SAFTER TANIK
-19-
Geçici Dönem
27 Mayıs askeri müdahalesi sonucu; emekli Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında, çoğu düşük rütbeli 38 subayın yer aldığı Milli Birlik Komitesi (MBK) kuruldu. Tarafsız kişilerin yer aldığı bir kabine oluşturuldu, siyasi partilerin ocak ve bucak merkezleri kapatıldı, feshedilen TBMM’nin yetkilerini de MBK üstlendi.
27 Mayıs, devrim mi, darbe mi?
27 Mayıs’ta; 12 Mart ve 12 Eylül’de olduğu gibi, askerin; hiyerarşik bir temelde, yönetime el koyması yok. İktidarın; askeri hiyerarşi dışında, ele geçirilmesi var. Köklü değişikliği amaçlamasıyla; “Devrim”, iktidarın birilerine teslim edilmesiyle de; “Müdahale” özelliği taşır. Ancak; sonucu itibariyle, bir müdahale olarak değerlendirilmesinin yerinde olacağını düşünüyorum.
14’lerin Tasfiyesi
Milli Birlik Komitesi (MBK) içinde, siyasi bir görüş birliği yoktu.
Bir grup; “demokratik sistemi yeniden kurmak, bunun için gerekli hukuki altyapıyı inşa etmek, kısa zamanda seçimlere gitmek, iktidarı seçimle gelecek sivil yönetime devretmek” gibi bir düşünceye sahip iken, “14’lerin” başını çektiği grup ise; “ ekonomik-sosyal-siyasi alanda, ciddi sorunlar vardır. İdare-i-maslahatçı sivil yönetim; buna, çözüm getiremez. Buna çözüm getirilmeden, sağlıklı bir demokrasiye geçilemez. Bunun için de askeri yönetimin bir dönen, 4 yıl sürmesi gerekir” diyordu.
Önemli bir siyasi otorite olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü; askeri yönetimin bir an önce bitmesini, en kısa zamanda seçimlere gidilerek iktidarın sivil yönetime devredilmesini istiyordu.
İnönü’nün dışında, MBK Başkanı Org. Cemal Gürsel de bu düşünceye sahipti.
Gürsel; 13 Kasım 1960’ta yayınladığı bir bildiriyle, MBK’ni feshettiğini açıkladı.
Yeni kurulan MBK’nde; Kurmay Albay Alparslan Türkeş, Kurmay Yarbay Orhan Kabibay, Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan, Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı, Kurmay Binbaşı Şefik Soyuyüce, Kurmay Binbaşı Dündar Taşer, Binbaşı Fazıl Akkoyunlu, Binbaşı Muzaffer Karan, Binbaşı Münir Köseoğlu, Yüzbaşı Rıfat Baykal, Yüzbaşı Ahmet Er, Yüzbaşı Numan Esin, Yüzbaşı Muzaffer Özdağ, Yüzbaşı İrfan Solmazer’den” oluşan 14 subaya yer verilmedi, Korgeneral Cemal Madanoğlu marifeti ile de emekli edilerek, yurtdışına sürgüne gönderildi.
ABD’nin, Almanya’yı Türkiye’ye Koç Tayin Etmesi
Müdahaleyi yapan subayları en çok düşündüren şey, iç ve dış kaynak sıkıntısıydı.
27 Mayıs 1960’ta; Almanya, “Türkiye’ye 176 milyon marklık bir uzun vadeli krediyi tahsis ettiğini” açıkladı. Bu da; müdahalecilere, rahat bir nefes aldırdı.
17 Şubat 1961’de; Türk ve Alman İş ve İşçi Bulma Kurumları arasında, Almanya’ya işçi gönderilmesi konusunda bir anlaşma imzalandı. Bu da; dış ödemede, önemli bir döviz kaynağını doğurdu.
Kimisine göre; “bu durum, ABD’nin; Almanya’yı, Türkiye’ye koç tayin etmesinden” başka bir şey değildi.
Önemli Kararlar ve Siyasi Gelişmeler
03 Ocak 1961
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) kanunu, kabul edildi. Haliyle Ordu, ekonomik alanda da bir güç haline gelmeyi hedefledi.
06 Ocak 1961
MBK, DP dışındaki siyasi partiler ve öğrenci-aydın-meslek grubu temsilcilerinden oluşan “Kurucu Meclis” çalışmalara başladı.
