıda insanımızı sürüklemek için ortam gerilmekte, üslup çirkinleştirilmektedir.
Ülkücü Hareketin seviyesiz ve çirkin tartışmalara daha fazla tahammülü kalmamıştır. İnsanımızın birbirini sorgular ve yargılar hale getirilmesinden davamıza da ülkemize de fayda gelmeyeceği çok açıktır. Ülkenin içinde bulunduğu gündemde Ülküdaşlarımızı yarınlarda yan yana gelemez hale düşürmeden sorunlar çözülmelidir. Hareketimiz kendi iç dinamikleriyle bu kaos ortamını sonlandıracaktır. Kendi doğrularını vatandaşa anlatacak zamanından çalanlara daha fazla fırsat verilmeyecektir.
Milli egemenliğin vesayet rejimiyle değiştirilmek istendiği, milletin beka sorunuyla boğuştuğu bir Türkiye’de Ülkücülere ihtiyaç var demektir. Türkiye’nin sorunlarının fikren ve fiilen tek çaresi olan Milliyetçi Ülkücü Hareket’in mensupları, farklı siyasi amaçlarla kullanılmak yerine MHP’nin iktidarı için çalışacak sadakate ve ferasete sahiptir.