01 Nisan 1961
Siyasi faaliyetler, serbest bırakıldı.
17 Nisan 1961
Kurucu Meclis; işçilere grev ve toplu sözleşme hakkını tanıyan yeni Anayasa’nın, 46. Maddesini kabul etti.
27 Mayıs 1961
1961 Anayasası; Kurucu Meclis’te oylamaya katılan 262 üyenin, 260’ının oyu ile kabul edildi.
9 Temmuz 1961
1961 Anayasası ile ilgili referandumda, halkın; % 61,7’si, “evet” dedi.
13 Temmuz 1961
Türkiye’nin, Ortak Pazar’a olan başvurusu reddedildi.
16 Eylül 1961
Eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan, idam edildi.
17 Eylül 1961
Eski Başbakan Adnan Menderes, idam edildi.
30 Eylül 1961
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), kuruldu.
15 Ekim 1961
Yapılan milletvekili ve senato seçimlerinde; Milletvekilinde, CHP; 173, AP; 158, CKMP; 54, YTP; 65, Senatoda ise AP; 71, CHP; 36, YTP; 27, CKMP; 16 sandalye kazandı.
26 Ekim 1961
Cumhurbaşkanlığı seçiminde, silahlı tehdite maruz kaldığı ileri sürülen AP adayı Ali Fuat Başgil; adaylıktan çekildi, Orgeneral Cemal Gürsel ise Türkiye’nin 4. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
10 Kasım 1961
İsmet İnönü, kabineyi kurmakla görevlendirildi.
20 Kasım 1961
İnönü, CHP-AP koalisyon kabinesini kurdu.
Polatkan, neden idam edildi?
- Vakıflar Bankası’ndan; suni deri üretimi konusunda, bir tek olan; Vinileks firmasına, usulsüz kredi verilmesi ile suçlandı. Ancak, esas sebep; bütçe ve cari açığa dayalı, izlediği maliye politikasıydı.
ABD; Menderes ve Zorlu’nun idamını durdurmada, ağırlığını neden koymadı?
Bağdat Paktı Projesi’nin mimarı olan Menderes ve Zorlu; Bağdat Paktı’nın çöküşüyle ABD nezdindeki kredisini kaybetti, SSCB’ne sıcak mesaj vermeleriyle de güvenilir kişiler olmaktan çıktılar. Bunun dışında; ABD’nin müdahil olması, o günün şartları içinde fazlaca bir anlam ifade etmezdi.
Devrim Otomobili Denemesi
DP iktidarına, yönelik eleştirilerden biri de; yüklü dış borçlanmaya rağmen, yerli otomobil üretimine geçilemeyişi idi. Bu; adeta, bir iddia ve teste dönüştü.
9 Ekim 1961’de; MBK Başkanı Org. Cemal Gürsel’in talimatıyla, bütçeden ayrılmış; 1.400.000 TL’lık ödenekle, 23 mühendis; Eskişehir-Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. (TÜLOMSAŞ) tesislerinde, “Devrim” markası altında, 4 silindirli, direksiyondan vitesli, 3 adet otomobil üretimini gerçekleştirdi.
Otomobilin; elektrik donanımı, diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları, motor yatakları, cam ve lastikleri dışında; tüm parçaları yerli idi. Ancak; deneme sırasında çıkan bir arıza nedeniyle, seri üretimden vazgeçildi. Vazgeçilmesinin esas sebebi ise; altyapının olmayışı, maliyet bedeli ve ABD otomobil devlerinin baskısıydı.
Kısa Süren Koalisyonlar Dönemi
- İnönü Koalisyon Hükümeti (20 Kasım 1961-25 Haziran 1962)
İnönü; CHP-AP koalisyon hükümetini kurdu ise de, bundan; ne CHP, ne de AP taraftarı memnun değildi. Her iki kesim, böyle bir koalisyon hükümetinde yer almak istemiyordu. Ancak, bu; mevcut şartlardan doğmuş, güçlü bir hükümet ve CHP ile DP geleneğinden gelen AP taraftarları arasındaki gerginliği azaltmayı hedefleyen bir koalisyondu.
Hükümetin, biri; bütçe ve cari açık, diğeri de; yönetimi müdahale ile tehdit eden Kurmay Albay Talat Aydemir grubu olmak üzere iki ciddi sorunu vardı.
22 Şubat 1962 Ayaklanması
14 Kasım 1960’ta, 14’lerin emekli edilerek yurtdışına sürgüne gönderilmesi sonrasında; yeni MBK ile onun denetçisi rolünde Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) kuruldu, başına da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay getirildi. Ancak; çok geçmeden Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) içinde, bir görüş ayrılığı ortaya çıktı.
Genelkurmay Başkanı Org. Cevdet Sunay ve daha ziyade yüksek rütbeli subaylardan oluşan grup; sivil yönetime bir şans tanınmasını isterken, Korg. Cemal Madanoğlu ve genç subaylardan oluşan grup ise; “ devrimi, yönetimi birilerine teslim etmek için yapmadık. Köklü değişme olmadan, iktidar sivil yönetime teslim edilemez. Aksi halde; bu, yeni bir devrimi gerekli kılar” diyordu.
Hedefleri ne idi?
Askeri bir yönetim kurmak, kimine göre; Mustafa Kemal’in yarım kalan devrimlerini tamamlamak, kimine göre de; Milli Sosyalist bir sistem inşa etmekti.
Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) içindeki tartışmalar, Korgeneral Cemal Madanoğlu’nun; 6 Haziran 1961’de, emekli edilmesi ile bir süre için de olsa geride kaldı.
Adı; ihtilalciye çıkan, 1959’da Kore’ye gönderilmesi nedeniyle 27 Mayıs’a katılamayan, MBK tarafından Kara Harp Okulu’na komutan olarak atanan Kurmay Albay Talat Aydemir’in; CHP-AP koalisyon hükümetini müdahale ile tehdit etmesi, ardından Silahlı Kuvvetler Birliği mensubu hava kuvvetleri pilotların; “Çankaya Köşkü’nün bombalanması” tehdidi, hükümet ve genelkurmayın harekete geçmesine neden oldu.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na; Korgeneral İrfan Tansel atandı, bazı havacı subaylar tutuklandı, “darbeci” diye isimlendirilen subayların emekli edilmesine başvuruldu. Bunu, bir tasfiye operasyonu olarak değerlendiren Talat Aydemir; 21 Şubat’ı, 22 Şubat’a bağlayan gece, Kara Harp Okulu öğrencileri ile Ankara’da bazı askeri birliklerinden oluşan güçle bir ayaklanmayı başlattı.
22 Şubatçılar; Ankara’da, bir direniş ile karşılaşmadan sokağa hâkim oldular.
Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı Komutanı’nı enterne eden Binbaşı Fethi Gürcan; Çankaya Köşkü’nde, toplantı halinde bulunan Milli Güvenlik Kurulu’nu bastı. Bir anda; Cemal Gürsel, İsmet İnönü, Cevdet Sunay, bakanlar ve kuvvet komutanları tutuklanma durumu ile karşı karşıya kaldı.
Fethi Gürcan; telefonla Talat Aydemir’i arayarak, “hepsini tutuklayacağım” dedi. Talat Aydemir ise; “olmaz, buraya kadar” diyerek, adeta ihtilali bir oyuna dönüştürdü. Haliyle 22 Şubat Ayaklanması, tarafların karşılıklı söz ve taahhüdü ile bir çatışma olmadan son buldu.
Olayın sona ermesiyle inisiyatifi ele alan hükümet; verilen sözlere rağmen, başta Talat Aydemir-Emin Arat-Dündar Seyhan olmak üzere, 69 subay ile 4 astsubayı emekliye sevk etti.
Dış Mali Destek
20 Mart 1962’de, Milletlerarası İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı; Türkiye’ye, Avrupa Para Sandığı’ndan 45 milyon dolarlık bir kredi tahsis etti. Bu da; hükümete, dış borç faiz ödemesinde rahat bir nefes aldırdı.
Koalisyonun Bozulması
Baştan beri eski DP’lilerin siyasi affını dile getiren AP; bunu olmazsa olmaz, bir şart haline getirdi. Haliyle bu da; kör-topal yürüyen, CHP-AP koalisyon hükümetinin sonunu getirdi.
- İnönü Koalisyon Hükümeti (25 Haziran 1962-25 Aralık 1963)
İnönü; CHP-YTP-CKMP ve bağımsızlardan oluşan, bir koalisyon hükümetini kurdu.
Kurmasına, kurdu da; parti içinden, büyük bir tepki aldı. Genel Merkezciler, Kasım Gülek-Nihat Erim ve üçüncü dünyacılar arasında büyük tartışmalar yaşandı. Kasım Gülek, Nihat Erim, Mehmet Avni Doğan bir yıl süre ile partiden ihraç edildi.
Bu dönemde; planlı kalkınma kabul edildi, otomobil ve lüks eşya ithalatına yasak getirildi. Almanya’ya gönderilen işçilerin Türkiye’ye gönderdiği dövizler, dış ödemede bir rahatlık sağladı. Almanya’nın Türkiye’deki sanayi yatırımlarında, gözle görülür bir artış oldu.
Harbiyeli Aldanmaz
İnönü; “22 Şubat Olayı” ile ilgili olarak, Meclis’te; yaptığı konuşmada, “Harp Okulu öğrencileri, aldatılmıştır” dedi. İstanbul’a izinli gelen bir grup Harp Okulu öğrencisi ise; Taksim Cumhuriyet Anıtı’na, “ Atatürk ve Türk Ulusu… Harbiyeli Aldanmaz” yazan bir çelenk bırakarak bunun cevabını verdi.
Bunun dışında; çeşitli yerlerde yapılan gizli komite toplantıları da, yeni bir ihtilal girişiminin habercisiydi. Ancak; bu sefer, hükümet ve genelkurmay hazırlıklıydı; zira Aydemir ve arkadaşları takip ediliyordu.
1963’ün; 20 Mayıs’ı 21 Mayıs’a bağlayan gece, emekli edilmiş olan Talat Aydemir ve arkadaşları; üniformalarını giymiş bir vaziyette, Kara Harp Okulu’na geldiler. Kara Harp Okulu öğrencileri, tank taburu, bir kısım askeri birliklerden oluşan bir güçle; “İstanbul ve Ankara Radyo İstasyonu’nun ele geçirilmesi, Meclis’in feshedilmesi, bakanlıkların işgali, genelkurmay ve kuvvet komutanların kontrol altına alınmasını” içeren bir planı uygulamaya koydular.
İhtilalciler; ilk olarak, Ankara Radyosu’nu ele geçirerek “ihtilal bildirisini” okudu. Ancak; Ankara Radyosu, çok geçmeden hükümet yanlısı 28. Tümen Kurmay Başkanı Yarbay Ali Elverdi’nin kontrolüne geçti.
Talat Aydemir ve arkadaşları, şaşkınlık içindeydi.
Bir grup Harbiyeli, Ankara Radyosu’na gönderilerek, Ali Elverdi tutuklandı ve Harp Okulu’na getirildi.
İhtilalciler; Ankara Radyosu’nda, tekrar kontrolü sağlamışlardı.
Hükümet yanlısı askerler; önce teknik bir müdahale ile Ankara Radyosu’nun yayınını kestiler, ardından hava kuvvetlerinin bulunduğu Etimesgut’tan radyo yayınına başladılar.
Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay; Etimesgut üzerinden yaptığı radyo konuşmasında, “ Türk Silahlı Kuvvetleri, hükümetin emrindedir” dedi. Bu da; bekleyişte olan askeri birliklerin harekete geçmesine, ihtilale destek veren askeri birliklerin saf değiştirmesine ve haliyle ayaklanmanın bastırılmasını sağladı.
Olay sonucunda, hükümete bağlı askerler ve ihtilalciler arasında çıkan çatışmada; 1’i Hava albayı, 1’İ Binbaşı, 2’si Harp Okulu Öğrencisi, 4’ü de Er olmak üzere 8 kişi hayatını kaybetti; aralarında yüksek rütbeli subayların da bulunduğu 26 kişi yaralandı.
Yapılan yargılamada, Talat Aydemir-Fethi Gürcan-Osman Deniz ve Erol Dinçer; ölüm, 30 kişi; ömür boyu, 11 kişi; 15 yıl, 5 kişi; 12 yıl, 2 kişi; 8 yıl, 2 kişi; 6 yıl, 13 kişi; 3 ay hapis cezasına çarptırıldı; 1459 Harp Okulu öğrencisinin de okulla ilişiği kesildi.
Talat Aydemir ve Fethi Gürcan’ın ölüm cezası; infaz edildi, kalanların cezası ise 1966’da çıkan afla kısmen veya tamamen kaldırıldı.